Göç İdaresi’nin geri gönderme merkezlerindeki uygulamaları, aileleri birbirinden ayıran zulüm politikası bitmek bilmiyor.
Göç İdaresi’nin Zulüm Düzeni
Türkiye’de Göç İdaresi tarafından yürütülen uygulamalar, mültecilerin ve göçmenlerin temel haklarını hiçe sayarak bir zulüm düzenine dönüşmüş durumda. Geri Gönderme Merkezleri'nde tutulan kişilerin akıbetleri belirsiz bırakılırken, aileleri ve avukatları dahi bu insanlara ulaşamıyor.
Özellikle aktif savaş bölgelerinden kaçan Filistinliler, insanî ikamet izni hakları olmasına rağmen metro çıkışlarında veya cami bahçelerinde yakalanıp merkezlere gönderiliyor. Ailelerini savaşta kaybeden bu insanların durumunu, ne yasalar ne de vicdan dikkate alıyor.
Benzer şekilde, Suriyeli, Özbek, Uygur ve Kafkasyalı göçmenler de baskılar ve tehditlerle karşılaşıyor. Hak tanımaz eyyamcı kadronun elinde bulunan Göç İdaresi, özellikle ailelere yönelik ırkçı bir ayrım gözetiyor.
Hukukun Üzerinde Görülen Bir İdare
Göç İdaresi’nin en dikkat çekici zulmü, mahkeme kararlarını dahi hiçe sayması. Hukuk mücadeleleri sonucunda alınan kararlar Göç İdaresi tarafından uygulanmıyor, mağdurların yaşamları ve aile bağları yok sayılıyor. Bu süreçlerde geri gönderilen insanların çoğu, geldikleri ülkelerde can güvenliği tehlikesiyle yüzleşiyor.
Zulüm Aracına Dönüşen Merkezler
Türkiye'nin birçok bölgesindeki Geri Gönderme Merkezleri'nin koşulları ise içler acısı. İnsanlık dışı muameleler, tehditler ve alaycı yaklaşımlar, göçmenlerin hem fizikî hem de psikolojik olarak yıpratılmasına sebep oluyor.
Yetkililerden Açıklama Bekleniyor
Göç İdaresi’nin, insan haklarını ihlal eden uygulamalarına ve aile birliğini bozan bu tutumlarına son verilmesi gerekiyor. Mülteci ve göçmenlere yönelik bu zulüm düzeninin bir an önce sona erdirilmesi, uluslararası hukuka uyulması gerekiyor.
İki aile daha perişan oldu
Bu durum, hem Suriyeli bir anne olan Fatim el Musa'nın hem de Özbek göçmen Ilhom Boychayev'in başına gelen hadiselerde açıkça görülüyor.
Aileler birbirinden koparıldı! Çocuklar hem annesiz hem babasız kaldı
Fatim el Musa, Halep’ten kaçarak yasal yollarla Türkiye’ye sığınmış, geçici koruma kapsamında oturma izni almıştı. Ancak ekim ayında gözaltına alınıp serbest bırakılmasına rağmen Göç İdaresi tarafından Çatalca Geri Gönderme Merkezi'ne sevk edildi ve bir buçuk aylık idari gözetim sonrası alakası olmayan bir ithamla sınır dışı edildi. Beş çocuğu Türkiye’de kimsesiz kalan Fatim el Musa’nın eşi de bu süreçte üzüntüden kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Çocuklar hem annesiz hem babasız kalırken, annenin zorla geri dönüş formu imzalatılarak sınır dışı edilmesi hukuka aykırı bulundu.
Tek suçu medresede hocalık yapmak
Benzer şekilde Özbek göçmen Ilhom Boychayev, dini ve siyasi baskılar nedeniyle 17 yaşında Türkiye’ye sığınmış ve burada bir hayat kurmuştu. Ancak son dönemde Türkiye ile Özbekistan arasındaki ilişkilerin iyileşmesiyle, Özbek göçmenlere yönelik baskılar arttı.
Boychayev, kimlik kontrolü sırasında tutuklanarak Çatalca Geri Gönderme Merkezi'ne alındı. Geri gönderilmesi durumunda hayatının tehlikeye gireceği açıkça ifade edilmesine rağmen ailesiyle birlikte çaresiz bir bekleyiş içinde. Eşi, Göç İdaresi’nde karşılaştıkları kötü muamele ve alaycı tutumların onları nasıl yıprattığını dile getirdi.
Bir zulüm aracına dönüştü
Her iki hikaye de Göç İdaresi’nin uygulamalarının aileleri nasıl parçaladığını ve insan hayatını nasıl hiçe saydığını gösteriyor.
Geri Gönderme Merkezleri’nin bir zulüm aracına dönüşmesi kabul . Bu uygulamalara derhal son verilmeli ve insan haklarına uygun politikalar benimsenmelidir.
Benzer haberler:
Baran Dergisi