II. Dünya Savaşı yıllarında ve sonrasında “Sovyet tehlikesindense Amerikan mandası” diyen idareciler sebebiyle topyekûn bir Amerikan işgaline maruz kalan Türkiye’nin son dönemlerde prangalarından kurtulma çabaları göstermesi ABD’yi fazlasıyla rahatsız etti. Bilhassa CIA’nın Türkiye şubesi FETÖ ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında başlayan kavganın ardından Türkiye bir takım açık-gizli operasyonlara maruz bırakıldı. Malûmunuz, bunlardan birisi de 17-25 Aralık sözde yolsuzluk soruşturması. Geçtiğimiz aylarda, bu davada adı geçen İran asıllı iş adamı Rıza Sarraf ile Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla, Amerika tarafından haklarında yakalama kararı olmasına mukabil ABD’ye giriş yapmış ve gözaltına alınarak tutuklanmışlardı. Bu mesele etrafında birçok şey konuşulmasına karşın tutuklama ve yargılamanın hangi suç isnadına binaen gerçekleştirildiği hususunda hemen hemen hiç kimse net bir şey söyleyemiyor. Açıkçası ABD, “kumpası kurar, istediğim zaman alır, hukuka uymazsa uydurur, istediğim gibi de yargılarım” diyerek siyasî haydutluk yapıyor.
ABD bu haydutluğu yaparken, tek hususiyeti İslâm ve Müslüman düşmanlığı olan Batıcı-laik kesim ise “yargılamadan Türkiye aleyhine bir karar çıksın da isterse memleketi Haçlı çizmeleri çiğnesin” dercesine Amerika ile Türkiye arasında mekik dokumaya devam ediyor. Bizim idarecilerimiz ise ne hikmetse, memleketin refahı için her şeyden evvel kurtulmak icap eden bu Kemalist zümreye yaranmak için Kemalizm güzellemesi yapıyor; halkın inancıyla uyum içinde bir rejim oluşturmadan, buna uygun kadrolar istihdam edilmeden, sistemli bir devlet teşekkülü oluşturulmadan ABD güdümündeki global sistemle çatışmanın doğru olmadığını bir türlü idrak edemiyor.
Baran Dergisi’nin 567. sayısında bu meseleyi değerlendirirken Manfred Von Pentz’in “Global Hırsızlar” adlı çalışmasıyla birlikte “Global Haraç Düzeninin İçimizdeki Taşeronu: Batıcı Laik Güruh” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “ABD Hegemonyası ve İşbirlikçi Meftunları” başlıklı yazıda işledik.