Son yüzyılda insanlık tarihinin en büyük katliamları yaşandı. ABD'nin 150'den fazla Kızılderili katliamı, Fransa'nın bağımsızlık mücadelesi veren Cezayir'de 1 milyon, Ruanda'da 800 bin insanı acımasızca öldürmesi, İtalya'nın Cezayir katliamı, Sırpların katlettiği 312 bin Boşnak.

Yunanların Mora katliamı… Irak… Afganistan… Suriye… İsrail'in Filistin'deki 76 yılık zulmü. Liste böyle uzayıp gider.

Evet Naziler Yahudileri acımasızca katletti. Bu bir gerçek. Ama neden soykırım denilince neden aklımıza ilk olarak Yahudi katliamı geliyor?

Bunun tek bir açıklaması var. ABD merkezli Holokost Film Endstürisi'nin abartılı ve ısrarlı propaganda yöntemleri.

SİNEMA, İSRAİL'İN ELİNDEKİ KANI TEMİZLER Mİ?

Holokost film endüstirisinin başlangıcı 1946 yılına kadar dayanıyor. Yani Filistin'i işgali ile yaşıt. İlk çalışma Orson Welles'in "The Stranger" filmi, 2. Dünya Savaşı'ndaki Yahudi toplama kamplarını anlatıyor.

İsrail'in kuruluşundan kısa süre önce başlayan bu endüstirisi 78 yıldır bir gün bile durmadan propagandaya devam ediyor.

Bugüne kadar sadece ABD'de 200'ün üzerinde Yahudi soykırımını anlatan film çekildi. Uluslararası düzeyde çekilen filmlerin sayısını bilmek zor.

Siyonizm şimdi yepyeni bir filmle karşımıza çıkıyor. Bu kez katliamı yapan Hitler değil, Netanyahu. Mağdurlar ise mazlum Filistin halkı. 7 Ekim'den bu yana dünyanın gözleri önünde, canlı canlı seyrediyoruz bu filmi. Ölen 40 bin masum sivil ise rol yapmıyor.

Peki sizce uluslararası kamuoyu bu zulme neden sessiz?

Bu sorunun cevabı Holokost'u anlatan 200 filmin zihinlere kazıdığı mesajda gizli.

Holokost film endüstirisi, Yahudilere karşı işlenmiş olan suçların telafisinin mümkün olmadığını dünyaya dikte ediyor. Her filmde, Yahudilerin yaşadığı acıların diğer hiçbir acıya benzemediği mesajına maruz kalıyorsunuz. Dünya halklarının Yahudilere borcu olduğu her filmde defalarca gözünüze sokuluyor. Yahudi soykırımın acıları unutulduğu halde, dünyaya bu konuyu anlatma konusunda isteklerinde en ufak bir azalma olmuyor.

Çünkü amaçları bir acının izlerini diri tutmak değil. Bu istismar ile İsrail'in zulümlerine sessiz kalınmasına zemin hazırlanıyor. Holokost filmleri ile oluşan "soykırım tehdidi altındaki toplum" algısıyla İsrail'in tüm suçları bir anda meşrulaşıyor.

İSRAİL'İ ELEŞTİREN FİLM ÇEKİLEMEZ

ABD sinemasındaki İsrail lobisinin gücü, beraberinde sansür ve baskıyı da getirdi. İsrail işgalini eleştiren veya Filistin'in dramını anlatan film ve belgeseller hemen ambargo ile karşılaşır.

Netfliks, 2021 yılında bir sosyal medya paylaşımı ile Holokost'u ve Yahudileri eleştiren içerikler konusunda İsrail ile birlik içerisinde olduklarını açıkladı. Tüm bu içeriklere de "Antisemitizm" damgası vurdu.

Hollywood'da Yahudilik hakkında tarihi gerçeklerin filmlerde konu edilmesine bile tahammül edilemez. Mesela, Mel Gibson'un yönetmenliğini yaptığı "Tutku: Hz. İsa'nın Çilesi" çarmıhtan önceki son saatleri anlatıyordu. İncil referans alınarak çekilen bu film, Yahudileri aşağıladığı gerekçesiyle birçok ülkede dağıtımcı bulmakta bile zorlandı. Filmde oynayan oyuncular bir daha sektörde iş bulamadıklarını açıkladı.

Holokost endüstirisi konusunda uluslararası düzeyde farklı bir düşünce ortaya koymaya çalışırsanız hemen 'antisemitizm' suçlamasına maruz kalıyorsunuz ve sesiniz kısılıyor.

Sesinizi kısmakla da yetinmezler. Birçok ülkede bunu konuşmak bile suç. İnanılması güç ama Holokost filmlerinin propaganda diline itiraz ederseniz kendinizi birçok Avrupa ülkesinin cezaevinde bulabilirsiniz.

OSCAR ÖDÜLLERİNDE HOLOKOST AMBARGOSU

Avrupa'dan kaçarak ABD'ye yerleşen Yahudi göçmenler Hollywood'un temelini oluşturdu. Birçok yeni prodüksiyon şirketi kurarak ilgi gören savaş filmleri çekmeye başladılar. Merkezde hep Yahudilerin yaşadığı trajedi vardı. Bu filmler yeni kurulacak işgalci İsrail devletine karşı dünyanın sessizliğe bürünmesine de zemin hazırlıyordu.

Holokost filmlerinin çekilmesi ve izleyiciye ulaşması ile propaganda sona ermiyor. Bu filmlerin ödüllendirilmesi, ayakta alkışlatılması ve yaygınlaştırılması da gerekiyor.

Oscar Ödülleri olarak bilinen Akademi Ödülleri, Holokost film endüstirisinin gerçek bir hakimiyet alanı. Bu filmlerin Oscar dahil birçok önemli festivalde ödülü garantilemesi bir rastlantı değil.

Hatta Hollywood'da yazılı olmayan bir kuraldan bahsedilir: Oscar kazanmak istiyorsanız işe Holokost filmi yapmakla başlayabilirsiniz.

Bu durumu ABD dizilerinde alay konusu bile olmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde izlediğim bir dizi sahnesinde Kate Winslet alaycı bir şekilde Oscar alamadığı için serzenişte bulunuyor ve ödül almak için Holokost filminde oynadığını söylüyor.

Akademi kurulunun sinemada önemli bir varlık gösteremeyen İsrail sinemasına ilgisi ise oldukça fazla. Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar ödülüne en fazla aday gösterilen Ortadoğu ülkesi İsrail.

HOLOKOST İSTİSMARI YOLUN SONUNA GELDİ Mİ?

Holokost film endüstirisi, Gazze'deki soykırım ile birlikte tarihinde ilk kez büyük bir sıkıntı yaşıyor. Rakamlar kullanıcılarla şeffaf olarak paylaşılmasa da Netflix, Amazon ve Disney gibi büyük dijital sinema platformlarında Yahudi soykırımını anlatan filmlerin izlenme oranlarında büyük bir düşüş yaşanıyor.

Dahası, sürekli olarak Holokost filmlerini kulanıcılarına dayatan platformlar, algoritmasını değiştirerek artık bu yapımları geri plana atmayı tercih ediyor.

Çünkü her Holokost filminin altına yapılan "Bu filmlerin gerçeği İsrail tarafından Filistinli masum sivillere yaşatılıyor" şeklinde yorumlardan bunalmış durumdalar.

Artık kabak tadı veren bu propaganda dili sinema eleştirmenlerini de rahatsız etmeye başladı. İzleyiciler artık bu filmlere ağlamıyor. Sosyal ağlarda bu filmlerin önerilmesi bile kullanıcıların sert tepkileri ile karşılaşıyor. Özellikle gençler artık Siyonizmin sinema sektöründeki bu propaganda diline hiç tahammül edemiyor. Bu da Holokost film endüstirisi için sonun başlangıcı anlamına geliyor.

Sonuç olarak milyarca dolar harcanarak çekilen yüzlerce propaganda filminin izleyici etkisi 6 ayda yokoldu.

Belki de yine dev bütçelerle yeni Holokost filmleri çekilecek. Yahudi lobisi bu filmleri yine Oscar ödüllerine boğacak. Dolby Theatre'da yine insanlar elleri acıyana kadar alkışlayacak. Ama vicdanlı sinema izleyicisi üzerinde hiçbir zaman aynı etkiyi yaratmayacak. Gazze'deki soykırımın lekesi İsrail'in üzerinden hiç silinmeyecek.

BİR YAHUDİ ARAŞTIRMACIDAN HOLOKOST İSTİSMARINA İSYAN

Yahudi kökenli Siyaset bilimci Norman G. Finkelstein, akrabaları Naziler tarafından katledilmiş, anne ve babası ise toplama kamplarına gönderilmiş bir akademisyen. "Holokost Endüstrisi" de Finkelstein'in, Yahudilerin yaşadığı acı ve mağduriyetlerin Holokost aracılığıyla maddi ve manevi açıdan istismarını tanımlamak için ürettiği bir kavram. Yine kendisi, 2000 yılında yayımlanan aynı isimli kitabıyla dünya çapında büyük yankı uyandırdı. Finkelstein bu çalışmasında, Yahudi soykırımının acılarını yakinen yaşamış biri olarak, Yahudilerin Holokost aracılığıyla istismar edilmesine açıkça itiraz ediyor. Bu bağlamda sinema sektöründe, edebiyatta ve siyasette ABD ve İsrail'in bu acı hatırayı sömürü aracı olarak diri tutmaya çalıştığını vurguluyor.

SİNEMA ELEŞTİRMENİ İHSAN KABİL: HOLOKOST FİLMLERİ İSRAİL İŞGALİNİNİ MEŞRULAŞTIRIYOR

Holokost Film Endüstrisi dediğimiz Yahudilere karşı kitlesel katliamı konu alan onlarca filmin belli aralıklarla seyirci karşısına çıkarılması, aslında geniş seyirci kitlelerinde İsrail devletinin kuruluşunu meşru kılmaya yönelik bir algı yönetimidir.

Bu filmler, değişik basın yayın organları tarafından büyük destek görmüş, insanların zihninde adeta dokunulmaz bir tabuya dönüştürülerek, Filistinlilere karşı giriştikleri kitlesel katliamlara ve yerlerinden yurtlarından sürme eylemlerine karşı bir kalkan oluşturulmuştur. Hollywood'un kuruluşunda yer alan Yahudi sermayesi, burada üretilen filmlerde ortaya konan zihniyet dünyasında etkin olmuş, bugüne kadar meydana getirdiği star sistemiyle sinema dünyasında kesin bir hakimiyet kurmuşlardır.

Soykırıma karşı ayakta kalan son sağlık merkezi: Kemal Advan Soykırıma karşı ayakta kalan son sağlık merkezi: Kemal Advan

Öte yandan Filistin halkının haklarını savunan, hayatta kalma mücadelesini ve yurtlarından edilme meselesini dile getiren filmler, bu endüstri tarafından görmezden gelinmiş, geniş dağıtım ağına girememişlerdir. Aynı şekilde bu minvalde yapılan birçok değerli belgesel, geniş seyirci kitleleriyle buluşturulamamış, büyük medya kuruluşlarında ekran bulma imkanından sakındırılmıştır.

SİNEMA YAZARI ABDULHAMİD GÜLER: 7 EKİMDEN SONRA HOLOKOST FİLMLERİNE İLGİ AZALDI

Sinema tarihinin bol ödüllü yapımları arasında olan bu Holokost filmleri dünya üzerinde her insana ulaşmıştır. Hepsinde de "Yahudiler çok zulüm gördü, bugün ne yaparlarsa yapsınlar mağduriyeti telafi edemeyiz, hoş görmeliyiz" diktesi alttan alta işlenir. Hal böyle olunca da bugünkü İsrail'in işgal politikası ve katliamları yeterince tepki görmedi.

7 Ekim'den sonra ise bu durum değişti. Artık insanlar, İsrail'in "mağdur yahudi" algısının çok ötesinde bir yerde durduğunu biliyor. Dünyanın dört bir yanında İsrail'e tepki yağıyor. Bu durumda da özellikle dijital mecralarda Holokost filmlerinin ilgi görmemesi ya da gözden uzak tutulmaya çalışılması gibi bir manzara dikkat çekiyor.

Elimizde net bir veri yok ama sektörden takip edebildiğimiz ve çevremizden edindiğimiz intiba kadarıyla Netflix başta olmak üzere dijital mecraların ve film izleme organlarının Holokost filmlerini eskisi gibi pazarlayamadığını görüyoruz. Sadece İsrail de değil, sinemadaki bazı lobiler ve baronlar için de işler gittikçe zorlaşıyor.

Kaynak: Sabah, İsa Tatlıcan