Terbiye bir sanat olarak değerlendirilir erbabınca. Çevremize baktığımızda çeşitli sebeplere bağlı olarak kötü yetişen, fena huylar edinen çok sayıda insanla karşılaşırız. Bütün bunlara bakarak mevzuyu düşünürsek terbiye hakikaten çok yönlü, çok meşakkatli bir iştir. Çocuk terbiyesi ile muhatap olan eğitimcilerin ve ailelerin ilgilendiği konu, model istenilen yönde uygulanmazsa, çocuk müdahale ettiğimiz her konuya karşı tavır alır. Şüphesiz ki elimizde kullanabileceğimiz taltif, ceza, mükafat gibi çok sayıda yöntem vardır. Ama burada önemli olan nedir?
Çoğu zaman etkili olduğuna inandığımız yöntem fena gördüğümüz bir davranışı bir kereliğine önleyebilirse de hatalı davranışın tekrar sıklığı çocuğun olumlu bir davranış kazanmadığına işarettir. Çocuklarda ortak görülen hatalar olmakla birlikte her çocuğa mizacına göre bir teknik geliştirerek yaklaşmak gerekir. Bir çocuğun kendi hatasını görebilmesi, idrak edebilmesi için kimi zaman sert bir bakış, kimi zaman da etkili bir ceza uygun olur.
Terbiye ile ulaşmak istediğimiz gaye ne olmalıdır?
Terbiyenin karşılaştığı güçlükler çok çeşitli olduğu gibi metotların tatbik edilmesi de sabit bir zeminden uzaklaştığından burada maksadı izah etmek ve ona ulaştıracak yolu göstermek gerekir.
Pestalozzi terbiyedeki maksadı şöyle izah eder: “Tüm melekeleri geliştirerek yüksek bir insan varlığı meydana getirmektir.”
Frobel de, hayatın birleştirilmesi, tam ve yekpare hayatın kurulması olarak anlatır. Ve çocuğun cemiyet, tabiat ve Allah ile ahenk üzere olmasını ister. Günümüz pedagoji uzmanları ise “Bütün çabalar, gayretler şahsiyeti hedef almaIıdır.” diyorlar.
Peki şahsiyet nedir?
Tüm kabiliyetlerini geliştirebilen, kendini şuurlu bir şekilde idare edebilen ve tüm dış etkilere karşı durabilen, metin ve bütünüyle belirli bir karakteri olan varlıktır. Bu her şeyden evvel şuurlu, aydın, iradeli bir varlık olarak niyetlenme durumudur. Bir çocuğun şahsi eğilimlerini kabiliyetleriyle meydana getirmesini sağlamak istikbalde şahsiyet oluşumunun yoludur.
Çabalarımızın amacı şahsiyetin tesis edilmesi olduğuna göre buna iradenin terbiyesi ile ulaşılacağı açık ve nettir. Çocuk kendine has iradenin kıymetini anlayamadan kendi haline bırakılırsa o vakte kadar üzerinde etkili olan koruyucu güçlerden mahrum olacağı için büyük tehlikelerle karşı karşıya kalır. Kötü, fena yollara gider. Çocuğa kendi kendini idare edecek aktif bir terbiye vermek gerekir. Rab, mürebbi, mürebbiye rabıtasından hareketle “Rabbini bilen kendini bilir” ölçüsüne bağlı kalarak çocuklarımızı terbiye etmeliyiz. Bu mevzuda ve her mevzuda rehberimiz Peygamber Efendimiz olmalıdır. Bu da bir sistem ve sistemin şuuruna sahip olmayı gerektirir.
Aylık Baran Dergisi 23. Sayı, Ocak 2024