1862 yılında Libya'nın Berka bölgesindeki Butnân'da, Menife kabilesinin Gays ailesine mensup olarak dünyaya gelen Ömer Muhtar, küçük yaşta yetim kaldı. Babasının vasiyeti üzerine, ailenin yakın dostu ve tanınmış bir alim olan Şerif el-Garyânî'nin himayesine girdi. Ömer Muhtar, ilk eğitimini babasından alan bir çocuktu, fakat kaderin cilvesi, onu dini ilimlere yönlendiren yeni bir yola soktu.
Şerif el-Garyânî'nin himayesinde Zenzûr Zâviyesi'ne giden Ömer Muhtar, burada dini ilimleri derinlemesine öğrendi. Kardeşi Muhammed ile birlikte Senûsîler'in Zâviyesi'nde eğitim gören Ömer Muhtar, dini bilginin yolunda ilerlerken, aynı zamanda Senûsiyye hareketinin önemli isimlerinden olan Mehdî Muhammed b. Muhammed es-Senûsî'nin öğrencisi oldu.
Cağbûb kasabasında sekiz yıl boyunca İslamî eğitim gören Ömer Muhtar, Fâlih b. Muhammed ez-Zâhirî'den dini ilimleri öğrendi ve bu dönemde manevi yolda derinleşen bir kişilik şekillendi. Bu eğitim süreci, onun daha sonraki hayatında görevi olan cihadın temellerini attı.
Ömer Muhtar'ın ilim ve manevi yolculuğu, Mehdî es-Senûsî'nin dikkatini çekti. Mehdî es-Senûsî, 1895 yılında Kufra'ya yeni bir zâviye kurduğunda, Ömer Muhtar'ı da yanına aldı. Kufra'da eğitimini tamamlayan Ömer Muhtar, 1897 yılında Cebelülahdar'daki Ubeyd kabilesinin Kasûr Zâviyesi'ne şeyh olarak atandı. Kısa sürede Ubeyd kabilesini Osmanlı Devleti'ne yaklaştırdı ve bölgedeki kabileler arasındaki kavgaları sonlandırdı. Ömer Muhtar, özellikle Ubeyd kabilesini cihad hareketinin öncü kuvveti olacak şekilde eğitti ve bu dönemi, önemli bir liderlik rolü üstlenerek geçirdi.
Fransızlara Karşı Cihad: Çölün Gücünü Göstermek
1899 yılında, Mehdî es-Senûsî, Kufra'daki zâviyesini Çad sınırları içinde Borku bölgesindeki Garû'ya taşıdığında, Ömer Muhtar da onunla birlikte gitti. Çad'ın güneyindeki Vedây Sultanlığı topraklarının Fransızlar tarafından işgalini önlemek için yapılan seferlere katılan Ömer Muhtar, bir müddet sonra Ayn Galaka'da açılan zâviyeye şeyh tayin edildi.
Ancak Mehdî es-Senûsî'nin 1902'de Garû'da vefatı üzerine, Ömer Muhtar, Ayn Galaka'da bulunduğu süre içinde eğitim ve tebliğle meşgul olduktan sonra 1903 yılında Kasûr Zâviyesi'ne döndü. Bu dönemde hem dini bilgisini artırdı hem de çöl savaşçılığı becerisini geliştirdi.
27 Eylül 1911'de İtalya'nın Osmanlı Devleti idaresindeki Trablusgarp vilâyetine çıkarma yapması, Libya için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Ömer Muhtar, Cebelülahdar'a döndü ve Ubeyd kabilesini cihada hazırladı. 1000 kişilik bir mücahid birliği kuran Ömer Muhtar, İtalyanlara karşı ilk saldırıda bulunan birlikler arasında yer aldı ve bu mücadele, hayatının en önemli dönemlerinden biri oldu.
I. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine, Osmanlı Harbiye Nezâreti, Teşkîlât-ı Mahsûsa vasıtasıyla Libya'ya bazı subaylarını gönderdi. Ömer Muhtar, İcdâbiye'de Şeyh İbrâhim el-Mısrâtî ile birlikte, Osmanlıların Afrika grup komutanı Enver Paşa'nın kardeşi Nûri Paşa ile görüşmek için Butnân'a gitti.
1917 yılında Ahmed Şerîf es-Senûsî'nin İstanbul'a götürülmesinin ardından, Osmanlı Devleti, İdrîs es-Senûsî'yi onun halefi olarak kabul etti. İdrîs es-Senûsî'nin genel vekili sıfatıyla direniş hareketinin kumandanlığına getirilen Ömer Muhtar, Türk subaylarından aldığı bilgiler ışığında, emrine verilen gönüllüleri sayıları 100 ile 300 arasında değişen birliklere ayırdı. Kabileleri de üç ayrı bölgede teşkilâtlandırarak, her biri için kaymakam ve kadı görevlendirdi.
İdrîs es-Senûsî, 27 Şubat 1923'te tedavi gerekçesiyle Mısır'a gitmiş ve yerine kardeşi Muhammed Rızâ es-Senûsî'yi vekil bırakmıştı. Ömer Muhtar da İdrîs es-Senûsî ile görüşmek üzere Mısır'a gitti ancak İdrîs es-Senûsî, Mısır'ın İtalya ile anlaştığını ileri sürerek herhangi bir yardımda bulunamayacağını söyledi. İtalyanlar da Ömer Muhtar'a cihaddan vazgeçmesini ve Mısır'da yaşamasını teklif etti ancak bu teklifleri reddeden Ömer Muhtar, 23 Nisan 1923'te Ebyârülgubâ'da İtalyanların saldırısına uğradıysa da kurtulmayı başardı.
İtalyanlar ile Senûsîler arasında büyük bir çarpışma meydana geldi ve bu çarpışmada Ömer Muhtar, cesaretini ve savaşçı ruhuyla gösterdi. İdrîs es-Senûsî'nin kendisine hiçbir ümit vermemesi üzerine, Ömer Muhtar, Ahmed Şerîf es-Senûsî'ye bir mektup yazarak, İtalyanların Trablusgarp halkını başsız bıraktığını, askerî bir düzeni olmayan birliklerle cihada devam edeceklerini bildirdi; kendilerine para, silâh ve erzak göndermesini talep etti. Bu arada bütün bölgeleri gezerek, Berka, Trablus ve Fizan'daki direnişleri tek bir idare altında toplamaya çalıştı.
Graziani'nin zalimliği
1929'da Libya'da henüz işgal edilmeyen şehirlerin bir an önce ele geçirilmesi için kararlı olan Mussolini, Emilio de Bono'yu Trablusgarp sömürge valiliğine tayin etti. Ömer Muhtar'a destek sağlayan Cağbûb, Ûclâ, Câlû, Fizan ve Kufra gibi yerlerin Cebelülahdar ile irtibatlarının kesilmesine karar verildi.
10 Ocak 1930'da sömürge genel vali yardımcılığı ve Sirenayka valiliğine, o güne kadar tayin edilenlerin en acımasızı olarak bilinen Rodolfo Graziani getirildi. Ömer Muhtar kumandasındaki mücahidlerin Libya'dan ve dış dünyadan yardım almalarını önlemek için, Fizan, Kufra ve Mısır ile bağlarının koparılması kararlaştırıldı. Bu amaçla, Cebelülahdar'daki direniş siperleri uçaklarla bombalanırken, Fizan'ın merkez şehri Merzûk, 25 Şubat'ta da batısındaki Gāt kasabası işgal edildi.
Graziani, bölgedeki yerli halkı kamplarda toplamaya başladı. Bu kamplar, insanlık dışı koşulların hüküm sürdüğü ve ölümün her yerde kol gezen yerlerdi. Kamplarda bulunanların yarısı açlık ve hastalık yüzünden öldü, bazıları da mücahidlere bağlılıklarını devam ettirdikleri bahanesiyle idam edildi. Sadece Berîka kampında 1930-1932 yılları arasında 30.000 kişi öldü.
Çölün Aslanı ve İtalyanlar Arasında Son Savaş
Ömer Muhtar, yaşının ilerlediği gerekçesiyle Mısır'a gidip yerleşmesi yolundaki tavsiyelere karşılık, mücadeleyi sürdürmeye kararlı olduğunu bildiriyordu. Bu azminden ötürü kendisine “çöl aslanı” unvanı verilmişti. Ancak 11 Eylül 1931 tarihinde, adamlarıyla birlikte sahâbeden Seyyid Râfi‘in kabrini ziyarete gittiklerinde, İtalyan çemberi içinde kaldılar. Ömer Muhtar burada İtalyanlara esir düştü, yapılan mahkemede "İtalyan tebaası bir isyankâr" olarak yargılandı ve idam mahkûm edildi (15 Eylül 1931). Ertesi gün de Sulûk kampında tutulan 20.000 civarındaki halkın önünde asılarak idam edildi.
Ömer Muhtar, Afrika'daki Avrupa sömürgeciliğine karşı en önemli direniş hareketlerinden birini ortaya koydu. Berka halkının Senûsiyye içinde kendi rızalarını kazananlara verdiği “seyyid” unvanı ile ve “şeyhü’ş-şühedâ” olarak anıldı.
Abdulkerim Kiracı
Aylık Baran Dergisi 31. Sayı Eylül 2024