Üstad Necip Fazıl’ın Büyük Doğu davasının İBDA hareketi ile yürütücüsü olan Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “Berzah, ‘Bütün Dalların Birleştiği Kök’e” isimli eserinin ilk baskısı 2006’da çıkmıştı. 2. baskısı ise geçtiğimiz günlerde raflarda yerini aldı.
Birbirinden farklı; ele alış, değerlendiriş, anlatış şekliyle hem yeni hem de estetik kaygı güderek eser veren Salih Mirzabeyoğlu’nun “Berzah” isimli eseri, diğer eserleri gibi aynı mihrak noktasından milim şaşmadan Batı tefekkürüne doğru açıldıkça açılıyor, İslâm tasavvufu önünde hesaba çekerken içe doğru da kapandıkça kapanıyor. Sırrîlik ve müphemliği zedelememe gayreti her eserinde şaşırtıcı bir biçimde değişen ve kendini aşan üslûbu ile zarflanması bu eserinde de mevcut. Her eserinin müstakil olmakla birlikte, ayrıca her birinin bir bütünün parçaları olması gibi bu eseri de en baştaki eserinden en sonrakine yine bir bütünlük arz ediyor.
Eserde, takdim bölümünden evvel Üstad Necip Fazıl’ın “Çile” isimli bütün şiirlerini topladığı eserindeki “Perdeler” şiiri yer alıyor. Şiirin altı kıt’a’sı ile kitabın altı bölümü, bize kesinlikle büyük dikkat sahibi, ne yaptığını çok iyi bilen, eserini örgüleştirirken şekil ve ruhun hakikaten hakkını veren bir yazar karşısında olduğumuzu ihtar ediyor.
“Nakşî sırrıdır kavgam” diyen Salih Mirzabeyoğlu tefekkür ve aksiyon planında Salih peygamberde tecelli eden “kendinden zuhur” üzerinde durur ve hareketinin-kavgasının diyalektiğini bu çerçevede örgüleştirir. Ledünnî İlme sahip olmasını da eklersek bu mevzu daha iyi anlaşılır. Ledünnî ilim Hak tarafından vasıtasız bahşedilen ilme derler.
Berzah, Salih Mirzabeyoğlu’nun diğer eserleri gibi her branş sahibinin kendi sahası ve disiplinine göre faydalanabileceği bir eser… Takdim bölümünde: “… bu eser bir yönüyle marifetname; diğer yönüyle de ansiklopedi ve müracaat edilecek olan… Neticede, hem ‘el kitabı’, hem de ‘başvuru kitabı’ olma niyetinde!” diyerek içeriği ve mes’eleleri ele alış tarzı anlatılmış.
Berzah, hayatın mânâsını, gerçek mânâsını kavramış bir sanatkârın, yazar ve aksiyon adamının bulunduğu makama ve bağlı olduğu “mihrak noktası”na dair bakış açısını önümüze serdiği, sanki bir perdeye tutulan projeksiyon ışıkları gibi seyretme şansına sahip olduğumuz bir kitap.
Bin bir şeyi tekraren defalarca söyleyen ve her telaffuzunda söylediğine farklı bir mânâ verip yeni bir icad ile karşımıza çıkan Salih Mirzabeyoğlu “çağına hâkim fikir adamı” vasfının bu eseriyle de ispatçısı; bunun böyle olduğunun ölçüsünü de –münekkid yokluğu sebebiyle- kendi kendini muhasebe ile kendi niteliyor. “Kendisiyle yarışıyor” da denilebilir.
Kitapta “Berzah”, yerine göre “şuur”, “şekil”, “ruh” ve “insan”. Berzah’ın nitelenişi ele alınan meseleye göre anlatılmış ve “Perdeler, her yerdeler” mısraındaki gibi, açılımları yapılıp şerh edilmiş.
Kitabın bütününü kapsayan ve son bölümde kafalarda beliren sual galiba şu olacak “yaşanmaya değer hayat ne?”
“Zorunlu varlık” olan insanın “Berzah”taki trajik durumu -gayesi bakımından- ele alınan eserde, bütün bir ilim ve felsefe verileri yeri geldikçe ele alınıyor. Mutlak fikire nisbetle nerede takılıp kaldıkları, nerede bir neticeye varılamadığı ve batıl sistem ve mezheplerin inançlarını ne’ye nisbetle inşa ettikleri gayet açık ve anlaşılabilir bir dil ile ifade edilmiş.
Eserin bir özelliği de büyük mücerredleri zedelemeden genel anlayış seviyesine hitab eder bir üslûb ile kaleme alınması ki, bu, apayrı bir sanattır.
Bütün bu söylediklerimize tesadüf edilirken İslâm tasavvufuna ait birçok ölçünün nerede ve nasıl kullanılması gerektiğine dair bir usûlü de öğretici olması bakımından “el kitabı” ve “ansiklopedi” nitelemesini daha iyi anlıyoruz.
Bir yanda kaybettiğimiz-kaybettirilen ruhumuzun-maneviyatımızın ıstırabı, öte yandan, bütünü hâlinde kurtuluşun Berzah’ı. Özelde memleketimize hitab ederken, gaye bütün insanlığın kurtuluşu, bunun çabası. İlim, fikir ve sanat dünyasına yeni bir “duyuş” ve “anlayış”…