Dijital sistem, uzun zamandır hayatımıza birçok kolaylık ve imkan sağladı. Fakat, aynı zamanda, dünyayı da büyük tehlikeler içine soktu.  Batı dışı  ülkelerin, kültür ve sosyal sistem açısından Batı’dan daha derin ve insani hayat anlayışına sahip olması, bir manada Batı’nın bu yapıyı, uzun yıllardan beri ortadan kaldıran bir düşünceye sevk etmişti. Teknoloji’nin Batı’da kutsallaştırılması, aslında onun şimdiye kadar toplumların içine, nüfuz edip, sosyal sistemlerini işlemez hale getirmesine yol açtı.

Dijital Sistemin Kontrolsüzlüğü

Dijital sistem, dünyanın fiziki ve teknolojik imkanlarının ilmi olarak incelenmesiyle ortaya çıkan yeni imkanlardı. İnsanlığın fiziki ve teknolojik keşfine otomatikman karşı çıkmak elbette ki doğru değil. Fakat, teknik ve dijital sistemin, kötü niyetli ve emperyalist emellerin eline geçmesiyle birlikte, toplumların değer ve  sosyal sistemlerini ortadan kaldıracağı da aklı başındaki ilim, fikir ve sanat adamlarının yıllardan beri dile getirdiği bir konuydu.

İslam dünyası ve Türkiye’de, Batı’nın teknik gelişmesine karşı olumlu yaklaşımı, bu imkan ve teknolojinin, nerelere kadar erişebileceğini tahmin etmekten uzak kaldı. Aslında, İletişim devrimi ile birlikte gündemimize giren teknoloji, toplumlara yönelik haber alma veya toplumlara yanlış haber verme veya yanıltma gibi adil ve haklı olmayan çabaları da ortaya çıkarıyordu.

Halk kahramanımız Köroğlu’nun “Delikli demir çıktı, mertlik bozuldu.” sözü gibi, teknolojinin gelişmesiyle birlikte, insanlığın geleceğe yönelik olumlu beklentileri de yerini endişe ve korkuya bıraktı.

Aslında şimdiye kadarki gelişme, insanlığın “teknolojinin büyüsü”ne kapılmasının doğru olmadığını, ahlak ve hukuk değerlerini kaybetmekle, bu gücün birçok haksızlık, ve  tehlikelere yol açacağını gösterdi. Özellikle iktisadi bakımdan güçlü ülkelerin, bu teknoloji ile başka ülkelerin sistemlerini ele geçirmeye, toplumlarını bozmaya yönelik  bir silah gibi kullanarak,  dünyayı yaşanmaz hale getireceği tahmin edilememişti.

Dijital Dünyanın, Ahlak ve Sosyal Sistemi Yok Etmesi

İnsanlık tarihi, belli dönemlerde adalet, sanat, din ve kültür bakımından çok önemli gelişmelere imkan sağlayan büyük devrimler ve buluşlara şahit olmuştu. Bu dönemler, gelişmenin toplumun duygu ve düşünce dünyasına yeni imkan ve fırsatlar açmasıyla güzel gelişmelerdi.  Fakat, özellikte Batı’da ortaya çıkan siyasi ve ideolojik sistemlerin insanlığın huzuruna ve sosyalleşmesine deği; sömürülmesine, istismar edilmesine ve yok edilmesine dönüşmesiyle sömürü, baskı ve  katliamlar meydana gelmişti.

Oryantalizm, Sömürgecilik, Modernizm ve Globalleşme gibi batı tarafından parlatılan sistemleri; yeni imkan ve fırsatlar sağlayan dijital sistem yoluyla, başka ülke ve kültürleri, kendi sistemlerine adapte etmek için, iktisadi ve askeri sistemlerden daha çok kullandıkları  görüldü.

Dijital sistem, biraz önce söylediğim gibi; kuralsız, adaletsiz ve ahlaksızlığa müsait bir düşüncenin ürünüydü. Aslında sıkıntı sistemde değil, bu sistemi yöneten ahlaki ve sosyal değerlerin böyle bir sistemde dikkate alınmamasıydı. Özellikle kendi kültürel değerlerini muhafaza edemeyip, başka siyasi ve ideolojik akımlara karşı kendi varlıklarını muhafaza edemeyen ülkeler, bu “görünmez istila” karşısında kimlik ve düşünce kaybına uğruyorlardı.

Dijital sistem, hem kapitalist sistemin, hem de komünist ve sosyalist sistemlerin en etkili silahı haline gelmiştir. Batı ve Doğu sistemlerinin, ahlak ve sosyal açıdan muhafaza edecekleri herhangi bir kural ve değer’i olmadığı için, bu “kuralsız sistem”den en çok müslüman toplumlar etkilenmekteydi.

Son İngiltere’deki Irkçı saldırıların “X” sosyal mecrasını kullanarak geliştiği konusunda bazı İngilizlerin değerlendirmesini haberlerden duymuştuk. Instagram’ın, sadece iletişim ve eğlence ile değil; aynı zamanda kumar ve çocuk istismarı ile ilgili konularda yayın yaptığı ortaya çıkmıştı. Youtube’de ise, yine cinsel konulara yönlendirici program ve görsellerin özellikle yayınladığı  görülmüştür.

Bir tasarım olarak çaresizlik Bir tasarım olarak çaresizlik

Bütün bunlara bakarak, dijital dünyanın toplumların genç ve yetişkinlerini, cezbeden, kışkırtıcı ve baştan çıkarıcı olay, resim ve alışkanlıklara yönlendirerek, toplumları istila ettiğini söylemek, kesinlikle abartı değildir.  Bugün sosyal mecralar, toplumumuzda gençleri, hayali bir dünyaya yönlendirmekte ve kendi kültürlerinin dışında, Batı’nın materyalist, hedonist ve cinselliği yaşama felsefesini günün her saatinde ruhlara ve fikirlere yerleştirmektedir.

Şu anda çocukları anne ve babalarıyla, arkadaşları birbirleriyle, kız ve erkek gençleri, bazı sapık ve aldatmaya dayalı kışkırtıcı tutumlarıyla toplumları büyük bir tehlikeye ve giderek “kuralsız bir yaşayış”a sevk ettiğini dehşetle görüyoruz. Bu dijital felaketi, değer ve fikrimize uygun hale getirmeden yayınlayan yetkililerimiz ve bu yıkıcı bilgi ve görsellere  ses çıkarmayan vatandaşlarımız, böyle bir tehlikeye  yardımcı olduklarını bilmek zorundadır.

Prof. Dr. Sami Şener, Mirat Haber