Selâm ile…
11 Eylül 2001 tarihinde önce New York’taki İkiz Kuleler’i ve ardından da Pentagon’u hedef alan şehadet eylemleriyle, İkinci Dünya Savaşı ile Soğuk Savaş’ın galibi, ilahi (!) güçler atfedilmiş dokunulmaz zannedilen Amerika’ya dokunulmuş oluyordu.
Kumandan Salih Mirzabeyoğlu'nun "Üçüncü binyılda, milenyum dinlerinden başka hiçbir din kalmayacak!” diye, teknolojiyi kutsayan, kuvantum fiziğinin şaman mistiği ile bulaşıklığını dünyanın tam 1000 senelik geleceğinin programlanışı diye putlaştıran BATI dünyası, 2000 yılına girdikten 2 sene sonra AMERİKAN ideolojisinin heykellerinden ünlü ikisinin yerle bir oluşu ile şok oldu. Yıldız savaşları hayâli, yerini yeryüzü gerçeğine bıraktı. Rakibsiz değildiler ve kendi hayâllerini başkasına gerçek gibi yutturma devri geçmişti. Eskiden İkiz Kuleler’in olduğu yer, bir devrin battığı yerdir." tesbiti, ABD'nin kamuoyunda oluşturduğu algının yıkılmasının ne manaya geldiğini de izah eder mahiyetteydi.
ABD bu yıkılışını toparlamak amacı ve bahanesiyle Afganistan ve Irak'ı işgal etmeye kalktı; fakat beklediği neticeyi alamadı. Madde planında olmasa bile bunca başarısızlıktan sonra zihinlerdeki "Süper güç" imajı yıkılmıştı bir kere. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. ABD'nin baskı ve direktifleri üçüncü sınıf memleketler tarafından bile kaale alınmaz oldu.
Afganistan'a giren ABD Taliban'ı bitirmeyi hedeflerken başarısızlıklarla dolu geçen seneler boyunca kendi kendilerini dişlemeye devam ettiler ve bu esnada Afganistan toprakları onlar için Mezaristan oldu. Koalisyon güçlerinden alınan takviye güç ve askeri destek de Taliban'ı yenmeye yetmedi. Taliban her gelen birliği püskürtmeyi başarırken, askerî ve siyasî gücünü de arttırmayı sürdürdü.
Bugüne gelecek olursak; geçtiğimiz 20 senelik zaman zarfında Taliban, Afganistan'ın birçok bölgesine yeniden hâkim olmasını bildi. Her geçen gün hakimiyetini arttırmayı sürdürüyor. Bununla beraber ABD ise geri çekilme takvimini başlatmış, anlaşmaya uygun olarak 11 Eylül’e kadar tüm NATO unsurlarının Afganistan’dan ayrılması için gerekli çalışmaları sürdürüyor.
Türkiye’ye gelirsek… NATO ile beraber Afganistan’a giren fakat çatışmalara dahil olmayan, tarihî bağlar sebebiyle Afgan halkı tarafından sevilen Türkiye, bugün hâlâ sahada 2001 şartlarına benzer bir hâl varmış gibi hareket ediyor. Oysa aradan geçen 20 yılın ardından ABD’nin mağlubiyeti artık tescillenmiş vaziyette. Galip dururken mağlup ile anlaşmaya çalışmak ise eşyanın tabiatına aykırı. Sırf ABD ile arayı düzeltme imkânı olabilir diye ABD’yi hezimete uğratan Taliban’a karşı konumlanmak gibi bir hatanın yapılma ihtimali dahi büyük bir sorun teşkil ediyor. Eğer ki Türkiye, Kabil Havalimanının güvenliğini üstlenecekse bunu ABD ile değil Taliban ile görüşmek suretiyle yapmalıdır.
Kapağımızda bu meseleyi işlerken “Türkiye’nin muhatabı ABD değil onu hezimete uğratan Taliban’dır!” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Afganistan’da Türkiye’nin Tek Muhatabı Taliban’dır” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, Afganistan’ın ABD için nasıl bir bataklığa dönüştüğünü anlatıyor ve Türkiye’nin seyretmesine gereken yol haritasına dair fikirlerini paylaşıyor.
Kapak mevzumuz ile alakalı olarak Afganistan üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen Araştırmacı Yazar Halid Abdurrahman ile bir söyleşi yaptık. Afganistan’daki vaziyetten Türkiye-Taliban ilişkilerine kadar mevzuyu enine boyuna konuştuğumuz bu söyleşiyi alaka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.
Yazar, siyaset araştırmacısı ve Mısır Wasat Partisi Karar Destek Merkezi eski müdürü Yaser Abdel Aziz, Mısır’da yaşanan zulmü Türkiye kamuoyuna duyurmak maksadıyla dergimiz için bir yazı kaleme aldı.
Çakal Carlos (Salim Muhammed) geçtiğimiz hafta Venezüella’da gerçekleştirilen ALBA zirvesinden ve “Tüm Dünyayı Esir Alan Yozlaşma Zehri”nden bahsediyor.
Abdulkerim Kiracı, İslamî ilimlerin birçok alanında eser veren “Bâbertî”nin portresini çiziyor.
Bahattin Yeşiloğlu, “İktisadî Anlayışta Değişim” başlıklı yazısında 19. Yüzyılda Aydınlanma Felsefesi ile beraber kültürel ve sosyal hayatı etkileyen değişimlerden bahsediyor.
Kâzım Albay, Üstad Necip Fazıl’ın “Peygamber Merkezli İslâm Anlayışı”nı ele alıyor.
Faruk Hanedar, son günlerde gündemde olan Sezgin Baran Korkmaz davası çerçevesinde “Türkiye’de Haber Olmayan Satılık Gazeteciler İddiası”nı işliyor.
Sinami Orhan’ın yazısının başlığı “Garip İşler, Garip İddialar”.
Ramazan Sevinç, “Kurt Pençesi Otu”nun faydalarını ele alıyor.
Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…
Allah’a emanet olun.