Aylık Baran Dergisi cilt halinde çıktı! Aylık Baran Dergisi cilt halinde çıktı!

Selâm ile...
Kumandan… Mütefekkir… Hakîm… İlm-i ledün sahibi… Fâkih… Mübdî… Çağımızın İslâm diyalektiği, İslâm hikemiyatı, İslâm metedolojisi ve İslâm stratejisi kurucusu… Zâhir ve bâtın ehli…Tevil ve Tâbir ehli… Kelam ve mânâ toplayıcısı… İslâm’a Muhatab anlayışın örgüleştiricisi… Tarih-hâl-istikbâl muhasebecisi… Aksiyon cephesi örgüleştiricisi… İslâm siyaseti, İslâm iktisadı, İslâm estetiği ve ahlâk davasının ölçülerini verici… Kısacası: Yeni zaman ve mekân meseleleri ve çözümleri, yani topyekûn bir dünya görüşü sahibi… Salih Mirzabeyoğlu 16 Mayıs-1 Ramazan Çarşamba ebedî âleme irtihal etti.

18 Mayıs Cuma günü İstanbul Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Eyüp Sultan Mezarlığı’na Üstad Necib Fazıl’ın dizinin dibine defnedildi. Bizlere ise koskocaman bir külliyat bıraktı; bir de omuzlarımıza mukaddes davanın yükünü... Yolu yolumuz, davası davamız olan Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun yürüdüğü yoldan yürümek, Üstad Necib Fazıl ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun surda açtığı gedikten put şehrine girerek İslâm sancağını dalgalandırmak için varımızla yoğumuzla çalışmaya mükellefiz. Bu hafta kapağımızda “Kafa Konforunuzu Bozmaya Devam Edeceğiz” dedik ve sayfalarımızın ekserisini Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun şahsiyetini, misyonunu ve şehadetini işleyen yazılara ayırdık. Muhtevamız şöyle:

Ömer Emre Akcebe, “Büyük Boğuşma ve Hesablaşmanın Arifesi” başlıklı yazısında “Telegram işkencesi vasıtasıyla insan öldürülebilir mi?”, “Salih Mirzabeyoğlu Telegram’ın niçin hedefi oldu?”, “eğer ki Salih Mirzabeyoğlu suikasta maruz kalmış ise niçin bu zaman gözetildi?” gibi suallere cevap veriyor.

Kâzım Albay, “İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu Bu Âlemden Göçtü” başlıklı yazısında “yaşadığı zaman diliminin her ânında damgası olan fikir aksiyon ve sanat adamı” Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun şahsiyetindenİBDA fikriyatını nakış nakışörgüleştirmesine, kırk yıl boyunca birlikte olduğu Mirzabeyoğlu ile olan hatıralarından cenazesindeki intibalara kadar bir çok meseleye değiniyor.

Mevlüt Koç, “Oluş Zirvede Son Buldu, Adı da Ölüm Oldu” başlıklı yazısında yaklaşık elli sene boyunca birlikte olduğu Salih Mirzabeyoğlu’nun “kılavuz yıldız” olarak nitelendiriyor. Mirzabeyoğlu’nun ebediyete irtihali sebebiyle hissettiklerini ve entelektüel meraktan mahrum aydınımızın niçin Mütefekkir Mirzabeyoğlu’na gereken alâkayı bir türlü gösteremediğini, onu bir türlü anlayamadığını da belirtiyor.

Fatih Turplu, “İnsaniyetimizi Temsil Eden Adam: Salih Mirzabeyoğlu” başlıklı yazısında hayatı boyunca nefret oklarına, hainane bakışlara, kıskanç mizaçlara, hapislere ve ademe mahkûm edilen Salih Mirzabeyoğlu’nun, fikirleriyle her dâim diri olacağını anlatırken, onun her dâim gözden kaçan eş, baba ve evlat hâlinden de dem vuruyor.

Ercan Çifci’nin “Salih Mirzabeyoğlu Kimdir? -Ölüm Sırrını Kurcalayış” başlıklı yazısı ikinci bölümüyle devam ediyor. Yazısında Mütefekkir’in davası için verdiği mücadeleden ve şehadetinden bahsediyor.

Baran Demir, “Beşyüz Yıllık Yenileyici BD-İBDA Yaşıyor” başlıklı yazısında, Başyücelik Devleti idealine kavuşana dek hiç durmadan çalışmamız gerektiğini belirtiyor.

Fahri Özcan, “Ramazan’ın İlk Haftasında Ruhu Teslim Etmek” başlıklı yazısında Mütefekkir Mirzabeyoğlu’nun Ramazan’ın ilk günü Hakk’a yürümesinden mülhem böyle bir ölümün ancak Allah dostlarına nasib olabileceğini anlatıyor.

Osman Temiz, “Eflâtun-u İlâhî” başlıklı yazısının üçüncü bölümünde Eflatun denilince akla ilk gelen mefhumlardan biri olan “Akademi”yi ele alıyor.

Fahri Özcan’ın ikinci yazısının başlığı “Sana Kavuştuk Elhamdülillah Ey Şehri Dost”...

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız aktüel haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

Allah’a emanet olun.