Ankara Sincan’da 6 Haziran 2024’te etkili olan şiddetli rüzgar sırasında belediyeye ait reklam panosu devrildi. Durakta otobüs bekleyen Ayşe Yavuz (22) olay yerinde hayatını kaybetti. Reklam panosunun imalat ve montajını yapan firmanın yetkilisi Semih Esat Ünsal hakkında "bilinçli taksirle ölüme neden olma" suçundan 2 ila 12 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Ünsal, ilk duruşmada tutuklandı, ancak 15 gün sonra itiraz üzerine tahliye edildi.
Bilirkişi raporuna göre, pano temeli olması gerekenden daha sığ kazılmış ve eksik beton kullanılmıştı. İkinci duruşmaya sanık katılmazken, mahkeme eksiklerin tamamlanması için duruşmayı erteledi.
Ayşe Yavuz’un ablası Gülser Aydın, tahliye kararına tepki göstererek sorumluluğun hem firmada hem Sincan Belediyesi’nde olduğunu söyledi. Belediyeye soruşturma izni verilmediğini belirtti. Anne Nafize Yavuz ise "Kızımın kedi kadar değeri yok mu?" diyerek adalet çağrısında bulundu. Baba Mustafa Yavuz da hem belediyenin hem firmanın sorumlu olduğunu ifade ederek, “Davayı sonuna kadar sürdüreceğiz” dedi.
SİSTEMLİ AHLAK ÇÖKÜŞÜ
Ayşe Yavuz’un ölümü basit bir ihmalin değil, kökleşmiş bir içtimaî çürümenin, kurumsal vurdumduymazlığın ve ahlâkî çöküşün somut bir tezahürünü ortaya koyuyor. Bu hadise, Türkiye’de insanların işlerini nasıl savsakladığını, görev ve mesuliyet bilincinin nasıl kağıt üzerinde kaldığını bütün çıplaklığıyla ifşa ediyor.
Panoyu monte eden kişi, temel derinliğini olması gerekenin üçte birine indiriyor, beton miktarını asgarî seviyeye çekiyor, inşaatı adeta “görünsün yeter” zihniyetiyle tamamlıyor. Denetlemesi gerekenler ise görmüyor ya da görmek istemiyor. Belediyeler sorumluluktan sıyrılıyor, kamu görevi taşıyan hiçbir makam bu ölüme dair mesuliyet üstlenmiyor.
Ortaya çıkan manzara, yalnızca teknik bir hata değil; bir ahlâkî iflası yansıtıyor. İnsanlar işlerini hakkıyla yapmıyor, yaptığı işin bedelini ödeyecek kadar mesuliyet taşımıyor. Herkes işin ucundan tutuyor ama hakkını vermiyor. Bunun sonucu, genç bir kadın toprağa düşüyor.
Ve böyle bir düzende hukuk, yalnızca şeklen işliyor. Çünkü sağlam bir vicdan ve iş ahlâkı olmadan hukuk, ne kadar işletilirse işletilsin adaleti tesis edemiyor. Mahkemeler işlemeye devam ediyor ama hakikat yerini bulmuyor; kararlar alınıyor ama vicdanlar rahatlamıyor. Zira zemin çürük, sistem çarpık duruyor.