Selam ile…

Kızılelma, “varılmak istenen hedefe, elde edilmesi amaçlanan muhayyel yere” denir. İlâhî bir gayenin timsali haline gelen Kızılelma, Müslüman Türk’ün dünyada var olma ve dünyaya yön vermesinin adıdır.

Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi, Türkler Müslüman olduktan sonra Türk oldu ve dünya hâkimiyeti ideali istikametinde İslâm’ın emir subaylığına soyundu. Bunun için İslâm dininin cihad ve gaza ideolojilerini değer dünyalarına kazandırdılar. Kur’ân’da ve Hazreti Peygamber'in hadislerinde fethinin müjdelendiği iki Roma'yı ele geçirmek, yeni dünya hâkimiyeti idealleri hâline geldi. Bu Romalardan biri İstanbul, diğeri ise İtalya'daki Roma idi. İlk Kızılelmaya, 1453'te Fatih Sultan Mehmed tarafından fetihle ulaşıldı ve Türkler bir kez daha İslam dünyasının en önde gelen gazileri mertebesine ulaştılar.

Sonrasındaysa, Türk’ü Türk yapan bu misyonlarından, yani İ’lâ-yi Kelimetullah davasından uzaklaştıkça, asırlardır İslâm’dan buldukları şan ve şereften de oldular.

Şimdiyse, şartlar bir kez daha Müslüman Türk’e, Anadolu’ya, Türkiye’ye tarihî misyonunu üstlenmesi gerektiğini, yani bir kez daha cihan sahnesinde şan ve şeref bulmak üzere yeniden İslâmlaşmayı, bunu da yeni bir İslâm’a Muhatab Anlayış ile yapmayı ihtar ediyor.

Hal böyle olunca, bugün Türkler ile Anadolu’da yaşayan ve Müslüman olması hasebiyle küfür tarafından “Türk” denilen ne kadar etnik kimlik varsa hepsinin birden Kızılelması’nın ne olması gerektiği de ortaya çıkmış oluyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz senelerde yaptığı konuşmada dediği üzere, o gün 76, bugün ise 80 küsur milyon hep beraber Büyük Doğu’yu inşa etmek bizim kızılelmamızdır. Büyük Doğu’yu inşa ettikten sonra önce İslâm âleminin geri kalanı ve sonrasındaysa dünya zaten bizim için elma bahçesi!

Bu vesileyle Aylık Baran dergisi olarak altıncı sayımızın kapağında “İstikamet Kızıl Elma!” manşeti attık ve “Tüm İnsanlığın ve Anadolu’nun Teminatı, İstiklâli ve İstikbâli Büyük Doğu - İbda” ifadelerini kullandık.

***

Dergimizin muhtevasına gelirsek:

Mevlüt Koç, “Ahlâkî Hakimiyet, Medeniyetin Özüdür” başlıklı yazısında medeniyetlerin ve toplumların bozuluşuna, ruhi ve ahlaki çöküşe, insanı insan yapan hasletlere değiniyor ve “Gelecek Yeni Kültür”ün geleceğini anlatıyor.

Kâzım Albay, “İçtimai Vazifelerin Ferdî İbadetlere Önceliği” başlıklı yazısında içtimaî vazifelerin de ibadet kavramına dahil olduğunu aktararak, ahlâkî temeli olmayan hiçbir ilişkiye ve faaliyete girilmemesine, “İbda harici İbdacılık” tehlikesine dikkat çekiyor ve branşlaşmaya yönelmemizi tavsiye ediyor.

Çakal Carlos, “İsrail Var Oldukça Çatışmalar Bitmeyecek” başlıklı yazısında Akdeniz’in doğusuna, NATO’ya, İsrail ve ABD üslerine dair açıklamalarda bulunuyor.

Ömer Emre Akcebe, “Dünya Çapında Beklenen İnkılabın Dayanak Sınıfı, Anlayışı ve Devlet Modeli” başlıklı yazısında dünya düzeninin çöktüğünü, yeni dünya düzenini, Büyük Doğu-İbda’nın ortaya koyduğu devlet modeli üzerinden millet iradesini tecelli ettirecek müessesenin nasıl olması gerektiğini izah ediyor.

Yayın Kurulu Üyemiz Kâzım Albayrak, Üstad Necip Fazıl ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’na sürekli yakın bulunmuş, Kumandan’ın “kadim dostu” Mevlüt Koç ile sohbet havasında bir mülakat yaptı. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ve Üstad Necip Fazıl ile Büyük Doğu-İbda fikriyatının konuşulduğu fikir ziyafetini alakanıza sunuyoruz.

Yazarımız Tayyar Tercan’ın, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ile tanışıklığı Eskişehir yıllarına dayanan, Eskişehir ve daha sonra İstanbul’da yakın münasebetleri bulunan rahmetli Suat Fıratlı ağabey ile 2012 yılında yaptığı ve daha önce hiçbir yerde yayınlanmayan sohbet-röportajını Aylık Baran okurları ile paylaşıyoruz.

Fatma Kolaç, “Batıda Büyüyen Bir Saplantı Hali: İslamofobi-İslâm Düşmanlığı” başlıklı yazısında İslamofobi-İslam düşmanlığının ne olduğunu, bunu kimlerin ve nelerin tetiklediğini, İslamofobi üzerine yazılan yazıların ne denli objektif olduğunu ve bunun Batılı siyasi partiler tarafından nasıl politikaya dönüştürüldüğünü işliyor.

Sedat Bulut, “Vehhabi-Selefilerin Türkiye’de Bir ‘İç Savaş’ Çıkartma Potansiyeli veya Tehlikesi Var mı?” başlıklı yazısında son günlerde gündemde olan bir soruya cevap veriyor.

Abdulkadir Aslan, “İslam ile Yeniden Hayat Bulan Yapılar” başlıklı yazısının ikinci bölümünde kiliseden camiye çevrilen yapıları işlemeye devam ediyor. Alaka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

M. Taha İnci, “18. Yüzyılda Osmanlı” başlıklı yazısında bu devirde bozulan ahlakımıza, uyuşukluğumuza, çokça sefa sürmemize, altına ve gümüşe rağbet etmemize, yeniçeri isyanlarına ve dört koldan Batılı devletler eliyle çepeçevre sarılışımızı anlatıyor.

Hasan Hüseyin Akdağ, “Mimari Üzerine Düşünceler” başlıklı yazısında Doğu ve Batı mimarisine değiniyor ve günümüzdeki mimari kargaşadan nasıl kurtulacağımıza dair çözüm sunuyor.

Muharrem Çetin, “İçe Yolculuk” başlıklı yazısında insanın hatalarını nasıl doğruya tahvil edeceğine, yanlışlarını nasıl düzelteceğine dair fikir sunuyor..

Aylık Baran Dergisi 30. sayı çıktı Aylık Baran Dergisi 30. sayı çıktı

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

Dergimize online satış sitemiz www.aylikbaran.com'dan, seçkin kitapçılardan yahut abone olarak ulaşabilirsiniz!