İsviçre'nin Davos kasabasında düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nda (WEF) düzenlenen özel oturumda, mevcut uluslararası durumu savaş öncesi yıllarla karşılaştıran Jake Sullivan, ancak ABD'nin 1930'lardan farklı olarak kendi kendini tecrit altına almayacağını vurgularken, tarihin tekerrür etmesine izin vermeyeceğini vurguladı.

Bugün yeni bir dönemin ilk yıllarını yaşıyoruz” diyen Sullivan, yabüyük güçlerin geçmişteki Soğuk Savaş'ın herhangi bir noktasında olduğundan çok daha fazla birbirine bağımlı olduğuna dikkat çekerken, “Ancak aynı zamanda inşa etmek istediğimiz dünya düzeni için de amansız bir rekabet içindeyiz” ifadelerini kullandı.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı, ABD’nin geçmişi tekrarlamaya asla mahkum olmadığına dair derin inanca sahip olduğunu belirtirken, yeni dünya düzeniyle ilgili değerlendirmesini şu şekilde sürdürdü:

“Bir dönemden diğerine geçiş, bize daha akıllıca seçim yapma sorumluluğu ve fırsatıyla birlikte geliyor. ABD, ‘bariz saldırganlığa’ karşı dünyayı harekete geçiriyor ve en önemli ilişkilerini yönetmek için yoğun ve aktif diplomasi yürütüyor. Kendisinin ve müttefiklerinin ‘güç kaynaklarına’ yatırım yaparken küresel ekonomik sistemi terk etmediği gibi bu sistemi ‘bugünün ve yarının zorluklarına’ uyarlıyor.

Slovakya Başbakanı Robert Fico'ya suikast Slovakya Başbakanı Robert Fico'ya suikast

Sullivan, gelecek konusunda iyimser olduğunu da kaydettiği konuşmasında, ABD'nin ‘karşılıklı bağımlılık’ çağında stratejik rekabetin temel zorluğunu karşılama yeteneğine inandığını da sözlerine ekledi.

Blinken'a göre, Ortadoğu'da 'dönüm noktasına' gelindi

Dünya Ekonomik Forumu (WEF) kapsamında katıldığı oturumda, güncel siyasi gelişmelere yönelik soruları yanıtlayan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise, Ortadoğu'da "dönüm noktasına" gelindiğini ve zor kararların alınması gerektiğini kaydetti.

Ortadoğu'da yeni bir denklemin oluştuğunu ve 'dönüm noktasına' gelindiğini dile getiren Blinken, bölgede İsrail ile ilişki kurmaya hazır Arap ve İslam ülkeleri bulunduğunu, Filistinlilere de zor kararlar alabilmeleri için yollar ve araçların sunulması gerektiğini savundu.

Blinken, "Filistin halkının, isteklerini gerçekten yerine getirme kabiliyetini en üst düzeye çıkaran bir yönetime ihtiyaç duyduğunu; bu yönetimin, İsrail'in de desteğiyle faaliyet gösterebilmesi gerektiğini" öne sürdü.

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları konusunda Blinken, "Benim için, bence birçoğumuz için, Gazze'de her gün gördüklerimiz iç burkucu. Masum erkekler, kadınlar ve çocukların yaşadığı acılar yüreğimi parçalıyor" ifadesini kullandı.

ABD Dışişleri Bakanı, Gazze konusunda ne yapılması gerektiğine karar verilmesi gerektiğini belirterek, bölgedeki insanlara daha iyi koruma sağlamak ve sivil kayıpları en aza indirmek amacıyla daha fazla insani yardım sağlama konusunda kararlar alındığını kaydetti.

Blinken, konuşmasında bilgi teknolojilerinin suistimal edildiğini, bu nedenle de dünyada birçok kişinin 7 Ekim'de yaşananlara inanmadığını savundu.

'İran ile nükleer anlaşmayı bozmak hataydı'

Blinken, eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin, İran ile varılan nükleer anlaşmadan çekilmesine yönelik soruya "İran ile nükleer anlaşmayı bozmak hataydı" cevabını verdi.

Anlaşmadan tek taraflı çekildiği için ABD'nin istemediği bir konumda olduğuna dikkati çeken Blinken, "İran'ın nükleer programı bir kutudaydı. Anlaşma bozulunca bu kutudan çıkmış oldu" ifadesini kullandı.

Blinken, bu durumu "son derece talihsiz" şeklinde nitelendirdi.