Selâm ile…
Bu hafta Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun “Telegram suikastı” neticesinde şehid edilişinin üçüncü sene-i devriyesi… Müslümanlara dava ahlâk ve şuurunu aşılayan, mücadele ruhunu ve aksiyonu üfleyen, Büyük Doğu fikriyatına perçinli İBDA külliyatıyla çağımızın insan ve toplum meselelerinin halline dair çözümü ortaya koyan Kumandan, tüm Müslümanlara hayatın nasıl yaşanması gerektiğini göstererek perde ardına geçti.
16 Mayıs 2018 (1 Ramazan 1439) günü, düzenlerine tehdit olan yegâne teklifi yani ufukta beliren İslâm ihtilâl ve inkılâbını, ancak Kumandan’ı şehid ederek önleyebileceğini ve müesses nizamın tek alternatifini ortadan kaldırmak suretiyle düzenlerini ayakta tutabileceklerini düşünenler ve taşeronları aradan geçen süre zarfında sükûtu hayâle uğradı. Çünkü, artık mermi namluya çoktan sürülmüştü; zamanı gelen fikir sadece muarızlarını ezip geçmeyi bekliyordu.
Kumandan’ın suikasta maruz kaldığı süreçte, nasıl ki memleketimizde Yahudi’nin Filistin’e saldırıları konuşuluyorsa bugün yine aynı noktadaymışız, aynı mesele konuşuluyormuş gibi düşünülebilir. Buna mukabil, hadiselerin Kumandan’ın şehadetinin ardından baş döndürücü bir sürat kazandığını fark eden dikkatli gözler, bu süreçte yaşananların “kör dövüşü”nden başka bir şekilde ifade edilemeyeceğinin de idrakindedir. Zira, salgın, ekonomik kriz, sosyal patlamalar derken gelinen noktada dikkat çeken şey, kimsenin ortaya yeni bir şey koyamıyor oluşudur. Dolayısıyla insan ve toplum meselelerini çözmek şöyle dursun, atılan her adım düğümü daha da körleştirmektedir. Sadece memleketimizde değil, tüm dünyada her bakımdan adaletsizliğin artışı kaosu davet ederken tüm alternatiflerin bir bir ortadan kalmasıyla bu cendereden kurtuluşun tek çaresi olarak İslâm’a nisbetle tesis edilecek nizamın zarureti her geçen gün daha da çok parıldamakta…
Bu sayımızın tüm sayfalarını ve kapağımızı 500 yıldır beklenen ve misyonunu ifa ettikten sonra perde ardına çekilen Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’na ve İslâmcı mücadeleden kesitlere hasrederken, “Ahir Zamanın Ahiri, Şimdi Salih Mirzabeyoğlu’nun Devri” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Bütün Putlar Sustu! Büyük Doğu-İbda’dan Başka Çağımıza Seslenen Yok!” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, “Ne kadar çabalasalar da tıpkı bataklıkta debelenenler gibi onlar daha çok batarken, Büyük Doğu-İbda ise Anadolu başta olmak üzere bütün bir İslâm âlemi ve dünya üzerinde güneş gibi yükselmeye devam ediyor.” diyor.
Aktüel bir mesele olması hasebiyle Mirzabeyoğlu’nun “Filistin ve İşkence” konferansından bir kesiti alâkanıza sunuyoruz.
Gölge II. dönemden itibaren Büyük Doğu-İBDA davasına gönül veren Kâzım Albay, “Mirzabeyoğlu ile Tanışmam” başlıklı yazısında bazı hatıralarını naklediyor.
1970’lerin başından itibaren Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ile dava arkadaşlığı yapan Mevlüt Koç’un, Aylık Dergisi’nin 200. sayısında yayınlanan “Hayat Nerede Başlar, Nerede Biter?” başlıklı yazısını sizler için iktibas ettik.
Büyük Doğu-İBDA tarihinde Eskişehir’in apayrı bir yeri vardır. Eskişehir’de Büyük Doğu-İBDA mücadelesine katkılarıyla tanıdığımız Mehmet Suat Fıratlı ağabey geçtiğimiz günlerde Hakk’ın rahmetine kavuştu, Allah makamını cennet mekânını âli eylesin. Salih Mirzabeyoğlu’nun Eskişehir’den itibaren yanında olan ve “İbda çizeri” şeklinde taltif ettiği Yalçın Turgut Balaban, “Son Süvari Mehmet Suat Fıratlı’nın Ardından” bir yazı kaleme aldı. Yine Eskişehir günleri ve Salih Mirzabeyoğlu ile alakalı Mustafa Fıratlı ile alakalı bir söyleşi yaptık.
Çakal Carlos (Salim Muhammed), “1915 Hadisesinde Yahudi Dönmelerinin Dahli” başlıklı yazısında sözde “Ermeni soykırımı” meselesini anlatırken Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun mensubu olduğu Mutki aşiretine de temas ediyor.
Metris Cezaevi’nde Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ile kalan isimlerden İbrahim Tatlı “İbda Mimarının Üstün Müzik Zevki”nden bahsederken, Sinami Orhan hatıraları vesilesiyle “Fikirde İğne Ucu Kadar Boşluk Bırakmayan Mütefekkir!” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Kumandan ile 1970’lerde tanışma şerefine eren Recep Garip’e Salih Mirzabeyoğlu’nu sorduk.
Tarihçi-Yazar Metin Hasırcı ile İslâmcı mücadele tarihinden kısa kısa anektodların aktarıldığı, Abdülkadir Türker ile Büyük Doğu-İbda’sız İslâmcı mücadeleden bahsedilemeyeceğinin işaretlendiği röportajları dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…
İntikam ve mücadele hissiniz dâim olsun…