Gemi azıya almış LGBT güçlerine karşı insanın pek sığınağı kalmadı. Doğu dinleri küresel karnavalın parçası olmaya dünden razı. Geriye sen ben bizim oğlan, “İbrahimî” dinler kalıyor. Hıristiyanlığın hâl-i pürmelâli az çok ortada, velâkin Yahudilik cephesinde vaziyet nedir, meçhulümüz. Hâlbuki ibret alınmaya değer bir kıssa var orada. Tanrı’nın insana dair ilk beyanı Tevrat’ın ilk kitabı olan Tekvin’de geçer. 1. Bap 27’de der ki: “Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı’nın suretinde yarattı, onları erkek ve dişi olarak yarattı.” Tanrı suretinde yaratılma bahsi bir yana, insanın iki sabit cinsiyetle yaratıldığının daha ilk beyanda vurgulanmış olması son derece mühim. Gene Tekvin’de, 2. Bap 18’de şöyle geçer: “Rab dedi: İnsanın yalnız kalması iyi değil; ona uygun bir yardımcı yaratacağım.” İnsan dediği aslında Âdem. Tanrı’nın insanın yalnızlığına acıyıp ona bir eş, yoldaş yaratması, tüm cinsiyetçi itirazlara rağmen oldukça şiirsel bir pasaj.
Günah hiyerarşisi
Erkek veya kadın. Üçüncüye yer yok. Çok somut ve makul bir gayeyle iki cinsiyete taksim olunmuşlar: Birbirini bütünlemek ve üremek. Bunun inkârı, dünya hayatının bekasının da manasının da inkârına denktir.
Bundandır ki Yahudi hayatının odağında daima aile olmuştur. Aile yaşamına bağlılık, İsraioğullarının tarihini şekillendiren başlıca amillerdendir. Bu yapıtaşı, kutsal metinlerce mütemadiyen takviye edilmiştir. İbrahim’e hitaben Tekvin 12:3’te söylendiği gibi: “Senin aracılığınla yeryüzünün bütün ailelerini mübarek kılacağım.”
Cinsiyetler arası çekim kanunları şeriat kanunlarına tabidir. Cinselliğin aile dışında herhangi bir türü Yahudilik nazarında zinhar meşru değildir. Cinselliği karı-kocanın yatak odasına kilitlemiş ve dışarı çıkmaması için kapıyı sıkıca kapatmıştır. İster tekil, ister çift, isterse çoğul hâlinde cinselliğin aile yani nikâh akdi dışında herhangi bir şekilde tatmine kalkışılması büyük günahlardan sayılmaktadır. Kendi kendini tatmin de haramdır, hayvanlarla cinsel ilişki de, zina da, ensest de. Elbette ki bunların hepsi eşit değildir, sapma açılarına göre günah hiyerarşisinde yerlerini alırlar. Eşcinsellik orada ensestle aynı kademede durmaktadır.
Salt ahlakî bir kınama mı?
Tüm bu dinî külliyat içinde Homoseksüel kelimesini arayanlar elbette ki eli boş dönecektir. 1868’de Almanya’da peyda olmuş, bütün dünya dillerine pelesenk olmuş bir kavramı kadim metinlerde aramak zaten anakronik bir tutumdur. Kavrama muadil belirgin bir kelime bulmak da güçtür ancak neyden söz edildiği mümkün olan en açık dille anlatılmıştır: “Erkek, bir erkekle kadınla yatar gibi yatmasın. Bu iğrençliktir.”
Levililer 18:22 böyle der. İğrenç diye tercüme edilmiş kavram, İbranice metinde To’eva diye geçmektedir. İbranice-Arapça akrabalığından hareketle kelimenin Arapçadaki izdüşümü olarak Te-Ayn-be kelimesine ulaşabiliriz: Ayıp, fesat ve kirlilik. Kur’an’da Lût kıssasında geçen Habais kelimesiyle birebir eşanlamlı. Bir fiili, kerih ve menfur göstermek için kullanılabilecek en ağır ifadelerden biri.
Salt ahlakî bir kınama ve ayıplama mı? Levililer 20:13 hüküm koyar: “Bir erkek, bir erkekle kadınla yatar gibi yatarsa onlar öldürülmelidir; ölümü hak etmişlerdir.” Günah-suç ayrımı şeriatta yok; eşcinsellik tabiata ve yaradılışa karşı en feci isyan sayılmış ve en ağır cezaya reva görülmüş.
Lezbiyenlik geçmiyor
Burada sonradan çokça eşelenen bir boşluk görülüyor: Tevrat’ta homoseksüellik var ama lezbiyenlik yok! Kadının kadınla yatmasına değinilmiyor, dolayısıyla kadın eşcinselliği Tevrat’ta yasaklanmıyor!.. Bu akıl yürütme(me) Tevrat’ın tefsirlerinin yazıldığı dönemlerde de gündeme gelmiş olmalı ki Yahudi bilginler, Levililer 18:3’ü kadın eşcinselliğinin haramlığına delil saymışlar: “Mısır’da bir süre yaşadınız; onların törelerine uymayacaksınız. Sizleri Kenan ülkesine götürüyorum, onların da törelerine uymayacaksınız.” Yahudilerin İkinci Musa diye andıkları, ortaçağın en büyük Yahudi âlimi Kurtubalı Maimonides, bizdeki adıyla İbn Meymun, “Mısırlıların töresi” içinde kadın eşcinselliğinin de bulunduğunu, dolayısıyla Tevrat’ın bu ayetle o türü de yasakladığını söyler.
Mamafih eşcinsel kadınların hükmü noktasında Yahudi fakihler arasında ihtilafın önüne geçilememiştir. Bekârla evli aynı cezaya mı çarptırılmalıdır; ölüm cezası mı verilmeli, kırbaçlanmalı mıdır; bunların hahamlarla evliliği caiz midir, haram mıdır; müşterek bir karara varamamışlardır. Yine de erkeğe nispeten hafif cezaların öngörüldüğünü söyleyebiliriz.
Filhakika Tevrat öncesi dünya eşcinselliğin olağanlaştığı bir yerdi. Cinsellikte kadın-erkek ayrımı neredeyse manasızlaşmıştı. Hassaten Yakın Doğu’da livata ve sevicilik, dinî ritüellerin mütemmim bir cüzüydü. Kartaca’dan Kıbrıs’a, Sicilya’dan Mezopotomya’ya, Mısır’dan Hindistan’a kadar. Muvahhid İsrailoğulları’nın etrafındaki müşrik kavimlerin hemen hepsinin mabetlerinde kadın ve erkek fahişeler eşliğinde eşcinsel ayinler tertiplenmekteydi.
Onların törelerine uyma!.. Tesniye 23:17-18: “Putperest törenlerinde İsrailoğullarından bir kadın Kadeşa olmasın, erkek de Kadeş olmasın. Fuhuş yapan kadın veya erkeğin kazancını adak olarak tanrınız Rabb’in mabedine götürmeyeceksiniz. İkisi de tanrınız Rabb’in gözünde iğrençtir.” Burada sıradan zina için Tevrat’ın kullandığı Zonah yerine Kedeşah kelimesi kullanılmaktadır. Zonah kitapta 93 kez geçerken diğeri üç kez geçmekte ve yekdiğerinin yerini tutmamaktadır. Kedeşah hemcinslerin zinasıdır.
Şirk ve cinayetle eşdeğer
Tevrat tek başına bu yoldan çıkmış dünyaya kafa tuttu, müşrik Goyimlerin kültürüne savaş açtı. Yahudi krallar, eşcinsel tapınaklarını yıkmak ve kalıntılarını topraklarından atmakla emrolundu. Aksi hâlde Tevrat’ın tehdidi netti: Onlar gibi olursanız “Toprak sizi kusacaktır!” Yahudi fıkhı Halakah da net. Eşcinsellik, Yahudi töresinin “bunu işleyeceğine ölmen yeğdir” dediği şirk ve cinayetle eşdeğer bir cürümdür. Çünkü gayritabiidir ve İsrail’in köşe taşı olan aileyi sökmektedir. O ne müzmin bir hastalıktır ne de meşru bir tercih. Sadece hoş görülemez ve bertaraf edilmesi lazım gelen bir isyandır. Yahudi kültürü bu ahlakî kodlarla inşa olundu. Talmud “İsrail eşcinsellikle şaibeli değildir” diye övünse de iki bekâr erkeğin bir battaniye altında yatması mekruh sayıldı. 16. asır fakihlerinden Endülüslü Şulhan Aruh, “zamanımızda bir erkekle bir erkek aynı odada yalnız kalmasın” nasihatinde bulunacaktı. Böylelikle İsraioğulları eşcinselliğin kol gezdiği bir dünyada tarihçilerin tanıklığıyla çok az livata vakası zapta geçmiş bir kavim oldu.
Livatacı rabbiler
Bu, Yahudiliğin resmî tarihi. 20. asra gelindiğinde eşcinselliği bir günah ve cürüm olarak görmeyen birtakım araştırmacılar, bambaşka bir tarih resmi ortaya koydular. Talmud’dan alıntılar yaparak aslında eşcinselliğin Yahudi toplumunun daimi bir parçası olduğunu, bilhassa Rabbiler (din adamları) arasında son derece yaygın olduğunu savundular. Eşcinsellik, tıpkı Goyimler gibi Birinci Tapınak’ta bile ayin olarak icra ediliyordu. Öyle ki, bu fiillerden ötürü Kudüs’ün depremle cezalandırıldığı Talmud’da geçmekteydi. Halakah’ta açıkça yasaklanmadığı için sübyancılığın bilhassa Roma hâkimiyeti döneminde vaka-ı adiyeden olduğunu yazdılar.
Aynı battaniye altında yatan livatacı rabbiler için “İsrail eşcinsellikle şaibeli değildir” sözü artık bir kılıftan ibaretti. Endülüs’teki Yahudi şairler erkek sevgilileri için şehvetli şiirler döktürmekteydi. Osmanlı Yahudi Cemaatinde Sodomî (Lûtilik) kitabında 1561 Selanik’inde ne eşcinsel dolapların çevrildiği tüm görselliğiyle anlatılmaktaydı. Bu bakış açısı, her şeyi ters bir okumaya tabi tutmaktaydı. Muharref kaynaklar da onlara malzeme vermekte gayet bonkördü doğrusu. Sözgelimi Ruth ile Naomi kıssası pekâlâ bir lezbiyen çiftin hikâyesi olabilirdi. Davut ile Jonathan’ın Krallar Kitabı’ndaki sevgi de eşcinsel bir aşk olamaz mıydı? Buna ne demeliydi? “Jonathan’ın ruhu Davut’un ruhu ile örüldü ve Jonathan onu kendi ruhu olarak sevdi.” Ya şuna: Jonathan öldürülmüş, Davut ardından ağıt yakmaktadır: “Kardeşim Jonathan, üzüldüm senin için; bana sen çok iyi geliyordun, sevgin harikaydı, kadınların sevgisini geçiyordu.”
Böyle bakınca Tevrat’taki yasak, Lût kavmindeki eşcinseller için değil de acaba onların tecavüzcülüğü için miydi? Yoksa yasaklanan eşcinsellik olmayıp da bunun fahişeliğini yapmak mıydı? Veyahut eşcinsel eğilimin günah olduğu kitaplarda geçmediğine göre fiile dökülmedikçe eşcinsel olmakta ne beis vardı? Veyahut da bunlar Tevrat’ın hükümleriydi, onlar sabit olsa da Halakah yani fıkıh değişkendi; o şartlarda o hüküm konmuş olabilirdi ama günümüzde şartlar başkalaşmıştı. Halakah eşcinsellik için bambaşka şeyler söyleyemez miydi?
Tanrı’yla ve insanla güreşmek
Değişim birdenbire oldu. Bir düğmeye basılmışçasına. 1970’lerin Kuzey Amerika’sında Reform Yahudiliği meseleye bilimin ışığında bakma söylemiyle bir çıkış yaptı. Adına yaraşır şekilde Los Angeles, 1972’de gey ve lezbiyenlerin ilk sinagoguna ev sahipliği yaptı. Amerikan Rabbileri Merkezi CCAR, LGBT’nin sancaktarlığını üstlendi. Haham okullarına onlar da alınmalıydı; kutsallık belli cinslerin tekelinde değildi. 1990’da Reform Hareketi eşcinselleri meşru üyeleri olarak ilan etti. “Cinsel tercihlerine bakılmaksızın tüm Yahudiler dinsel bakımdan eşitti.” 1996’da CCAR sivil nikâhın eşcinsellerin hakkı olduğunu duyurdu. San Francisco’da bazı muhafazakâr sinagoglarda dahi dinî nikâh kıyılmaya başlanmıştı bile.
2004’te Ortodoks bir rabbi olan Greenber, eşcinsel olduğunu açıkça ilan eden ilk din adamı oldu. Tanrı’yla ve İnsanla Güreşmek: Yahudi Geleneğinde Homoseksüellik adında bir belgesel yayınladı. Pek çok rabbi yalnız olmadığını anlayıp yeni kimliğini daha bir özgüvenle sahiplendi. Anketler de onlardan yana değil miydi? 2013 verilerine göre Amerikan Yahudi toplumunun yüzde 81’i eşcinsel evliliği onaylıyordu. 1990’daki yüzde 52’den buraya dev bir adımla gelinmişti. Bundan ötürü 2013’te Yeniden Yapılanmacı Rabbiler Koleji RRC’nin alenen gey olan bir hahamı başkan seçmesi yadırganmadı. Bir lezbiyen din adamı rehberliğinde ibadet etmeleri de.
Manzara bu olsa da tüm Yahudilerin LGBT’ci olduğu zehabına kapılmamalı. ABD ve İsrail Yahudileri tüm Yahudi nüfusunun yüzde 80’ini oluşturmakta ve bunun içinde muhafazakâr olanlar İsrail’in yarı nüfusu kadar. Şu var ki muhafazakârlar da bu rüzgârdan ziyadesiyle müteessir oldu. Eski Halakah’ların altından çok sular geçti. Bunların yüzlerce hahama imzalattıkları bildirilerinin 90’lardan itibaren geçirdiği üslup değişimi çok dramatiktir. En dik duruş, bu fiilin haram olduğunu teyitten öteye geçememektedir. Bu teyidi alelacele bir dizi taviz takip etmektedir: Onlar da Yahudi cemaatinin bir parçasıdır, ibadet ve faaliyetlere iştirak edebilirler vs.
Gerçek vaat
Daha 1940’taki raporlarda Tel Aviv Yahudileri arasındaki Sodomiliğin yaygınlığı kayıtlara geçmişti. 1979’da ilk gey-lezbiyen gösteriyle güçlerini gösterdiler. 1988’de eşcinselliği yasaklayan kanun kaldırıldı. 90’lar orada da hızlandırılmış bir değişim dönemi oldu. “20 yıl önce birkaç din adamı LGBT’ci olduğunu belli ederdi, şimdi 200 tanesi faaliyetlere rehberlik ediyor.” Eşcinsel evlilik hâlâ yasak ama yurt dışında yapılmış nikâhlar geçerli sayılıyor. Tasarı hazır, her an Knesset’ten geçebilir. Netanyahu kürsüden onları Tanrı adına aklıyor ne de olsa: “Her birey Tanrı suretinde yaratılmıştır.”
Gey olduğunu saklamayan generaller bir işgal ordusuna komuta ediyor. İsrailoğulları, peygamberler dönemindeki vasıflarını kaybedip gittikçe Sodom Gomore’leşiyor. Lût kavminin kıssası onların kitaplarında da vardır. Oradaki erkek kılığındaki melekleri sapkınlara teslim etmekle peygamber öğretisini sapkınlara teslim etmek arasında mahiyetçe çok da bir fark yok.
İsrailoğullarının çoğu, Tanrı’nın eşcinselliği yasaklayan kitabına inanmıyor; ama o kitapla kendilerine tüm bu toprakları vaat ettiğine inanmaktan da geri durmuyor. Gerçek vaat Tevrat’ta ilk günkü gibi duruyor oysa: Bu topraklar tarafından kusulacaklar!..
Bülent Tokgöz, Star Açık Görüş, 2020