Küresel piyasalarda yaşanan sert dalgalanmalar, dünya ekonomisinin zirvesinde yer alan milyarderleri de derinden sarstı. ABD eski Başkanı Donald Trump’ın yeni gümrük tarifelerini açıklamasıyla birlikte, teknoloji ve perakende devlerinin hisseleri çakıldı. Bloomberg Milyarderler Endeksi'ne göre, dünyanın en zengin 500 kişisi sadece bir günde toplam 208 milyar dolar kaybetti. Bu rakam, Endeks tarihinin en büyük dördüncü günlük servet kaybı olarak kayıtlara geçti.

Özellikle teknoloji devleri en çok etkilenenler arasında yer aldı. Apple hisseleri %9, Nike %14, Gap %20, Five Below %28 ve Dollar Tree %13 değer kaybetti. Yatırımcıların risk iştahındaki sert düşüşle birlikte, Nvidia hisseleri %8, Tesla ise %5'in üzerinde geriledi.

En büyük servet kaybı yaşayan isimler arasında ise Meta CEO’su Mark Zuckerberg 17.9 milyar dolar ile başı çekerken, Amazon kurucusu Jeff Bezos 15.9 milyar dolar ve Tesla CEO’su Elon Musk 11 milyar dolarla onu takip etti. Diğer büyük kayıplar ise şöyle sıralandı: Michael Dell (9.5 milyar $), Larry Ellison (8.1 milyar $), Jensen Huang (7.4 milyar $), Bernard Arnault (6.2 milyar $), Larry Page (4.8 milyar $), Sergey Brin (4.5 milyar $) ve Thomas Peterffy (4.1 milyar $).

Tüm bu ekonomik sarsıntıların gölgesinde, Avrupa Birliği, sosyal medya platformu X’e (eski Twitter) 1 milyar doları aşan bir ceza kesmeye hazırlanıyor. AB yetkilileri, platformun yasa dışı içerik ve dezenformasyonla mücadele yasalarını ihlal ettiğini belirterek, cezanın yanı sıra sistemde zorunlu değişiklikler de dayatılabileceğini bildirdi.

Hakkı Öcal: “Dünya, Trump’la yedi yıl daha beşik gibi sallanacak”

Gazeteci-yazar Hakkı Öcal, Trump’ın yeni tarifeleriyle başlayan ve milyar dolarlık servet kayıplarıyla devam eden süreci geniş çaplı jeopolitik bir çerçevede değerlendirdi. Öcal’a göre, yaşanan ekonomik sarsıntılar sadece piyasa tepkileri değil; küresel güç mimarisinde bir kırılmanın ilk işaretleri.

Öcal, Trump’ın yeniden aday olmaya kararlı olduğuna dikkat çekerek, geleneksel olarak tutucu olan Amerikan halkının büyük bir destekle Trump’ı yeniden Beyaz Saray’a taşımasının dünya için yedi yıllık bir türbülans anlamına geleceğini öne sürüyor:

Kütahya'da terörist İsrail protesto edildi Kütahya'da terörist İsrail protesto edildi

“Öyle görünüyor ki Amerika’nın geleneksel olarak tutucu olan halkı, üçüncü dönem için aday olmaya kararlı Trump’a yine böyle rekor düzeyde oy verirse (ki verir!), tam 7 yıl dünya beşik gibi sallanmaya devam edecek.”

Trump’ın açıkladığı yeni gümrük tarifelerinin yalnızca ABD’yi değil, Küba, İran, Kuzey Kore ve Suriye dışındaki tüm ülkeleri etkileyeceğini belirten Öcal, alınan kararların popülist bir temele dayandığını ancak bedelini ABD’deki orta sınıfın ödeyeceğini vurguluyor:

“Trump, böyle ticaretle-ekonomiyle ilgisi olmayan, bir açıdan popülist ama sıkıntının en çoğunu kendisine oy veren orta sınıf halkın çekeceğini de biliyor olmalı ki, kendisini, ancak 1 Nisan şakası olabilecek bu kararı, 2 Nisan’a bırakarak bunun ‘şaka’ değil, ciddi bir ekonomik tedbir olduğunu söylemek zorunda hissetti.”

AB Savunmada, Rusya ve Çin Harekette

Öcal’a göre, Trump’ın politikaları yalnızca ekonomik değil, stratejik etkiler de oluşturuyor. ABD’nin Ukrayna’da Avrupalı müttefiklerini yalnız bırakmasının ardından şimdi de AB ülkeleri ekonomik olarak yalnız kalma endişesi yaşıyor. Bu da Avrupa’yı savunma açısından yeni arayışlara itiyor:

“Avrupa ülkeleri, Trump’ın NATO’dan çekilmekle sonuçlanabilecek adımlar atacağından o kadar korkuyorlar ki, şimdiden ‘Yeni Avrupa Savunma Mimarisi’ adını verdikleri bir oluşumu başlatmaya hazırlanıyorlar.”

Bu yeni mimarinin başrolünde ise Almanya değil, İngiltere ve Fransa yer alıyor. Almanya ise süreci silah ticareti perspektifiyle izliyor.

Diğer taraftan Rusya ve Çin, ABD’nin “kabuğuna çekilme” sinyalleri verdiği bu dönemde, küresel söylemi dönüştürme çabasında. ABD'nin terk ettiği “kural temelli uluslararası ilişkiler” anlayışını devralmaya ve “dünya çoğunluğu” kavramını öne çıkarmaya çalışıyorlar:

“Çin ve Rusya, bugüne kadar adeta alışkanlık olarak ifade ettiğimiz ‘ABD müttefiki ülkeler’ kavramının yerine, ‘dünya çoğunluğu’ kavramını koymaya çalışıyor.”

Bu iki ülkenin dış politika söylemlerini eşgüdümlü şekilde yürüttüğünü, ABD ve AB ilişkilerine dair ortak analizler geliştirdiğini belirten Öcal, bu gelişmelerin yeni bir hegemonya değil, çok kutuplu denge arayışı olduğunu vurguluyor.

Yeni Patronlar Değil, Gerçek Değişim

Öcal, Batı hegemonyasının sonuna gelindiğini, ancak dünya halklarının yerine yeni bir hegemonik aktör görmek istemediğini de açıkça ortaya koyuyor:

“Dünya halkları, Batılı siyasi elitlerin hegemonyasından kurtulmanın arifesinde, yeni ağabeyler, yeni patronlar istemeyecektir.”

Hakkı Öcal’a göre dünya artık eski yapılarla ilerleyemez. ABD’nin öngörülemezliği, Avrupa'nın savunma krizleri ve Çin-Rusya ekseninin güç kazanması; küresel sistemi yeniden şekillendirmeye aday bir dönemin kapısını aralıyor.