Siyasî ve kültürel bir dönüşüm yaşayan ya da yaşatılan, tabir caizse deri değiştiren her toplumda “yeninin kabulü için eskinin zemmi” tavrı, doğal bir refleks olarak ortaya çıkar. Yeni getirilen teklif ve düzenin hızla benimsenmesi için eskinin ne denli kusurlu ve necis olduğu farklı vesilelerle ve defaatle ilan edilir. Söz konusu zem bazen bir şahıs, bazen bir makam, bazen bir müessese, uygulama ya da devlete dahi uygulanabilir. Sosyal hâdiselerin taze olduğu dönüşüm ânlarında, dile getirilen tüm eleştiri ve tenkitlerin hakikate muvafık olup olmadığını tespit ve takip etmek mümkün olmayabilir. Fakat üzerinden hatırı sayılır bir zaman geçtikten sonra bu eleştiri ve tenkitleri yeniden ele almadan yaşamak, dönüşen bir toplumun tarih şuurunu mahveden ve işbu sebeple gelişmesine de takoz koyan bir saik olup bir kısım problemlere sebebiyet verebilir.