Arakanlı mağdur, mazlum ve mültecilere yardım için faaliyet gösteren Dost Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Mr. Rayhan ile başkan yardımcısı Ahmet Samir’in tercümesiyle yapmış olduğumuz mülakatı alâkanıza sunuyoruz.

Dost­ Yardımlaşma­ Derneği­ Genel­ Başkanı­ Mr.­ RayhanArakanlı Müslümanların tarih süreci hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu süreç nasıl gelişti, önemli olaylar nelerdir ve çatışmalar nerede başladı?

Arakan'da 1430'dan önce Müslüman yoktu. Budist hakimiyeti vardı. 1430'da Arap tüccarlar, Endonezya'ya giderken bir felaketle karşılaştılar ve Arakan'ın Akyap kıyısındaki (şimdi ise Sittwe olarak bilinen yer) bir adaya çarptılar. Gemileri battığında yardım çağrılarında bulundular. Budistler, onları denizden kurtarıp adaya bıraktı. O zaman Müslüman Araplar orada yerleşti. Daha sonra evlendiler ve "Raham" kelimesi zamanla "Rohingya"ya dönüştü. Araplardan büyük bir Müslüman aile grubu geldi. Onlar orada evlendiler ve İslâm'a davet ettiler. Bir kısmı Müslüman oldu. Zamanla çok büyük bir grup haline geldiler. O kadar büyük bir grup oldu ki, Hindistan'dan gelen Müslümanlar ile birleştiler. Budistlerle savaş çıktı ve Müslümanlar kazandı. Müslümanlar bir bağımsız devlet kurdular ve 1430'dan 1880'e kadar bölgede İslâm yönetimi altında yaşadılar. Hatta o zaman Müslümanların kendi paraları ve padişahları vardı. 1960’tan sonra da İngiliz kontrolünde oldular. İngilizler gelip Mugları (Rakhine halkı olarak da bilinir ve Budizm inancına mensupturlar) ve Rohingyaları ele aldılar. Burma milletleri ve Muglar, putçu dinde birleşiyor. Sonra kendi aralarında, Müslüman olanları dışarıda bıraktılar. Dışarıda bırakılınca Müslümanlara kötü davranıldı. Arakan ise Myanmar ile beraber güzel yaşamak için çaba harcadı.

İngilizler ne zaman geliyor ve ne yapıyorlar?

İngilizler 1880'de, Kalküta Ticaret Şirketi ile geliyorlar. Hindistan'daki Müslüman padişahları, şahları kontrol altına alıyorlar. Bangladeş'teki ve Arakan'daki Müslümanları da kontrol altına alıyorlar. Böylece Bengal, Arakan, Hindistan bölgeleri İngilizlerin elinde kalıyor. İngilizler 1880'den 1947'ye kadar burada kalıyorlar. İngilizler gitmeden önce, 1942'de, Budistlerle anlaşma yapıyorlar ve diyorlar ki, "Biz bu bölgeden çıkıyoruz, siz daha önce zaten buradaydınız. Ancak Müslümanlar burada çok güçlü, eğer hakimiyette kalmak isterseniz Müslümanları kesin." O zamana kadar Budistler ve Müslümanlar arasında büyük çatışmalar yoktu. İngilizler silahları Budistlere teslim ediyor ve 1942'de 100.000 Müslüman'ın katledildiği söyleniyor, bazı rivayetlere göre ise 500.000. Tamamen Müslümanları temizlemek için her yerde katlediyorlar. Naaf nehri kanlı akıyor. Daha sonra, 1947'de Myanmar bağımsız oluyor. İngilizler, Arakan'ı Budistlerin eline bırakıyor, Müslümanların değil. Müslümanlar o zaman bağımsız olmak istiyor. Pakistan'daki lider Muhammed Ali Cinnah ile görüşmeler yapıyorlar. Muhammed Ali Cinnah diyor ki, "Tamam, Arakan'ı Müslümanların eline bırakacağız." Ancak Budistler diyor ki, "Şimdi bağımsız olmayalım." İngilizler giderken, sadece Arakan değil, Myanmar'daki daha çok bölgeler vardı. Hem Arakan'daki Müslümanlar hem de Myanmar'daki diğer bölgeler bağımsız olmak istiyor. Aung San Suu Kyi'nin babası, diyor ki, "İngilizler gitsin ve biz birlikte kalalım. Daha sonra eğer kendi haklarınızı alamazsanız o zaman bağımsız olursunuz." Arakan'ın lideri Abdurrazzak ve diğer büyük liderler diyor ki, "Biz Muhammed Ali Cinnah ile birlikte Arakan'da bağımsız olmak istiyoruz." Ancak Budistler, Arakan'ı tekrar ele geçiriyorlar, kontrol altına aldılar. O zamandan beri Müslümanlara yönelik zulümler ve katliamlar devam ediyor. Şimdi de durum aynı. Parlamentoya gidip hepsini öldürüyorlar ve diyorlar ki, Arakan'dan büyük liderleri biz seçeceğiz. Milletvekili ve bakan yapacağız, onlarla birlikte. Ve herkese diyorlar ki, Arakan tamamen bağımsız olmasa da, ayrı bağımsız olabilir. 1947’de parlamentoda bir toplantı oluyor. Toplantıda bağımsız olan Budist gruplarının liderlerini de katlettiler.

Daha sonra neler oldu?

Askeri cunta hükümeti başladı. Sonra bir şey bulamadılar ve 1962'den beri orada cunta hükümeti devam ediyor. Myanmar da Çin ile birlikte. Bir zamanlar Myanmar'da Çin ile ikili oyunlar vardı.

Hindistan bu siyasetin neresinde?

O zaman Hindistan, artık bu konuyla ilgilenmiyor.

Arakan D

Bugün, cunta yönetiminin arkasında Çin ile Hindistan birlikte mi?

Çin ile Hindistan arasında da bir çatışma durumu var. Bu zamanlarda, Myanmar'daki Budist gruplara Hindistan yardım ediyor din işleri sebebiyle. Çünkü orada Hindistan'ın yatırımları var. Arakan'da ve Myanmar'da bir yandan Çin'in de yatırımları var. Oradan çok para kazanıyorlar.

Yatırımlarla orada ne yapıyor? Doğalgaz var mı?

Tabii var. Kıymetli taşlar var. Daha çok kıymetli şeyler var. Elektrik enerjisi çok. Ondan sonra, elektrik üretim imkânları var. Çiftçilik, tarımcılık var ve doğal olarak Arakan çok zengin bir toprak. Gaz, kıymetli taşlar, altınlar, doğalgaz ve petrol de var.

Bugün hala bu değerli taş ticareti orada devam ediyor mu?

Tabii devam ediyor.

1947'den bugüne kadar Arakan'da, Müslümanlar ve cunta yönetimi arasında bir çatışma var. Doğru mu?

Evet, çatışma oldu ve devam ediyor.

O süreçte Arakan'daki Müslümanlar, etki gösterebildiler mi?

Çok gruplar geldi, geçti. Fakat cunta o kadar tehlikeli ve güçlü ki orada hiçbir hareket edilemiyor. Çünkü cunta hükümetinin arkasında Çin var ve büyük destek sağlıyor.

Savaşın asıl sebebi din mi?

Evet. Halkın Müslüman olması, katledilmesi için yeterli sebep.

Bunun dışında herhangi bir sorun var mı?

Rakhine halkı da Müslümanlara eziyet ediyor.

Cunta yönetimi kontrolündeki bu bölge, kaç yılına kadar cunta yönetiminde kaldı? Sonrasında Arakan'da o iki Budist grup arasında çatışma nasıl oldu?

1947'den sonra Arakan'da Budist gruplar ve cunta yönetimi arasında çatışmalar başladı. Budist gruplar, birleşerek cunta ile iş birliği yaptı. Bu süreçte, Arakan'daki Müslümanlar zor durumda kaldı. İngilizlerin 1947'de bölgeden çekilmesiyle, Budistler, Arakan'ın kendi toprakları olduğunu iddia ederek Müslümanları dışladılar. Müslümanların, Bangladeş, Hindistan ve Arap ülkelerinden bölgeye sonradan geldiğini ve burada kalamayacaklarını savundular. Bu, cunta ile Budistlerin birleşmesine ve Müslümanların katledilmesine yol açtı. Bu sebeple, yaklaşık 1 milyon Müslüman bölgeden göç etmek zorunda kaldı. Müslümanların azalmasının ardından Rakhine grubu, cunta yönetimine karşı bağımsızlık talebiyle mücadele etmeye başladı.

Kaç yılından itibaren Bangladeş’e doğru göç başladı? Ya da diğer taraflara da göç oldu mu? 

1947’den itibaren göç başladı.

Başka ülkelere göç var mı? Sadece Bangladeş’e mi göç var Arakan’dan? 

Arakan’dan sadece Bangladeş’e göç oluyor çünkü Bangladeş tek Müslüman komşu devlet ve sınır komşusu. Mecburen buraya göçüyorlar. Deniz yoluyla başka kaçış yok. Diğer tarafta Hindistan var, öbür tarafta deniz, bir tarafta da Myanmar. Yakın sınır olduğu için mecburen Bangladeş’e geliyorlar. Bangladeş’e gidenler arasında bazıları botlarla Malezya’ya ve Endonezya’ya da gidiyor. 

Rohingyalı Müslümanlar Arakan’a ne zaman geldiler? 

1430’da Arap tüccarları buraya getirdi.  1942’den itibaren de göçler olmaya devam etti. Mesela Müslümanlar en çok 1942’de öldürüldü. 100 binden fazla olduğu söyleniyor. 1942 yılında Arakan’daki toplam nüfus da 2.8 milyon kadardı. Katledilenler ise 200 bine yakındı.

Bugüne gelecek olursak şu an Arakan'da toplam kaç kişi yaşıyor? 

Şu an Arakan'da yaklaşık 600 bin Müslüman yaşıyor. 2017'deki göç dalgasından sonra bu sayı bu kadar azaldı. Ondan önce, toplam 3 milyona yakın Müslüman olduğu söyleniyordu. Yaklaşık 2,5 milyon kişi göç etti. Resmî olarak ise 1 milyon kişinin göç ettiği belirtiliyor, ama gayri resmî olarak 500 bin kişinin daha göç ettiği söyleniyor. Hala da göç devam ediyor.

1942'den bugüne kadar Bangladeş'e göç edenlerin sayısı ne kadar? Bangladeş'te bu göçlere karşı nasıl bir tepki var? 

Bu göçler genelde gizli gerçekleşiyor. Bangladeş tarafında zaman zaman duvar ve engellerle karşılaşılıyor. Mesela 1978-1979’da çok büyük bir göç dalgası yaşandı. O dönemde biz de göç ettik. Ben 1979’da 4 yaşındayken Naaf Nehri üzerinden Bangladeş’e geçtim. O dönemde yaklaşık 400 bin mülteci geldi. Daha önce 1979’da, 1994’te ve 2013’te de göç dalgaları oldu, ama en büyük göç 2017’de yaşandı. Myanmar, 1979 ve 1994’te gelen mültecilerin bir kısmını geri kabul etti. Kabul ettiklerinde onları yeniden Arakan’daki eski köylerine yerleştirdiler. Ancak 2017’deki göç dalgasıyla gelenleri Myanmar hiç kabul etmedi, bir kişiyi bile geri almadı. 

Peki, Myanmar tarafında tekrar dönebilen Müslümanlar var mı? O tarafta, bahsettiğin Rakhine grubu ile cunta Budist yönetimi arasındaki savaşta kim galip geliyor?

Şu an cunta yönetimi ile Rakhine Budist grubu arasındaki savaşta Rakhine grubu daha güçlü ve galip durumda. Rakhine grubu, cunta yönetimini Arakan bölgesinden tamamen çıkardı ve bölgenin yüzde 90’ını kontrol ediyor. Ancak ülkenin genelinde yönetim hâlâ büyük ölçüde cunta elinde. Bir süre önce Müslümanlar, Arakan bölgesinde bazı yerleri kontrol altına aldı ama Rakhine grubu buna karşılık verdi ve tekrar saldırıya geçti. Geçtiğimiz birkaç ay öncesi bu çatışmalarda 30 Müslüman şehit oldu. Rakhine grubu çok tehlikeli ve güçlü bir yapıya sahip.

İçeride kalan 600 bin Müslümana hâlâ zulüm yapılıyor mu?

Evet, Rakhineler eskiden olduğu gibi hâlâ zulüm uyguluyor. Müslümanların yüzde 80’i göç ettiği için kalanlar çok az sayıda ve mağdur durumdalar. Çoğu açlık ve kötü şartlar içinde yaşıyor.

Bu insanlar sınıra yakın bölgelerde mi? Bu tarafa geçemiyorlar mı şu an? 

Geçemiyorlar, çünkü öldürülüyorlar. Sınırda silahlı güçler var. Oradaki 600 bin kişinin durumu, kamptaki insanlardan daha kötü, daha tehlikeli. Yiyecek bir şey bulamıyorlar, ulaşım imkânı yok. Ticaret yok, dükkân yok, hiçbir şey satılmıyor. Her şey Rakhinelerin elinde. Mesela geçen ay bir akrabam geldi, 1 hafta boyunca yemek bulamamışlar, dağlarda kalmışlar. Yaprak yiyerek hayatta kalmaya çalışmışlar. Akrabalarımla hâlâ irtibatım var. Fırsat bulan hemen buraya geliyor. Benim de 5-6 akrabam orada. 3 ay önce bir akrabama şeker hastalığı için çok zor şartlarda ilaç gönderebildim. Tüccar üzerinden, Rakhine bir adam aracılığıyla ulaştırdım. Durum gerçekten çok kötü. 

Bu olayların arkasında ne var? 

Cunta ve Rakhinenin amacı, bölgedeki Müslümanları tamamen yok etmek. Müslümanları Bangladeş’e göndermek istiyorlar, yani bölgeyi tamamen Müslümanlardan arındırmayı amaçlıyorlar. Bangladeş hükümeti de bu meseleyi anladı ama çok fazla bir şey yapamıyor. Şu an için tahmin ediyorum ki, zamanla daha fazla insan göç edecek. Şu an 60 bin kişi geldi. Toplamda 500 bin kişi bölgede kaldı. Bazıları Malezya’ya, Endonezya’ya veya Hindistan’a kaçıyor. Kaçanların kesin sayıları bilinmiyor. Endonezya’ya, Malezya’ya ve başka yerlere her gün ulaşanlar oluyor, fakat birçok kişi yolculuk sırasında yakalanıyor veya öldürülüyor. Durum her geçen gün daha da zorlaşıyor. 

Peki, Bangladeş’in bu duruma bakış açısı nasıl? 

Bangladeş’in başlangıçta bakışı negatifti. Sınırlarını daha sıkı tutuyordu. Ancak şu an daha pozitif yaklaşıyorlar. 

Bangladeş’in bu bakış açısını değiştiren neydi? Uluslararası camianın baskısı mı, Birleşmiş Milletler’in baskısı mı, yoksa kendi politikaları mı değişti? 

Hayır, kendi politikaları değişti. Hükümet şöyle düşünüyor: Eğer Arakan’da Müslümanlar tamamen sıfırlanır ve buraya gelirlerse, bu kadar çok mülteciyi Bangladeş’in beslemesi çok büyük bir yük olur. Bu durum onlar için çok zor bir mesele. Ve Bangladeş'teki Arakanlılar bir gün bağımsızlık isteyebilir. Eğer Arakan'dan gelenler orada bir bağımsız bölge kurarlarsa, bu Bangladeş için bir problem olabilir. Çünkü Bangladeş'in Bandarbon ve Rangamati gibi bölgelerinde zaten çok sayıda Arakanlı yaşıyor. Bu Arakanlılar, Arakan'daki diğer Arakanlılarla birleşip bu bölgelerin bağımsızlığını talep edebilirler. Bu durum Bangladeş için bir tehdit oluşturabilir. Bangladeş halkı bu konuda uyanık olmalı ve durumu iyi anlamalı. Eğer bu Müslümanlar tamamen Bangladeş'e gelir ve bir güç oluşturursa, Bangladeş büyük bir tehlike altında olabilir. 

İkinci olarak, Arakan’da Budist hükümet güçlendiğinde, bu Budistler Bangladeş’in Bandarbon ve Rangamati bölgelerine de yerleşebilir. Böylece bu gruplar birleşip Bangladeş'te olaylar çıkarabilir ve ülkeyi parçalama tehdidi oluşturabilirler. Tüm Bangladeş bu nedenle tehlike altında kalabilir. 

Hindistan da bu konuda bir rol oynuyor ve Arakanlılara yardım ediyor. Arakanlı grupların merkezi Hindistan'ın Kalküta şehrinde bulunuyor. Arakan Army'nin baş ofisi de Kalküta'da yer alıyor ve bu durum Arakanlıların Hindistan'dan destek alarak Bangladeş'te sorun çıkarmasına zemin hazırlayabilir.

Peki, Bangladeş bu konuda Arakanlı Müslümanlara ne kadar destek sağlıyor? 

Şu anda Bangladeş fakir bir ülke, bu yüzden çok sınırlı bir destek sağlayabiliyor. Ülkede BNP ve Awami League gibi siyasi partiler var, ama bu partiler arasındaki kavga nedeniyle Rohingya Müslümanlarının durumu daha da kötüleşiyor. Siyasi çekişmeler nedeniyle bu konuda yeterli adımlar atılamıyor. Aslında Rohingya Müslümanları için uluslararası alanda bir çözüm bulunması gerekiyor. Eğer uluslararası alanda bir çözüm sağlanamazsa, komşu ülkelerden destek alınabilir. Ancak Bangladeş'in durumu bu konuda çok zayıf. Bangladeş, ne ekonomik ne de siyasi olarak çözüm sunabilecek güce sahip. Çin ve Hindistan’dan çekiniyor, ayrıca ABD ve diğer ülkelerden gelen baskılar da etkili oluyor. Bangladeş hükümeti, şu an sadece moral destek verebiliyor. Bangladeş, Arakan'ın Müslüman bir devlet olmasını istiyor çünkü bu kendi çıkarlarına uygun olabilir. Ancak, mevcut siyasi çatışmalar ve ekonomik zorluklar nedeniyle bu konuda daha fazla bir şey yapamıyorlar. Dolayısıyla, Türkiye’nin Suriye’ye yaptığı gibi bir destek sağlamak mümkün değil. Ancak, Arakan'daki Müslümanlara yönelik ciddi bir savaş başlarsa, Bangladeş gizli şekilde yardım edebileceğini söylüyor. Buna rağmen, mevcut şartlarda daha fazlasını yapmaları mümkün değil.

Myanmar'daki cunta hükümetiyle Bangladeş arasında bir sıkıntı var mı?

Evet, şu anda bir sıkıntı var. Cunta yönetimi ile Bangladeş arasında sorunlar bu günlerde başladı. Arakanlı Müslümanlar konusunda cunta, "Büyük bir grup olup birleşmeyin, yoksa kaybolup gideceksiniz" gibi bir yaklaşım sergiliyor. Ancak doğru bir politika uygulanmıyor. Güçlü bir politika izlenmediği takdirde, bu halk daha da dağılabilir ve daha kötü duruma düşebilir. Bangladeş hükümeti ise şiddetli bir şekilde cunta ile çatışmaya girmiyor. Bunun nedenlerinden biri, Bangladeş'in kendi içinde yaşadığı siyasi sorunlar ve çatışmalar. Ayrıca, Bangladeş hükümeti Myanmar, Hindistan, Çin ve Amerika ile iyi ilişkiler kurmaya çalışıyor. Bu nedenle Arakan’daki Müslümanlara çok güçlü bir destek sağlayamıyor.

Peki, Myanmar'ın arkasında bir güç var mı? 

Myanmar’ın ciddi bir silah gücü yok, hatta cunta Arakan’ı bile tam olarak ele geçiremedi. Ancak yine de Bangladeş’in Arakan’a müdahale etmesini istemiyor. Bangladeş’in, Arakan’ı koruması gerektiğini düşünenler var, fakat Bangladeş’in bu konuda yeterli yetkisi yok. Cunta ile Bangladeş arasında bu konuda bir diyalog olsa da, Bangladeş cunta yönetimini desteklemiyor. Aynı şekilde Arakan ordusunu da güçlü bir şekilde desteklemiyor. Bangladeş, bu konuda dikkatli olmak zorunda çünkü cunta ve Arakan ordusu henüz güçlü değil. Bangladeş, mevcut durumu nedeniyle bu konuda suskun kalmayı tercih ediyor. Bangladeş’in iç siyasetindeki sorunlar ve uluslararası baskılar nedeniyle Arakan meselesine doğrudan müdahale edemiyor. Hükümet tam olarak oturmuş değil ve birçok problemle karşı karşıya. Ancak Bangladeş hükümeti, moral olarak her zaman Arakanlı Müslümanların kendi bölgelerini kontrol etmesini istiyor. Şu an için güçlü bir harekete geçemiyorlar, fakat bu halk kendi ayakları üzerinde durabilirse, Bangladeş destek olmaya hazır.

2015-2017 yıllarında, buradaki Arakanlı Müslümanların hayatında ne değişti? 

O dönemde Arakanlı Müslümanlar daha zor durumdaydı. Kamplar bugünkü kadar rahat değildi ve uluslararası baskılar da mevcut değildi. Bangladeş'te hükümet değiştikten sonra kamplarda yaşayan Arakanlı Müslümanlar için bazı değişiklikler oldu. Şeyh Hasina hükümeti döneminde, kamplarda yaşayan Rohingya Müslümanları için uluslararası alanda daha fazla açılım yapıldı ve birçok hizmet ücretsiz sağlanmaya başlandı. Hasina hükümeti, Rohingya’lara yardım konusunda hız kazandı ve onların haklarını savunmaya yönelik adımlar attı. Ancak geçmişte Rohingya’lar, bölgedeki Bengal halkının desteğini alamadı. Bengal halkı, Arakan’daki Müslüman mücadelesine karşı çıkıyor ve bu konuda sürekli eylemler yapıyordu. Bu durum, hükümetin de halkın sözlerini dikkate almasını ve mültecilere baskı yapmasını beraberinde getiriyordu. Şeyh Hasina, aslında mültecilerin Bangladeş'te kalmasını istiyordu çünkü bu durum hükümete büyük bir ekonomik fayda sağlıyordu. Birleşmiş Milletler ve çeşitli uluslararası kurumlar aracılığıyla yardımlar ve büyük miktarda para geliyordu. Bangladeş hükümeti bu yardımlardan faydalanıyordu. Siyasi olarak ise Rohingya Müslümanlarının mücadelesine destek verilmiyordu. Hükümet, Arakan’da cihad ya da savaş hareketlerine karşı bir tutum sergiliyor ve bunu desteklemiyordu.

Arakan Zulüm Ia

Sonra ne oldu?

Rohingalar, yani mülteciler serbestçe dolaşamıyordu. Kamptan çıkma problemleri vardı ve Arakan'dan gizlice gelmeleri de mümkün olmuyordu. Bu hükümet öyle bir politikaya sahip değil. Onlar, mültecilerin nasıl geri gönderileceği üzerine ciddi olarak bir komisyon kurmuşlar ve bu konuyu düşünüyorlar. Toplantılar yapıyorlar ve Rohingyalar fazla bir şey yapmıyorlar.

Peki, hâlâ yurt dışından gelen paraları, Arakan'dan gelen Müslümanlar için kullanıyorlar mı?

Evet, kullanıyorlar. Eskiden pek kullanmıyorlardı ama şimdi kamplara yatırım yapıyorlar. Kampta kalanlar da biraz daha serbestçe dolaşabiliyor, gezebiliyorlar.

Bangladeş hiç kimseye vatandaşlık veriyor mu, özellikle Arakanlı Rohingyalı Müslümanlara?

Hayır, bilerek kimseye vatandaşlık vermiyorlar. Bu problem o zaman da vardı, şimdi de devam ediyor. Yani Rohingyalar, sadece mülteci olarak burada kalabiliyorlar. Kamptan dışarı çıkış yok; ancak sahte pasaportla çıkmaya çalışanlar olabiliyor, çünkü buradaki halkla mülteciler birbirine benziyor.

Vatandaşların mültecilere bakışı değişti mi, Arakan'da eskisi gibi 'gitsinler' diye eylem yapıyorlar mı?

Hayır, yapmıyorlar. Çünkü eskiden hükümetin politikası böyleydi. Halk da bu politikayı destekliyordu. Şimdi, Şeyh Hasina ile birlikte, o eylemler de sona erdi. Şeyh Hasina Hindistan'a kaçtı. İkinci olarak, Şeyh Hasina'nın zamanında, yerel halk Rohingyaların gitmesini istemiyordu; çünkü Rohingyalar giderse, onlar üzerinden elde edilen gelir kaybolacaktı. Yani, herkes yardım gönderiyordu ve yerel halk bu yardımlardan daha fazla faydalanıyordu.

Müslüman liderler Arakan hakkında ne düşünüyorlar?

Şimdi, Doktor Halilürrahman gibi isimler, Rohingyaların geleceğini tamamen düşünüyorlar. Bangladeş hükümeti, bu doktor aracılığıyla Rohingyaları, yani Müslümanları, nasıl Arakan’a gönderecekleri konusunda çalışıyor. O, bir komisyon kuracak ve bu meseleyle ilgilenecek. Bakan derecesinde bir görevi var. Bangladeş hükümeti onu bu komisyonun başına getirdi. Ve biz de bu konu hakkında bilgi sahibi olursak size de bilgi vereceğim inşallah. Eğer Türkiye'den bir röportaj yapmak istenirse veya bu konuda konuşmak istenirse onlarla röportaj yapmanızı sağlarız.

Arakan ve Rohingyalar ile ilgili son düşünceleriniz nedir?

Bangladeş hükümetine ve Rohingya topluluğuna sürekli, bu toplum içinde ayrı bir muhabbetin oluşması gerektiğini söylüyorum. Rohingya toplumunun kalbinde Türk toplumu için ayrı bir sevgi oluşmuş. Kampta yaşayan Arakanlı Müslümanlar, dünyanın değişik ülkelerinden gelen yardımları alıyorlar. Fakat Bengallerden veya Arap ülkelerden bir beklentileri yok. Son zamanlarda Arakanlı Müslümanlar, Türkiye'yi çok sevmeye başladılar ve Türkiye'nin kendileri için çok faydalı olacağını düşünüyorlar. Ayrıca, Erdoğan buraya gelip kampları ziyaret etti, hatta Myanmar'ın Akyab şehrine de gitti. Bu ziyaretler Arakanlılar üzerinde büyük bir etki bıraktı. Mesela Myanmar tarafına da gitti. Bu yüzden Bangladeş'te Türklere karşı bir sempati var. Bangladeş hükümeti belki Türkiye'nin bu konuda ilgileneceğini düşünüyor. Aynı zamanda Arakanlı Müslümanlar ve Bangladeş hükümeti, bu meseleyi Türkiye'nin çözeceğini düşünüyorlar. Türkiye bizi askerî olarak desteklerse, yardım alabiliriz ve bir şeyler yapabiliriz. Bu şekilde Arakan meselesi belki biraz rahat edebilir. Eğer üst düzey bir ziyaret olursa, bu konu göz ardı edilmez. Eğer buradan askerî liderler, Türkiye'ye gidip bu konuyu konuşmak isterlerse, görüşmeyi sağlarım inşallah. Bağlantı kurulursa, bu problemlerde yardım alabiliriz.

Siz bu hususta neler düşünüyorsunuz?

Benim düşüncem, şu anki gidişata göre bu meseleyi çözemeyiz. Burada, bu mücadelede eskiden büyük liderler vardı. Bilgili, yetenekli liderler yaşlandı. Yeni bir lider çıkmadı. Farklı ülkelerde liderler ortaya çıktı ve haklarını aldı. Şimdi, lider olmadan biraz daha çalışmak gerekiyor. Türkiye hükümeti ile bu konuyu konuşmalıyız. Onlar tek başlarına bir şey yapamazlar. Şu anda konuşacak bir lider yok. Lider varken, herkes oylarını vererek bir gizlilik oluşturuyor, bu yüzden işler ordunun kontrolünde yapılıyor. Eğer bu gizlilik ortaya çıkarsa, Türkiye ile sorun yaşanacak ve bir şey yapılamayacak. Bangladeş hükümeti sadece ordudan haberdar olacak, ne getirileceğini öğrenemeyecek. Onlar ne getireceklerini ve nereye getireceklerini bilmiyorlar, sadece topluyorlar.

Aylık Baran Dergisi 37. Sayı, Mart 2025