Necip Fazıl, Erzurum’da öyle bir nutuk atmış ki... Necip Fazıl, Erzurum’da öyle bir nutuk atmış ki...

Beşerî sistemlerin başlıca hatası, yanlış nizam hatası diyebileceğimiz şeydir... İnsanlar tamamen gelişigüzel hâdiselerden bir nizam kurmaya karşı derin bir temayüle sahiptirler. Gelişigüzel hâdiseleri belli bir kanuna göre cereyan ediyormuş görmek çok kolay olduğu gibi, bu idrak bir defa teşekkül ettikten sonra da, eğer tahkiki zorsa, kanun kendisini ispat edecek durumları bizzat sağlayabilir. Bâtıl itikat işte budur!

İnsan şuurunun "normatif karakteri"; normatif şuur...

Maddeci diyalektik kanunlarının "tabiat"a yöneltilmemesini isteyen Sartre'ın, böylece Marksizmi zımnen iptal etmekte oluşunu dikkate almaksızın yaptığı bir açık oturum konuşmasının doğruları, tezimizi zıddından delillendirmektedir... Birinci kısımda geçen bu konuşmayı tekrar hatırlatalım:

Tabiat diyalektiği olabilmesi için, Tabiat'ın bir bütün olması gerekir.

Gerçekten Marks, tarihin diyalektik oluşumunu tanımlarken, üretim ilişkilerinin bir bütün teşkil ettiği fikrinden hareket ediyor. Önemli olan budur... Diyalektik kanunlarının kolayca anlaşılması, kısaca şuradan geliyor; bu kanunlar her zaman durumunu muhafaza eden ve toplumu tüm olarak ortaya çıkaran bütünleme hareketinin açık ifadeleridir. Toplum, hep bütünden başlamak suretiyle bir örgütlenme oluşumuna girer. Bir gerçek seviyesi diyalektik olunca, bütün türler tüme bağlanır. Oysa tabiat içinde özel bir fiziko-şimik vakıayı, tabiat bütününün ifadesi olarak düşünebilir miyiz? Tabiat, en modern fizikçilerce haklı olarak, bir sonsuzluk ve hattâ sonsuz derecede bir sonsuzluk sayılmaktadır... Fakat, birçok seviye varsa, tabiat her seviyede sonsuzdur ve bir seviyeler sonsuzluğu vardır. İnkâr etmeyi düşünemediğimiz bu sonsuzluk bir gerçektir; her yanda rastladığımız ve dokunduğumuz bir gerçek. Böyle bir gerçek ise, her türlü bütünü ortadan kaldırıp dururken, diyalektik olabilir mi? Tabiat sonsuz olursa, sonsuzluğun "vahid-birimi olmadığından, bütünlüğü her kez bozacak şekilde birbirinin üzerine binecek olan "sistem sistemleri" ve "vak'a sistemleri" geçecek elimize... Rastlantıyı en büyük güç olarak tasarlamamız gerekecektir ki, bunun sebebi şudur: Sonsuzluğun bütünleme yapılmadan ele alınması, bazı mekanik filozofların gösterdiği dağınıklığa düşmek olur. Tabiatın sonsuz derecede sonsuz olduğunu ki, öyledir zaten düşünürsek ve diyalektik kanunları da bu sonsuzluktan başlayarak gözönüne alırsak, bu kanunlar, seriler ve çatışmalarının sonsuzluğu ile dağılır gider.

Meselâ, sonsuzluğunda bütünlük olmayan bir tabiat içinde diyalektiğin kanunlarından biri olan "Nefyin nefyi - olumsuzluk olumsuzluğu", kesin olmayan bir netice verir. Bir sistem gelişir, bir süre sonra olumsuz sayılır; fakat, bir başka oluşum gelerek hem olumsuzluğu ortadan kaldırır, hem de sistemi... Bu olumsuzluk olumsuzluğu, olumlu bir şey getirmez. Basit bir yok oluştur o. Demek ki, diyalektiği tabiata taşımak ileri sürülürse, ortadan kaybolan şey diyalektiğin tâ kendisi olur.

Salih Mirzabeyoğlu, Bütün Fikrin Gerekliliği, s. 134-136