Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “bugünün ve yarının gerçek müminleri”ne ithaf ettiği, İman ve İslâm Atlası eserini tefrika olarak yayınlıyoruz.

Yandı kitap dağlarım, ne garip bir hal oldu!

Sonunda bana kalan, yalnız ilmihal oldu!

SON GÜN

Süreklilik içinde süreksizliğin, süreksizlik içinde sürekliliğin iki zıt cereyan halinde aktığı bu âlemde, küçük neticeleri büyüklere, büyükleri daha büyüklere ve daha daha büyüklere bağlaya bağlaya toplayan bir neticeler ânına inanmak ve haberini dinden almak en müspet ve mutlak bir bedâhet duygusu…

Bu anlayışa bugün müspet ilimler de şahitlik etmekte ve kâinatın sonuna ait hesaplar içinde kıvranmakta…

Her şey gibi, bitmez görünen sayıların da biteceği, bütün kemmiyetlerin buhar olup uçacağı, tek keyfiyet ve (1) de toplanacağı bir son had ve gün gelecektir ve ismi Kıyâmettir. Haberini Resûller getirmiş ve çizgisi çizgisine resmini yine onlar çizmiştir.

Mücerret hakikat diye bütün insanlığın kabûl ettiği ama herkesin kendine göre yorumladığı bir şey var ya… Hakikate “öyle bir şey yok!” diyen henüz olmadı. İşte bu ulvî ve müşterek nokta kitaptan takvime, sözden nefese kadar SON mefhumunun yerini dinde bulur.

Sebep ve netice; ve sebeplerin bütüniyle, neticelerin bütünü… Bu iki kelime üzerinde düşünen insân kafası, parçaları bütünleştirici zaruri bir ilimle Son Güne, Hesap Günü’ne inanır.

İman, işte bu Son Gün’de sonsuz saâdetin kapısını açarken, sonu yoklukta kabul eden küfür de yine sonu olmayan hüsran âkıbetine aynı günde şâhit olur.

İsrâfil’in Sûr’u, ölülerin mezârlardan fışkırması, göklerin bohça gibi katlanması, yıldızların toz zerrelerine dönmesi, Mahşer arsasının açılması, çığlıkların mesâfeyi yenmesi, Sırât, sağ, sol ve arkadan, yanlardan uzatılacak amel defterleri ve her şeyi ile Son Gün, Hesap Günü…

“Hesaba çekilmeden nefslerinizi hesaba çekiniz!” Hadîsinde, küçük ve büyük bütün sonların hesabı vardır.

Kâinatın, yüzü suyu hürmetine yaratılmış olduğu Resûl “Size kocakarıların imanı lâzımdır!” buyururken, hakikat bilinen vehimlerin sözde gerçekçi ve mantıkçı budalalarına karşı, hayâl sanılan hakikatlerin arasını, kocakarıdaki teslimiyet bünyesi içinde fasletmekte; ve böyleyken iki tarafın sınırını sıhhatle çizmekte, birinden öbürüne yol bırakmamaktadır.

Son Gün üzerinde Kur’ân ve Hadîsten başka, teşhis ve tespit kudretinde bir kaynak yoktur. Kocakarıların teslimiyet anlayışı, evet; fakat öz hayâli, asla!.. Dinde her şey bu iki çizgiyi ayırabilmekte…

Necip Fazıl Kısakürek

İman ve İslâm Atlası: Resûl İman ve İslâm Atlası: Resûl

İman ve İslam Atlası

Shf. 30-31