İdeal, eşya ve hadiseler üzerinde kendi nakşını görmek isteyen bir fikrin belirttiği hasret, iştiyak, hayal ve plândır; ve eğer ideolocya bir beyin ise ideal de kalbtir.

Küçük ve miskin fikre dayanan hiçbir arzu, heves, merak ve davranış ideal olamaz. Bir şeyin ideal olabilmesi için mutlaka cemiyet plânında ulvî bir oluş ve erişe göz dikmesi lazımdır.

Her ideal bir gayedir; fakat her gaye ideal değildir. Gayeler aşağılara düşebilir, idealler düşemez.

Bir subayın mareşal, bir tüccarın milyoner olmak ihtiras ve gayesi ideal değildir; fakat o subayın hayalinde bir "Altun Ordu" nizamı yaşıyor ve o tüccarın emelinde içtimaî bir dâvanın harcına sarfedilecek bir servet fikri hüküm sürüyorsa, bu tiplerden ikisi de ideal sahibidir.

İdealin fert plânında istediği aşk, vecd, cehd ve azm hamlesine en güzel misal, Şirin'e kavuşmak için dağı delen Ferhad... Bu misalin erkeği, et ve kemikten ibaret basit bir kadın visaline talip olmanın çok üstündedir. Misalimizde Şirin, (mistik) bir unsur, (sembolik) bir hüviyet, yani (ide-fikir)dir.

Her inanılan şey ve bağlanılan fikir, daha ilerisini, ötesini fethettirmek için insana bir basamak üstünün, bir ufuk sonrasının cezbesini aşılar ki, ideal işte budur! Bu cezbe kara sevdaya ve divaneliğe kadar gidebilir.

İdealinin kara sevdalısı ve divanesi olmayanlardansa hiçbir şey beklenemez. İdeallerin ideali olan İslâmda, beş vakit namazını eda eden hissiz bir Müslüman idealist olmaya uzaktır. Fakat namaz kılarken şeriate saygı ve sevgisinden kaburga kemikleri çatırdayan Bayezid (Bestamî) en büyük idealist...

600 küsur yıllık İslâmî devlet idaremizde tam manasiyle idealist devremiz 250 seneyi aşmaz ve ondan sonra başımıza ne gelmişse bu cezbenin kayıbı sebebine bağlanabilir.

Siyasî, idarî, içtimaî, iktisadî, harsî, terbiyevî, fennî, ilmî, inzibatî, ahlakî ne kadar dâva varsa (elân-hamle) kudretini ideal cezbesinden alır ve hiçbir iş şubesi, onsuz, ileriye tek adım atamaz.

Kısakürek, İdeolocya Örgüsü, s. 481-482