Yine bir Ramazan ve yine şeytanın zincire vurulduğu bu mübarek ayda, zulmün en saf haliyle ete kemiğe büründüğü insan müsveddesi Siyonistler, kendisini gerçekleştirecek şartları elinde bulundurmaya devam ediyor.
Biz Müslümanlar ise ümmi imanın kalmadığı bu çağda, hâlâ "biz" diye tabir ettiğimiz bir genelleme ile herhangi bir oluş veya oluşumun içinde kendimizi gerçekleştirdiğimiz yanılgısı içerisindeyiz.
Allah, mallarıyla cihad etmeyenlere canlarıyla şehid olmayı nasip eder mi? Şehid olmak, o işin samimi şartlarına şahitlik demektir. Müslümanlık kalbimizde dünyaya ait herhangi bir sevginin kalmamış olduğunu idrak edebilmiş olmanın rejimidir. Hâlâ ucuz teselliler içerisinde dünya malını ayaklarımız altına alıp onu kendimize binek yapmaktan yana olmayıp onu başımız üzerinde taşımak gayesine hizmet ettiğimizin şuuruna eremiyoruz ki teşhis yapabilelim.
Birtakım hallenmeler nezdinde zekâ nimetinden de uzaklaşıyoruz. Dünya malını terk etmeyen, dünyadan da terk olunmaz. Allah'ın huzuruna bu kirli kalple çıkmayı hayal edenin hayali beyhudedir, laftır, safsatadır. İnsan kalbini yoklamakta pek bir mahir olsa da bütün zerrelerine sirayet edenin, kanında gezinen şeytanın varlığı gölgesinde bu mahareti zıddına tekâmül halindedir. Bütün değerlerin üzerinde toplandığı para yükünden Allah yolunda infakla kurtulmadan, Müslümana kurtuluş yoktur. Müslüman bu mekânda, “varoluş çilesi içinde yok olmanın rejimine” hayat imkânı sağlayan en şerefli mücahit makamındadır. Ruhuna tabi olarak bedeni de dahil alemde ona sunulmuş maddeye tahakküm halinde, onu Allah'a kurban edendir. Gayemiz ucuz değil; yaşanmaya değer bir hayattır.
Şunu kendimize kabul ettirmek zarureti içindeyiz ki artık ümmi iman yok! Yani "biz" diye tarif ve itham edebileceğimiz herhangi bir oluş ve oluşum yok. Üç-beş kuruş bağış yapmak da ancak mazlumun bu işkenceye tahammül gücünü artırmak olur. İyiliğin, zekâya ihtiyacı vardır. Dünyayı felakete sürükleyen ve zulmün baş ağası olarak kabul ettiğimiz Bill Gates ve avanesi küreselciler her yıl milyarlarca dolar insanî (!) yardım yapıyor. Bu rakamlar gayeleri üzerinde bir ifade içerisinde açıklanıyor. Peki bizim (!) gayemiz ne? Affedersiniz vicdan mastürbasyonu... Müslüman için her bir nefes alışverişinin girdisi ve çıktısı içerisinde geçen her bir anın gayesi, içeride ve dışarıda örtüşen bir alışverişle Şeriat mücadelesi olmak zorundadır. Bütün varlık kuvveti ve uzuvları da bunun "nasıl ve niçin"ini tesis etmek için amaç değil, araçtır.
Müslümanlık şeref ve izzetine muhatap oluşumuzla övünüyor olmaktan önce, insan olabilme haysiyetinin seviyesine merdiven dayamakla mükellefiz. Kişi iddiasını ispatla mükelleftir. Nasıl ki namaz kılıyor, oruç tutuyorsa yaşamak ve yaşatmak istediği hayatın ipuçlarını da ispata muhtaçtır. Her birimiz, malları ve canlarıyla içerisinde bulunduğu şart ve alanlarda feda ruhuyla geleceğe doğru kendisini gerçekleştirme şuuruyla harekete mecburuz. İnsan, olabildiği kadar olabileceğidir de ve inşasına çalıştığın inşaattan ebeden pay sahibisindir. Allah nuruna erdirsin…