Newsweek, haberine Hamas'ın Gazze Şeridi'nden İsrail'e yönelik eşi benzeri görülmemiş "Aksa Tufanı Operasyonu" saldırısı ve ardından gelen en uzun ve en kanlı savaşı hatırlatarak başladı. Dergi, Filistin Sağlık Bakanlığı'nın bir yıl sonra Gazze'de çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 42.600'den fazla kişinin vefat ettiğini bildirdiğini, İsrail güçlerinin ise resmiyette 350 askerinin öldüğünü ve yaklaşık 100 İsraillinin Gazze'de esir tutulduğunu açıkladığını belirtti.
Hamas Siyasi Büro Üyesi ve Sözcüsü Basim Naim, dergiye verdiği röportajda, grubun uzun süredir devam eden İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili hedeflerine ulaşılıncaya kadar Orta Doğu ve ötesinde güvensizliğin devam edeceğini söyledi.
Hedeflere Ulaşılamadı
Naim, "El Aksa Tufanı'nın mesajının" başından beri açık olduğunu, Filistin halkının özgürlük, onur, bağımsızlık, kendi kaderini tayin hakkı ve mültecilerin geri dönüşü hakları elde edene kadar bölgede veya bölge dışında kimsenin güvenlik, istikrar veya refaha kavuşamayacağını söyledi.
İsrail, 1948'deki kuruluşundan bu yana Arap devletleriyle savaşlar yaptı ve sürekli bir Filistin direnişiyle karşılaştı. 1990'larda Oslo Anlaşmaları imzalandı ve Filistinlilere sınırlı bir özyönetim verildi, ancak nihayetinde iki devletli çözüme ve temel sorunun çözümüne ulaşılamadı.
1980'lerde kurulan Hamas, İsrail ile yapılan barış anlaşmalarına karşı çıktı ve 2006 seçimlerinde kazandıktan sonra geleneksel olarak baskın olan solcu El Fetih hareketiyle mücadele etti ve 2007'de Gazze'de kontrolü ele geçirdi.
Netanyahu mevcut savaş için dört hedef açıkladı: Hamas'ı askeri ve siyasi bir örgüt olarak etkisiz hale getirmek, Gazze'nin gelecekte İsrail için bir tehdit oluşturmasını engellemek, Gazze'de tutulan tüm esirleri geri almak ve kuzey ve güneydeki çatışmadan etkilenen topluluklardaki vatandaşlarını geri getirmek.
İsrail ordusu sözcüsü Yarbay Nadav Shoshani, Newsweek dergisine İsrail'in bu hedeflere ulaşmada şimdiye kadar kaydettiği ilerlemeyi anlattı ve "Doğru yoldayız, ancak gidecek daha çok yolumuz var" dedi. Hamas'ın kayıplarına rağmen, savaşın yıldönümünde Gazze'den büyük bir roket saldırısı düzenleyebildiğini ve 101 esirin hala Gazze'de olduğunu belirtti.
Naim ise Netanyahu'nun belirlediği üç hedefe değindi: "Direnişi, özellikle Hamas'ı yok etmek, Filistinli nüfusu Gazze Şeridi'nden çıkarmak ve Gazze içindeki esirleri geri almak". Naim, "Bu savaşı bir yıl sonra izleyen herhangi bir gözlemci, İsrail'in bu üç hedeften hiçbirini başaramadığını görecektir" dedi.
Normalleşmenin Engellenmesi
Hamas'ın ortadan kaldırılmasına ilişkin olarak Naim, İsrail'in "belki binlerce insanı öldürebildiğini, evleri, okulları, camileri, kiliseleri yıkabildiğini, su, iletişim, elektrik şebekelerini ve diğer altyapı ağlarını yok edebildiğini, ancak direnişi yenemediğini" söyledi. Ayrıca esirleri geri alamadığını, hatta birçoğunu öldürdüğünü belirtti.
Naim, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin İsrail hakkındaki soruşturmasının ve Uluslararası Adalet Divanı tarafından yürütülen ayrı bir soruşturmanın, İsrail için bir başka büyük yenilgiyi, "70 yıllık işgal ve çatışma boyunca ördüğü anlatının yıkılmasını" vurguladığını söyledi. Naim'e göre, "Artık kimse İsrail'in bölgedeki en medeni devlet olduğu ve insan hakları değerlerine, demokrasiye vb. saygı duyduğu hikayesine kanmıyor."
Naim, "Daha da önemlisi, bu tür soruşturmalar, İsrail'in bölgeye entegre olmasını ve ABD tarafından 2020'de başlatılan ve İsrail'in Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Sudan ve Fas ile diplomatik ilişkiler kurmasını sağlayan Abraham Anlaşmaları'na dayanan normalleşme projesine devam etmesini imkansız hale getirdi" diye ekledi.
Naim'e göre bugün, "Bu proje durdurulmamışsa bile en azından yıllarca ertelenmiştir. Hamas bu operasyonu başlattığında, Filistin meselesinin tehlikede olduğunu ve İsrail'in Batı Şeria üzerindeki kontrolünü nihai olarak ilhaka doğru genişletme planlarının yanı sıra Kudüs şehrindeki, Mescid-i Aksa da dahil olmak üzere, otoritesini pekiştirme planlarıyla birlikte tamamen silinmesinin planlandığını gördü."
Naim, şimdi ise bu planların çoğunun yalnızca engellenmekle kalmadığını, aynı zamanda İsrail'in bir yıl önce kendisine indirilen ilk "yıkıcı darbeden" henüz kurtulamadığını söyledi. "Bu saldırıyı püskürtmekte başarısız olan ordu düzeyinde de, bunu öngörmekte başarısız olan istihbarat düzeyinde de" kurtulamadığını ve bu nedenle İsrail'in artık "süper güç, yenilmez ordu ve uzun kollu istihbarat" imajına sahip olmadığını belirtti.
Dış Faktör
Savaş bağlamında önemini kanıtlayan bir başka dış faktör de, ABD'nin İsrail'e geniş çaplı askeri yardım sağlaması oldu.
ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin desteğini alan üç aşamalı bir ateşkes planı açıkladı. Hem İsrail hem de Hamas planı kabul etmeye hazır olduklarını ifade ettiler, ancak kısa bir süre sonra anlaşmanın gerçekte neleri içerdiğine dair farklı yorumlarda bulundular ve her iki taraf da ilerlemenin önündeki engelden diğerini sorumlu tuttu.
ABD'nin İsrail'in tutumundan duyduğu hayal kırıklığı artıyor gibi görünürken, savaşın Lübnan cephesine yayılması ve İran ile İsrail arasında doğrudan çatışma riskinin artması, ateşkes görüşmelerini şimdilik gölgede bıraktı. Yaklaşan başkanlık seçimleri de Beyaz Saray'ın hesaplarını etkiliyor.
Naim, "ABD, seçim döneminde liderlik dengesini kaybetmesi ve İsrail işgaline sürekli olarak taraflı davranması nedeniyle, uzun vadede kendi stratejik çıkarlarına aykırı hareket ediyor" dedi. "ABD için stratejik çıkar teşkil eden bu bölge, Filistin meselesi çözülene ve Filistinliler özgürlük, bağımsızlık ve mültecilerin geri dönüşü haklarını elde edene kadar istikrarlı olmayacak ve hiçbir devlet istikrarlı olmayacak" diye ekledi.
Naim, "ABD'ye yönelik nefret bölgede her geçen gün artıyor ve bölgedeki ve bölge dışındaki genç nesiller, ABD'nin dünyada demokrasi, eşitlik ve özgürlüğü yaymak için hareket ettiğini iddia ederken yalan söylediğinin açıkça farkında. Bu savaş, tüm bu iddiaların sahteliğini kanıtladı" dedi.