İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Şinasi Gündüz, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, İsrail'in Gazze'ye yönelik yoğun saldırılarının başlamasından sonra dini söylemlere sarılmasını ve yaptığı açıklamaların ne anlama geldiğini, Yahudi tarihi ve "Yahudi kutsal metinleri" ışığında, AA muhabirine değerlendirdi.
Gazze'de, İsrail tarafından katledilenlerin büyük çoğunluğunu kadınlar ve çocukların oluşturduğunu belirten Gündüz; bunun, vicdanları yaraladığını söyledi.
Gündüz, Netanyahu'nun yürüttüğü bu savaşın teopolitiğini yaptığını dile getirerek şu değerlendirmeyi yaptı:
"Yani bunun aslında tanrısal planın bir parçası olduğunu, kendi iradesiyle değil, Tanrı'nın iradesiyle bu işleri yapmaya soyunduğunu anlatarak bir şekilde aslında vicdan sahibi olabilecek dindar bazı Yahudilere bile 'bakın aslında benim yaptığım, kutsal kitabımızdaki zaten bize yönelik emirlere uygun bir şey' mesajını vermeye çalışıyor."
Filistinlileri Amaleklerle özdeşleştiriyorlar
Netanyahu'nun, Filistinlileri kastederek atıf yaptığı Amaleklere ilişkin Gündüz, "Amalekler ya da Amalika kabilesi, Yahudi kutsal kitabına göre yani Tanah'a göre İsrailoğulları'nın en başta gelen düşmanlarından bir tanesi." dedi.
Gündüz, İsrailoğulları'nın önce Kızıldeniz'i geçerek Sina bölgesine, oradan da Kenan diyarına geldiği yolculuklarında, bu bölgede Amalekler ile karşılaştıklarını, Amaleklerin zayıf durumlarına karşın güçlü İsrailoğulları'na savaş açma cesaretini gösterdiğini belirtti.
Amaleklerin topraklarını savunma kaygısıyla hareket ettiğini vurgulayan Gündüz, çok çetin savaşmalarına rağmen yenildiklerini fakat İsrailoğulları'nın çok güçlü olduğu algısını da yıktıklarını vurguladı.
Dinler tarihçisi Gündüz, şöyle devam etti:
"Yahudi kutsal kitabındaki anlatılarda, 'Tanrı'nın sözü' olarak ifade edilen birçok deyiş, 'Amaleklere yönelik savaşta hiç kimseye acımamaları gerektiğine, kadın, çocuk, ihtiyar, yaşlı, hatta hayvan, bitki ne varsa öldürün, yakın, yıkın yani adeta girdiğiniz şehirleri tüm canlıları yok ederek boş bir kabuğa çevirin' dercesine ifadeler yer alıyor. Zaten bakın bu ifadelerden hareketle Netanyahu ve onu destekleyen bu fanatik siyonistler, şu anda Filistinlilerle Amelekleri ya da Amalika kabilesini özdeşleştiriyor. Kendilerini de o tarihteki İsrailoğulları'yla özdeşleştiriyor.
Böylelikle bir şekilde Filistinliler, son Gazze hadisesinde her ne kadar kendilerinin yenilmezlik, güçlülük mitosunu yıkmış olsalar da sonunda mutlaka yeneceklerini, ortadan kaldıracaklarını ve çocuk, kadın, yaşlı, genç... Canlı namına ne varsa kendilerine karşı direnen herkesi de katletmelerinin meşru olduğunu bu çerçevede anlatmaya çalışıyorlar ve buna inandırıyorlar."
"Tarihsel anlamda aslında hiçbir karşılığı yok"
İsrail'in kuruluşundan itibaren bölgedeki varlığını, teopolitikle meşrulaştırmaya çalıştığını belirten Gündüz, "Kutsal metinlerden alıntılarla ve benzetmelerle kendilerini haklı göstermeye çalışıyorlar. Biz buna 'köken mitosu' diyoruz, kutsal tarih mitosu... İsrail'in ya da onu destekleyen Trump gibi bazı Evanjelik kişilerin yani Hıristiyan siyonistlerin, 'Tarihin ta başından beri Kudüs, İsrail'in başkentidir. Filistin, yani bu topraklar da İsrail topraklarıdır.' söyleminin tarihsel anlamda aslında hiçbir karşılığı yoktur." diye konuştu.
Şinasi Gündüz, İsrail'in "Arz-ı Mevud düşüncesi", "kutsal kitap anlatıları" ve "milattan önce 2 bin yılında bölgeye geldikleri" söylemiyle kendini haklı çıkaramayacağına işaret ederek şunları kaydetti:
"Bugünkü Yahudiliğin, Hazreti Davut ve Hazreti Süleyman'la hiçbir ilgisi yoktur. Bunun da ben altını çiziyorum çünkü 'Yahudilik tarihi' dediğimiz, çok daha yakın dönemlerde başlayan bir tarihsel süreçtir. Hazreti Davut ve Hazreti Süleyman, Yahudi değildir. Her İsrailoğulları'ndan olan da Yahudilik tarihiyle ilişkili değildir. Bunun da altını çizmek lazım çünkü İsrailoğulları döneminde, İsrailoğulları'nın tevhidi inancı benimsediği, bunun mücadelesini verdiği dönemleri olmuştur. Birçok peygamber, mesajlarını onlara iletmiştir. Ancak tabii ki İsrailoğulları arasında birçok tevhid mesajından sapmalarda yaşanmıştır."
Prof. Dr. Gündüz, bugünkü İsrail'in, kendilerini İsrailoğulları tarihiyle özdeşleştirerek "işgalciliklerine" tarihsel bir meşruiyet zemini oluşturmaya çalıştığını ama bunun tutarsız olduğunu vurguladı.
İsrailoğulları egemenliğinin, tüm Filistin tarihi boyunca sadece 400-500 yıl olduğuna dikkati çeken Gündüz, Filistin'in 80-85 yıllık Haçlı dönemi hariç 638'den 1917'ye kadar Müslüman devletlerin hakimiyetinde kaldığını, bu 1200 yılın 400 senesinin de Osmanlı egemenliği altında geçtiğini, dolayısıyla Filistin'in bir İslam beldesi ve Kudüs'ün bir Müslüman şehri olduğunu vurguladı.
Gündüz, siyonist olmayan Yahudilere göre, İsrail projesinin, tanrısal iradeye aykırı seküler bir proje olduğunu belirterek onların yeryüzüne dağılmış diaspora yaşantısının Tanrı'nın iradesi olduğuna ancak Mesih ile kutsal topraklara dönmeleri gerektiğine inandıklarına dikkati çekti.
Müslümanların, Yahudi düşmanı olmadığının altını çizen Gündüz, İsrail'in 19. yüzyıl emperyalizminin bir kurgusu olduğunu ve hem Avrupa'daki Yahudi sorunu hem de sömürgecilik kaygısıyla Yahudilerin buraya gönderilip İsrail devletinin kurulmasını arzuladıklarını söyledi.
Hadisenin kasıtlı olarak "din savaşı" boyutuna taşınarak Yahudilerin ve Evanjeliklerin motive edildiğini ve yapılanlara böylelikle meşruiyet kazandırılmak istendiğini belirten Gündüz, "Netanyahu'nun maksadı Siyonist Yahudileri etnik temizliğe motive etmektir. Gerçekten de din savaşı, bu öz itibarıyla baktığımız zaman. Çünkü neticede biz, dini şöyle yorumluyoruz; din, insanın hayat tarzıdır, hayata bakıştır, hayattaki duruştur. Zulümle ya da zalimle mazlumun savaşıdır." değerlendirmesinde bulundu.