“Kestirmeden, kolayca para kazanmak” idealinin görece en risksiz halidir kumar. Hırsızlık değildir, katillik değildir, paranızla girdiğiniz bir risktir sadece. Ucunda ölüm yoktur yani.

Teorisi böyle olan kumarın, pratiği hiç de öyle değildir. Kumarın ucunda mutlak surette “ölüm” vardır. Ya maddi yahut manevi bir ölüm. Çünkü dünya üzerindeki en tehlikeli bağımlılıklardan biridir. Kaybederken “ya kazanırsam”, kazanırken “daha çok kazanmalıyım” deyip durarak yok olmuş binlerce hayattan söz ediyoruz ve her geçen gün de bu hayatların sayısı artıyor. Sonu olmayan bir bataklıkta bazen birkaç adım attığı için sevinir mi insan? Kumarbazın durumu budur bence.

Bir kumarbaz arkadaşım var. Gerçi ona “kumarbaz” denir mi bilmiyorum. “Uluslararası poker ve bakara turnuvalarında oyuncu” demek daha doğru. Belirlediği kuralların dışına asla çıkmayan, istatistik biliminden yardım alan bir “oyuncu.”

Bir keresinde bana “biliyor musun, ben gittiğim kumarhanelerin hiçbirinde herhangi bir kollu-jetonlu makineye bir tane bile jeton atmadım” demişti. Bana ilginç gelmişti bu. Zira, belki 30 yıldır bu işi kovalayan ve yüzlerce kumarhane görmüş birinin o ışıltılı makinelere “bir jeton bile atmaması” tuhaftı. Nedenini sorduğumda “algoritmasını biliyorum o makinelerin ve o algoritma oyuncuların değil mutlak surette kumarhanenin kazanmasını istiyor” demiş ve bazı istatistikler vermişti. Tabii “bütün kumarhaneler bütün oyunlarda kazanmak istemiyor mu” diye de sormuştum. Aldığım cevap netti: “Finalde herhangi bir kumarhaneyi herhangi bir gerçek oyunda bir şekilde alt etme şansın var ama makine kumarı, kumarhanenin kazanmak istediği parayı kumarhaneye kazandırmadan oynayana zırnık vermiyor.”

Eski mekanik sistemlerde bu böyleyken yeni nesil “dijital kumar” oyunlarında mesele daha da dehşetli. Neticede “son derece akıllıca yazılmış ve her an değişebilecek bir koda karşı” oynayarak para kazanabileceğini düşünmek bana son derece salakça geliyor. Zaten, matematik uzmanları da “dijital kumar”ın asla kontrol edilemez bir matematikle işlediğini söylüyorlar yüksek sesle.

Ama işte o “bu sefer kazanacağım” inancı var ya. O inanç, bütün bu bilgileri de darmadağın eden bir aptallık biçiminde geliyor ve insanı bitiriyor anladığım kadarıyla.

Sosyal medya kullanıyorsanız mutlaka görmüşsünüzdür. Bilhassa instagram ve tiktok, dijital kumar oyunlarının reklam ve güzellemeleriyle dolu. Görebildiğim kadarıyla dijital kumar gençler arasında çok hızlı yaygınlaşmış durumda ve durumun ciddiyetinin de zannediyorum kimse farkında değil.

Bu arada sıhhatini tam tespit edemesem de bu dijital kumar oyunlarının ülkemizde oynanmasının önünde herhangi bir yasal engel de bulunmuyor gibi duruyor. Eğer öyleyse bu, vahim, hem de çok vahim.

Akşama kadar kazandığını “dede” yahut “bonanza” denilen dijital kumar oyunlarına kaptıran on binlerce gençten söz ediyor ve ne yazık ki abartmıyorum.

İşin üzücü yanı ise şu. “Niçin oynuyorsun?” diye sorulduğunda bu gençlerin tamamı kendilerine öğretilmiş bir çaresizlikle, bir çıkışsızlıkla cevap veriyor: “Yapacak başka bir şeyim, bir umudum yok.”

Baas rejiminin içyüzü ve Sednaya cezaevi Baas rejiminin içyüzü ve Sednaya cezaevi

Bu ezber cevabın olağanüstü büyük bir yalan olduğunu biliyoruz değil mi? Bu çocuklarımıza sürekli “daha çok harcamalısın, daha çok harcamak için daha çok kazanmalısın, daha çok kazanmak için de yapman gerekeni yapmalısın” düzlemini kuran aşağılık sistem aynı zamanda gençlerimize bu işlerin okuyarak, çalışarak, hedef belirleyerek olmayacağını da salık veriyor. Kendini “umutsuz, çaresiz” hisseden gencin yaşadığı kriz genellikle “yoksulluk” değil “yoksunluk” krizi oluyor ve kumar bağımlığı bu yoksunluğu daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor.

Zannediyorum, insanlık tarihi boyunca insana “daha çok paraya ihtiyacın var ve para kazanmanın yolu çok basit” cümlesiyle şeytanca yaklaşılan bir başka dönem olmadı.

“Geçersin bilgisayar ekranının karşısına. 3x, 100x, 1000x derken bugün olmazsa yarın mutlaka kazanırsın” videoları dolu sosyal medya platformları. Bu son derece cazip teklifin karşısında ise “yapmayın etmeyin gençler” diyen son derece cılız seslerin dışında hiçbir “mevzi” yok.

İşin can sıkıcı tarafı ise şu: 2-3 sene önce babasının, ailesinin, arkadaşlarının paralarını kripto piyasasında batıran gençleri konuşuyorduk. Şimdi de dijital kumar bağımlısı gençleri konuşuyoruz. Yöntem değişiyor ama insanın yanlış hedeflere yönlendirildiği, iliğine kadar sömürüldüğü bu düzen değişmiyor. Bugün “paraları dedeye kaptıran” gençliğimiz yarın bir başka bağımlılığın esiri haline getirilecek ve amaçsız, gayesiz, hedefsiz “mantarlar” olarak toplum içinde varlık gösteremeden yaşayıp gidecekler. Zira yaşadığımız dünya “ne pahasına olursa olsun” dünyası ve bir çeşit yamyamlık üretiyor.

Tabii diğer yandan bu dijital kumar işi konusunda hem yetkililerin hem de bağımlılıkla mücadele eden herkesin bir “acil eylem planı” oluşturması da şart. Tabii onlar da akşamları “hissediyorum kanka, bugün büyük vuruyoruz voliyi” olayına kaptırmadılarsa kendilerini.

İsmail Kılıçarslan, Yeni Şafak