Eser vermenin ilk şartı çile çekmektir. Tohum çatlarken ve hayvan doğururken bir nevi çile içindedir. Kaldı ki, insan...
Çile çekebilmenin de ilk şartı, eseri benimsemek... Eser benimsenmeyince çekilecek hiçbir ıstırap, yani çile kalmaz. Kuru odun, tomurcuk derdinden, katır da, yavru kaygısından uzaktır.
Dâvayı politikaya bağlarsanız, eser ve idare çilesi çeken hükümetlerle çekemeyenleri, iki ana cins olarak ayırd edebilirsiniz. Meselâ bizde CHP iktidarları, odun ve katır benzetişine tıpatıp uygundur. Bu iktidarların doğum sancısına yabancı, kısır şahısları, yetmişer, seksener, doksanar kiloluk ferdî ağırlıklarını milletin 2 milyon tonluk sikleti üzerine atmış ve kendi öz sırtlarına bu muazzam yükün tek dirhemini bile almamışlardır. Halbuki o yetmişer, seksener, doksanar kiloluk ağırlıkların kaygısız omuzlarıdır ki, teker teker ikişer milyon tonu yüklenmekle vazifelidir.
Bizde çilekeş devlet temsilcisi, tarihimizin Kanunî’ye kadar süren saffet devrinde, bir de alçalma çığırımızın sonlarına doğru, bütün hayatı çileden ibaret müstesna bir şahsiyet te görülebilir. Saffet devrimizin çilekeş tipleri, Fatih, Yavuz; son ve beklenmedik örnek de Abdülhamîd... Bunların dışın da ve İslâm ruhuna musallat Bizans ve Fars tesirleri içinde hemen her şahıs, gününü gün etmeye bakan ve millet yükü altına girmekten kaçan (standart) Tanzimat fabrikası mamûl leridir.
İttihat ve Terakki, tam mânâsiyle çilesiz, meccânî bir ihtilâlle aldığı iktidarı, ondan sonra bir çile zeminine oturtmak şöyle dursun, kumar masasında koca bir imparatorluğu kâğıt çekmek kadar mesuliyetsizlik hissiyle kullanmış, Millî Kurtuluş Hareketinin çilesini, düşman denize dökülünceye kadar devam etmiş ve muayyen bir devreden sonra çile çekmek, millet hesabına hükümette değil, hükümet hesabına millete düşmüştür.
Tarih, CHP kodamanları çapında «kolaycı», «lüpçü», «bedavacı»ya rastgelmedi...
Ve hep onlardan gelen an’aneyedir ki, partilerimizin programlarında, işporta malı reçete maddelerinden başka bir şey yok ve herhangi bir iş ve fikir çilesinden işaret mevcut değil...
Türk Milletinin sahipsizliği, bugüne kadar politika pazarında çilekeş tiplere yol açacak şartların bir türlü yerleşememesindendir. Artık ümidimiz çilekeş nesiller yetiştirebilmekte...
Necip Fazıl Kısakürek, Rapor 9, S. 26-27