Yeni bir araştırmaya göre, Nobel Ödüllü ekonomistlerin kariyerlerinin yarısından fazlası, yalnızca sekiz Amerikan üniversitesinde geçmiştir. Bu yoğunlaşma, ekonomi alanında adeta bir "kartelleşme" yaratmış durumda. Bu durum, akademik dergilerin de aynı üniversitelerden gelen kişiler tarafından kontrol edilmesiyle birleştiğinde, ekonomik düşüncede tek sesliliğe ve grup düşüncesine (groupthink) yol açıyor.

Lübnan'daki patlamalarda ölü sayısı 37'ye yükseldi Lübnan'daki patlamalarda ölü sayısı 37'ye yükseldi

Ekonominin en prestijli dergileri, bu elit okullardan gelen akademisyenlerin hakimiyetinde. Bu akademisyenler, sadece akademik dünyada değil, politika yapımında da kritik roller üstleniyor. Bu durum, ekonomi politikalarında büyük hataların yapılmasına ve bu hataların üstünün örtülmesine neden olabilir. Çünkü karar vericiler, yalnızca kendi görüşlerini paylaşan dar bir çevreden besleniyor.

Ekonominin kendine özgü modelleri, bilginin küçük bir grup tarafından nasıl manipüle edilebileceğini ve bu durumun kötü sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor. Bugün ekonomi bilimi, işsizlikle mücadelede ve iş döngüsünü yönetmede başarılı olmuş olsa da, küresel finansal krizleri öngörememe, gelir eşitsizliği gibi sorunlara yavaş tepki verme ve kamu politikalarında yanılma gibi pek çok eleştiriyle karşı karşıya.

Bu eleştirilerin ardında, ekonomi disiplininin dar bir elit grup tarafından yönlendirilmesi yatıyor olabilir. Özellikle ABD dışındaki ekonomistlerin bile etkili olabilmek için bu elit okullardan geçmek zorunda olması, alternatif ve rekabetçi düşüncelerin önünü tıkıyor. Bu da, aslında farklı ve daha doğru olabilecek görüşlerin bastırılmasına yol açıyor.

Sonuç olarak, Batı'nın ekonomik düşüncesinde bu "akademik ruhbanlık" krizi, yalnızca ekonomik politikalarda yaygın bir başarısızlık anlamına gelmiyor; aynı zamanda ekonomik düşüncenin yenilenememesi ve  yok olmayı da beraberinde getiriyor.