"ABD ve Birleşik Krallık neden asker alma kriziyle karşı karşıya?" başlıklı Middle East Eye köşe yazısı, Batı'nın önde gelen iki askeri gücü olan Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık'ın giderek büyüyen bir sorunla karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor: asker bulamamak. Bu durum, sadece bu iki ülkenin askeri kapasitesini değil, aynı zamanda küresel güç dengelerini de etkileyebilecek ciddi sonuçlar doğurabilir.

“İsrail'in soykırımını örtbas etmek için antisemitizm suçlamaları kullanılıyor” “İsrail'in soykırımını örtbas etmek için antisemitizm suçlamaları kullanılıyor”

Yazıya göre, Amerikan ordusu, 2022 yılında belirlediği asker alım hedefinin %25 gerisinde kalarak Vietnam Savaşı'ndan bu yana en büyük personel açığını yaşadı. İngiliz ordusu da son yıllarda benzer bir düşüş yaşıyor ve mevcut asker sayısı son 200 yılın en düşük seviyesinde. Peki, Batı'nın en güçlü orduları neden asker bulamıyor? Bu sorunun cevabı, değişen toplumsal dinamikler, ekonomik faktörler ve genç neslin askerliğe bakış açısındaki dönüşümde yatıyor.

Günümüz gençleri, yani Z kuşağı, önceki nesillere kıyasla askerliğe daha mesafeli yaklaşıyor. Bunun sebepleri arasında, Irak ve Afganistan gibi uzun soluklu savaşların yarattığı travmalar, askerlik mesleğinin zorlu şartları ve riskleri, ve alternatif kariyer seçeneklerinin artması gösteriliyor. Aynı zamanda, ordudaki cinsel taciz vakaları ve azınlıklara yönelik ayrımcılık gibi sorunlar, özellikle kadınlar ve etnik gruplar arasında askerliğe olan ilgiyi azaltıyor. Güçlü bir ekonomi ve işsizlik oranlarının düşük olması da, gençlerin daha iyi maaş ve çalışma koşulları sunan sivil işlere yönelmesine sebep oluyor.

Bu durum, Batı orduları için ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturuyor. Asker sayısındaki azalma, operasyonel kabiliyetleri ve caydırıcılığı zayıflatabilir. Bu açığı kapatmak için yapay zeka ve otonom silahlar gibi teknolojilere yapılan yatırımlar artabilir. Ancak, teknolojik gelişmeler tek başına yeterli olmayabilir. Devletler, bazı görevleri özel askeri şirketlere devrederek personel açığını kapatmaya çalışabilir. Ancak bu durum, hesap verebilirlik ve etik sorunlara yol açabilir.

Yazı, Çin ve Rusya gibi ülkelerin Batı ordularındaki personel açığını kendi çıkarları için kullanabileceği riskine dikkat çekiyor. Özellikle siber güvenlik ve istihbarat alanlarında yaşanabilecek personel eksikliği, bu ülkelerin Batı'ya karşı avantaj elde etmesine yol açabilir. Dolayısıyla, asker alımındaki kriz, sadece Batı ülkeleri için değil, aynı zamanda küresel güç dengeleri için de önemli bir dönüm noktası olabilir.

Sonuç olarak, ABD ve İngiltere'deki asker alım krizi, Batı'nın askeri gücünü ve küresel liderliğini tehdit eden önemli bir sorun. Bu sorunun çözümü için kapsamlı bir stratejiye ve uzun vadeli yatırımlara ihtiyaç duyuluyor. Gençlerin askerliğe bakış açısının değişmesi, orduda kapsayıcılık ve eşitliğin sağlanması, daha iyi çalışma koşulları sunulması ve teknolojik gelişmelerle birlikte insan kaynağına yapılan yatırımların arttırılması gerekiyor. Aksi takdirde, Batı'nın küresel arenadaki etkisi ve askeri üstünlüğü giderek azalabilir.