AFAD Başkanı Okay Memiş başkanlığında, Suriye'nin başkenti Şam'daki Sednaya Hapishanesi'ne ulaşan AFAD, 110 personel, 4 arama köpeği ve 43 araç ile arama kurtarma çalışması başlattı.
Sednaya hapishanesi
Sednaya Askeri Hapishanesi, Suriye'de Esed rejiminin sistematik işkence ve infazlar gerçekleştirdiği, "insan mezbahası" olarak bilinen bir merkezdir. 1987'de inşa edilen hapishane, özellikle 2011'de başlayan Suriye iç savaşı sonrası sivillere yönelik baskının sembolü haline geldi. Tutuklular arasında askerler, öğrenciler, gazeteciler ve farklı etnik kökenlerden siviller bulunuyor; çoğunlukla Sünniler hedef alındı. Gözaltılar genellikle hukuksuz kaçırma şeklinde gerçekleşti ve tutuklular ağır fiziksel, psikolojik ve cinsel işkencelere maruz kaldı.
- Sednaya Hapishanesi! "Asker içeriye girip birini öldürmeden çıkmazdı"
- "İnsan mezbahası" olarak adlandırılan Sednaya cezaevi
- Sednaya Cezaevi'nde hücrede doğan çocuklar hayata dair hiçbir şey bilmiyor
- Baas rejiminin içyüzü ve Sednaya cezaevi
- Nusayri rejiminin korkunç zulmü: Sednaya
İşkence yöntemleri arasında elektrik şoku, aç bırakma, "uçan halı" gibi uygulamalar öne çıkarken, psikolojik işkenceler de dini hakaretler, tehditler ve tecrit yoluyla gerçekleştirildi. Hapishane, rejimin muhalifleri sindirmek ve korku salmak için kullandığı bir araç haline geldi.
Hapishaneden kurtulan mağdurlar, insan hakları ihlallerini uluslararası platformlarda gündeme getirdi. Ancak delil toplanması zor olsa da, Anadolu Ajansı'nın çektiği görüntüler ve yapılan kazı çalışmaları işkence suçlarına ışık tutuyor.
Sednaya Hapishanesi ve diğer gözaltı merkezlerinden gelen görüntüler, Suriye'de Nusayri alevilerinin yıllardır yaptığı işkence ve zulmün boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Gözaltına alınanların maruz kaldığı sistematik şiddet, ailelerin yaşadığı tarifsiz acı ve kayıpların boyutu ortaya çıkan belgelerle daha da netleşiyor.
Gözaltı merkezlerinde tutulan kişilerin ailelerinin acil tıbbi bakım, psikolojik destek, hukuki yardım ve güvenli barınak ihtiyaçları öncelikli bir mesele olarak öne çıkıyor. Öte yandan, toplu mezarlar ve ilgili belgelerin korunması gerektiği, bu kayıpların hesabının verilmesi için gerekli adımların atılmasının şart olduğu vurgulanıyor.