TÜSİAD ABD ilişkileri
Albayrak’ın aktardığına göre, TÜSİAD’ın 1978’de gerçekleştirdiği ABD ziyaretinde dönemin Başkanı Jimmy Carter, komünizmin yükselişinden duyduğu endişeyi dile getirerek, "Bunu önlemenin tek yolu, insanları inanca yönlendirmektir" ifadesini kullanmıştır. Aynı toplantıda, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi Paul Henze de "İslâm dini, Komünizmi yasaklıyor. Bu nedenle biz o bölgede, dine dönüş çalışması yapacağız" diyerek Yeşil Kuşak Projesi’nin temelini açıklamıştır. Albayrak, Beyaz Saray’ın bu projeyi önce TÜSİAD ile paylaştığını ve sonrasında Türkiye’de uygulanmaya başlandığını vurgulamaktadır.
TÜSİAD’ın 1979’da yayımladığı tam sayfa ilanlarla dönemin 42. Hükümetini baskı altına alarak çökerttiğini ve Türkiye’deki siyasi dengeleri değiştirdiği de dikkat çekiyor CIA’nın eski ajanlarından Philip Agee’nin "Firar" isimli kitabında geçen ifadeler doğrultusunda, TÜSİAD’ın bu ilanlarla ülkede bir kaos ortamı oluşturmaya çalıştığını, ardından dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’in ABD’ye giderek darbe planlarıyla ilgili görüştüğü kaydediliyor.
CHP ve vesayetçi düzen
TÜSİAD’ın vesayet odaklarıyla birlikte hareket ettiğini ve CHP’nin de bu yapının bir parçası olduğunu gözler önüne seriyor. Halkın, tek parti döneminde gördüğü baskıdan dolayı CHP’yi bir daha iktidara taşımadığını hatırlatan gazeteci, İsmet İnönü’nün seçimlerde başarılı olamayınca askeri darbeleri bir araç olarak kullandığını ifade ediyor. 1961 Anayasası’nın vesayetçi yapıyı pekiştirdiğini ve halkın seçtiği muhafazakâr iktidarların bu yüzden tam anlamıyla "muktedir" olamadığı görülüyor.
TÜSİAD ve benzeri vesayet unsurlarının, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve TSK gibi odaklarla iş birliği içinde hareket ettiğini belirten Albayrak, bu yapının Türkiye’nin demokratikleşme sürecine büyük zarar verdiğini iddia etmektedir.
TÜSİAD’ın "güven bunalımı" çıkışı
TÜSİAD’ın 2025 yılı itibarıyla yeniden "güven bunalımı" söylemini gündeme taşıması, geçmişte yapılan planların bir benzeri olarak karşımıza çıkıyor. Bu çıkışın, ABD’nin Gazze meselesinde Türkiye’ye karşı aldığı tavır ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Osmanlı mirasına sahip çıkan politikalarıyla aynı döneme denk gelmesi, sürecin tesadüf olmadığını gösteriyor.