Dergide Saddam Hüseyin’in mücadelesine ve şehadetine, Saddam’ın şehadeti için Türkiye’deki yazarların da olumlu olumsuz düşüncelerine yer verildi, Amerika’nın hem siyasî ve hem de askerî sahada cakasının bozulduğundan bahsedildi, ABD’nin petrol hırsızlığına, Guantanamo raporuna değinildi. Irak’ın Saddam’dan sonra ne duruma düşeceği ve sırtlanların petrole üşüşeceği ele alındı. Yine dergide, Saddam’ın idam edilmesi sebebiyle İslam dünyasında ve İbdacıların yaptığı protestolara yer verildi.
Ayrıca derginin isminin anlamına ve yayın politikasına da şu şekilde değinildi:
Baran... Erkek ismi... Baran, kelime olarak, “şiddetli yağmur ve rahmet” demek... Allah’ın güzel isimlerinden biri de EL-BÂRÎ... “Bar” ve “ân” olarak ayrı okunursa, “her ân Allah” da diyebiliriz. Bizim zikrimiz fikrimiz olduğuna göre, her ân Allah’ı anmak, eşya ve hadiseleri her ân tevhid sırrında toplayabilecek bir dünya görüşüyle ve bunun diyalektiğiyle mümkün ancak. Yoksa Allah’ı kuru kuruya anmış oluruz; Allah’ı anmak ve ilâ-yı kelimetullah, “BD-İBDA İslâma Muhatap Anlayış”yla gerçekleşir. İslama Muhatap anlayışı rahmet bulutu gibi yağdıran iki isim: Necip Fazıl, Salih Mirzabeyoğlu... Eşya ve hadiseleri teshir edebilmek yorumlayabilmek, harekete fikrin damgasını vurabilmek, yani Allah’ı birlemek. İBDA’ya muhatap anlayışımızla bunu hadiseler içinde, dinamik plânda gösterebilmek. Bunun için kesintisiz devrim, sürekli oluş ve yenileniş (imanın tarifi de bu) gerekiyor.
Mümin, hep yeni. Hadiselere seyirci tavrı değil, katılımcı ve müdahil tavrı; ideolojik siyasî, idarî, hukukî, askeri vs. her alanda... “Eşya ve hadiseler karsısındaki tavır” olan ahlâk da böyle tecelli eder ancak. Çapımızca, mizacımızca ve iş kolumuzca bir iş üzerindeyiz! Doğrularımız davamızın, yanlışlar nefsimizindir. Baran, kendi cephe faaliyetimizdir, kendinden zuhurumuzdur. Baran, rahmet, yağmur dedik. Rahmet iddiasında değiliz, Allah’ın rahmetini diliyoruz, duamızı icra ile arıyoruz, Baran sadece bu...