Yedili masa Amerika ne derse onu yapmak için dizayn edilmiş bir iç ihanet şebekesinden başka bir şey değildir.
Bir sürü badire atlatıldı son 20 senelik zaman zarfında. Bu süreçte bazıları çok ağır bedeller karşılığında bile olsa büyük kazanımlar elde edildi. En başta kurulduğu günden beri müstemleke mevkiinde olan Türkiye Cumhuriyeti bağımsızlık istikâmetinde çok önemli adımlar attı. Tüm bunlarla beraber, her şeyden önemlisi senelerdir yanlış bir şekilde kaynamış kemiklerden ibaret acuze düzen, bu kırılmalar neticesinde DEĞİŞİM’in kendisiyle tanıştı.
Şimdi, bütün bu kazanımları elimizden almak ve bizi bırakın 20 sene önceye, Sevr şartlarına mahkûm etmek üzere yine ve yeniden büyük, sinsi ve “demokratik” bir plan ile geliyorlar.
Kısaca özetleyecek olursak:
Yedili masa Amerika ne derse onu yapmak için dizayn edilmiş bir iç ihanet şebekesinden başka bir şey değildir. Birazdan bahsedeceğimiz plan, bu masanın bütün bileşenleri tarafından bilinmektedir, hepsi gönüllü bir şekilde vatana, millete ihanet içindedir.
Bu masanın başına da, Türkiye’nin bölünmesinden tutun da gerekirse kendisinin pazarda satılmasına kadar her emir ve direktife hay hay diyecek, siyaset sahnesindeki en “özel” isim olan kripto Ermeni Kemal Kılıçdaroğlu’nu oturtmuşlar.
Dikkat ediyorsanız, sürekli olarak Erdoğan’ın %40, Kılıçdaroğlu’nun ise %60 oy alacağına dair anketler yayınlıyorlar. Bundan maksat, seçimi kaybettikten sonra Türkiye’de yapılan seçimlerin meşruiyetine gölge düşürmek, bunun üzerinden dış müdahaleye kapıyı aralamak.
Amerika tarafından Yunanistan, Adalar Denizi, Kıbrıs, Suriye ve Irak sınırlarında askerî olarak kuşatılmış bulunuyoruz. Bu kadar yığınak boşuna değil. Bu kuşatmanın birinci hedefi, askerî bürokrasiyi tehdit. Yâni diyorlar ki, “devlet” bürokrasisi bizim hesaplarımız karşısında direnmesin, teslim olsun. İkinci hedefiyse, birinci hedef başarısız olursa seçimlerin meşruiyetiyle alakalı olarak çıkartılacak kavgaylar beraber, yedili masanın daveti doğrultusunda bizzat veyahut Yunanistan, PKK, PYD-YPG üzerinden vekilleriyle Türkiye’ye fiilen müdahale edip bizim irademizi teslim almak ve yeniden müstemleke hâline getirmek.
Vekâlet savaşının unsurları da hazır kıta, Cumhuriyet öncesinde Ermeni ve Yunanın yaptığından beter bir kıyım yapmak üzere semirtilmekte, bilenmekte.
Amerika’nın bütün meselesi, kendi başına hareket edebilme kabiliyetini kazanan bir Türkiye’nin ne bahasına olursa olsun ortadan kaldırılması. Çünkü, Türkiye bu hâliyle Yahudi Devleti için tehdit teşkil ediyor. Bağımsız bir Türkiye ne Amerika ne de Avrupa için kabul edilemez.
Milletimiz bunu daha önce de gördü:
7 Şubat MİT Kumpasında,
Gezi Olaylarında,
6-8 Ekim Olaylarında,
17-25 Aralık’ta,
Hendek Operasyonunda,
15 Temmuz’da
ve sonrasındaki muhtelif siyasî, askerî, iktisadî irili ufaklı saldırılarda gördü.
Tabiî yalnız görmedik, bertaraf da ettik.
Şimdi bir kez daha geliyorlar, bu sefer sandıkla.
Yine bertaraf edeceğiz; fakat bu kez öncekilerden farklı olacak.
Bugüne kadar hep deftere yazıldı, o zaman bu açık hesap da kapatılacak.
İmam-ı Şafi'ye sormuşlar; Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız? Demiş ki: "Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür." Dışarıda düşman, içeride hainler, bütün oklar tek bir hedefe gidiyor. Gözü kamaşan varsa alsın bu ölçüye göre bir kez daha baksın yaşananlara.
Ayrıca ikaz ediyoruz! Her kesimin samimi, bağımsızlıkçı, antiemperyalistini uyanık olmaya, çevrelerindeki kıt akıllıları da bu büyük hesaplaşmadan muhafaza etmek üzere bu ihanet şebekesinden uzak tutmaya davet ediyoruz. Hainin yanında yaş, yanmasın diye!
Bizden az, sizden çok gidecek bu sefer.
Bu bedeli peşin peşin ödemeye razı olanlar, her türlü ihanet içinde bulunabilirler.