Romero, Avrupa ülkelerinde ve buradaki üniversite kampüslerinde düzenlenen Filistin'e destek eylemlerine yönelik kısıtlama ve engellemelere ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Avrupa'da sivil toplum, bireyler, toplumsal hareketler ve vatandaşların "Filistin dayanışması hareketi" olarak adlandırdığı durumun bir parçası olmak amacıyla sokaklara döküldükleri için baskı gördüğünü kaydeden Romero, bu duruma dünyanın diğer bölgelerindeki protestolarda da tanık olduklarını ifade etti.
Romero, "Bu insanlar, soykırımın önlenmesini, (İsrail'in) işgalin son bulmasını ve adaleti destekliyor. Gazze'deki ihtiyaçların karşılanmasından bahsediyorlar. Ayrıca Filistinli mağdurlar ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı adına konuşuyorlar. Dolayısıyla Filistin yanlısı hareketi genel olarak böyle tanımlıyorum." dedi.
7 Ekim 2023'ten sonra Avrupa ve dünya genelinde Filistin yanlısı gösteri ve yürüyüşlerde artış olduğunu belirten Romero, Avrupa'da bu gösterilerin büyük ölçüde kısıtlandığını ve toplanma özgürlüğü hakkının teşviki ile korunmasına ilişkin uluslararası standartlara aykırı olarak protestoların "tamamen yasaklandığına" da şahit olduklarını vurguladı.
"Filistin'e destek gösterilerine katılanlara yönelik kısıtlamalar ve tutuklamalar gördük"
Farklı projelerin kolluk kuvvetleri ve politikacılar tarafından farklı muamele gördüğünü ve bunun anlaşılması çok zor bir durum olduğunu anlatan Romero, şöyle devam etti:
"Birçok ülkede İsrail yanlısı gösterilerin kısıtlama olmaksızın gerçekleştiğini gördük. Hatta uluslararası standartların emrettiği gibi kolluk kuvvetleri tarafından korunuyor. Ancak Filistin'e destek gösterilerine katılanlara yönelik kısıtlamalar ve tutuklamalar gördük. Ayrıca bazı kolluk kuvvetlerinin protestoculara şiddet uygulandığını gördük. Bazı durumlarda protestoları dağıtmak için öldürücü olmayan silahlar kullanıldı. Avrupa'da Filistin'e destek eylemlerine kısıtlama var, İsrail yanlısı gösterilere yok."
Romero, bazı Avrupa ülkelerinde "nehirden denize özgür Filistin" ve "intifada" gibi mesajların yasaklandığını da hatırlattı.
Avrupa ülkelerinde polise Arapça slogan atan veya Arapça pankartlar taşıyan protestocuları uzaklaştırma emri verildiğini kaydeden Romero, bu yaklaşımın tehlikeli olduğunun altını çizdi.
"Üniversitedeki protestoların çoğu barışçıldı ancak çoğunlukla saldırıya uğradı"
Avrupa'daki üniversitelerde düzenlenen eylemlerde de insan hakları ihlallerine dair çok sayıda iddianın kendisine ulaştırıldığını aktaran Romero, bu bilgileri toplayarak bir rapor oluşturduğunu kaydetti.
Romero, "Bu protestoların çoğu genç öğrenciler ve öğrenci dernekleri tarafından yönetildi. Öğrenciler bazı durumlarda öğretim üyeleri ve diğer gruplar tarafından da destek gördü. Bu protestoların çoğu barışçıldı ancak çoğunlukla saldırıya uğradı, farklı aktörler tarafından çeşitli saldırılarla karşılaştı." dedi.
Eyleme katılan öğrencilerin üniversite yönetimlerinin sembolik ve idari olanların yanı sıra ahlaki ve itibarla alakalı tehditlerle karşılaştığını kaydeden Romero, bu öğrencilerin bazı durumlarda kolluk kuvvetlerinin şiddetine maruz kaldığını da vurguladı.
Filistin destekçisi öğrencilerin, bazı durumlarda kampüs dışından gelen ve eylemi engellemek isteyenlerin fiziksel veya sözlü saldırılarına maruz kaldıklarını dile getiren Romero, bu öğrencilerin bazılarının okuldan atılma, bazılarının ise uluslararası öğrenci oldukları için sınır dışı edilme tehlikesi yaşadığının altını çizdi.
Romero, insan haklarına saygının başlıca sorumlusunun ülkeler olduğuna dikkati çekerek, değindiği Avrupa ülkelerinin hesap verebilirliği ve adaleti garanti altına almak için soruşturmalarda ilerlemesi gerektiğini söyledi.
Filistin yanlısı eylemlerde yaşananlarla ilgili üniversitelerin de soruşturmaların konusu olduğunu vurgulayan Romero, "Üniversiteler de insan hakları standartlarına uymalı." dedi.
Romero, üniversitelerdeki bazı araştırma görevlilerinin sözleşmelerinin iptal edilmesi nedeniyle mağdur olduğunu da sözlerine ekledi.