Türkiye, Gazze mücadelesinde hukukî, ticarî ve siyasî anlamda kendisinden beklenileni maalesef bugüne değin gerçekleştiremedi. Meselâ, bugün gerçekleşen yargılamada taraf olarak, hukukî ağırlıyla orada bulunamadı. Veyahud bunun adımını ilk kendisi atamadı. Geçirilen 100 günlük vetirede ticarî gemi sevkiyatlarını dahi durduramadı yahud kayda değer derecede azaltamadı. İsraille yürüttüğü siyasî ilişkilerinde yaptırıma vesile olacak adımlar gerçekleştiremedi. Yaptığı ve desteklediği ya da mâni olmadığı şeyler küçük, mahallî ve son kertede tesirsiz kaldı.
Bugünden sonra ne olur bilemem ama açıkçası benim pek bir ümidim yok. Belki yerel seçim hareketliliği içerisinde bazı ufak tefek, kısa vadeli ve dışta küçük fakat içte büyük tesirli söylem ve uygulamalar olabilir. Lakin bunun nazarımda herhangi kıymeti olmayacak. Katledilen “binlerce” bebek ile sivil ve masum insan, yaşanan onca zulüm, susuz ve gıdasız bırakılan milyonlar, en insanî haklarına mâni olunan ve narkozsuz ameliyatlara terk edilen Gazze halkının insanî ve İslâmî anlamda ne yazık ki hakkıyla yanında olamadık.
Şimdi, bizi Allah’a yaklaştıracak kurbiyet vesilelerinden biri olan üç aylara kavuşmanın sözde sevincini duyuyoruz. Hâlbuki yanı başımızda ve dünyanın gözü önünde namusu, malı, izzeti ve türlü hakkı lime lime edilen Müslümanlara nefes ve destek olamadan bu günleri ihya etmek, kurbiyet ve necat ummak mümkün mü bilmiyorum. Çünkü o kapı zaten açıktı fakat derdimiz sanki o kapıdan girmek değildi.
Diliyorum ki, yeniden kavuşma nimetiyle nasiplendiğimiz şu rahmet mevsimi bizleri zihnen ve ruhen sarsar, ıslah ve imar eder. Regaib kandilimizin de işbu niyaz ve dualarla mübarek olmasını diliyorum.
Melikşah Sezen