ABD'de 5 Kasım'da yapılacak başkanlık seçimlerine sayılı günler kalırken Demokrat aday Kamala Harris, başkent Washington'da seçim mitingi düzenledi.
Harris'in konuşmasına devam ettiği sırada yaklaşık 300 kişiden oluşan kalabalık grup, Filistin ve Gazze lehine sloganlar attı ve Biden-Harris yönetimini protesto etti.
İsrail'e silah ambargosu uygulanması talep edilen pankartlar taşıyan Filistin destekçisi göstericiler, "Kamala, ne diyorsun? Seçim günü sana oy vermeyeceğiz. Bugün kaç çocuk öldürdün?" şeklinde slogan attı.
Harris'in konuşmasının sonuna kadar gösterilerine devam eden grup, daha sonra pankartlar ve sloganlar eşliğinde Beyaz Saray'ın bulunduğu caddeye kadar yürüdü.
İşgalci Yahudilerle sarsılmayan bağları
Harris, ABD'nin, İsrail'e güvenlik konusunda verdiği güçlü ve sarsılmaz desteğin savunucuları arasında yer alırken, 7 Ekim 2023 sonrasında da bu tutumunu devam ettirmişti.
İsrail'le geleneksel güçlü ilişkileri savunan Harris'in söylemleri, İsrail'in Gazze'deki katliamlarının tırmandığı ve Biden yönetiminin Netanyahu'yu üstü örtülü şekilde eleştirdiği dönemle birlikte nispeten farklılaşsa da perde arkasından desteklerine devam etti.
Hamas'ın, 7 Ekim 2023'te Gazze'den başlattığı direniş ve ardından İsrail'in Gazze'de katliamlara yol açan şiddetli saldırıları sonrası Harris, Biden ve kendisinin, İsrail ve halkına bağlılıklarını çok ciddiye aldıklarını, onları destekleyeceklerini ve kendilerini savunmaları için gerekenleri sağlayacaklarını söyleyerek soykırıma olan koşulsuz, şartsız desteğini açıkça ifade etmişti.
"Sinvar'ın ölümü bir fırsat" demişti
Pensilvanya'daki bir belediye binası etkinliğinde, bir izleyici Harris' “ABD vergi mükellefleri tarafından finanse edilen bombalar nedeniyle daha fazla Filistinlinin ölmemesi” için ne yapacağını sordu.
Harris, şu cevabı verdi: “Çok fazla sayıda masum Filistinli şehit edildi. Sinvar'ın ölümüyle birlikte bu savaşı sona erdirmek, rehineleri evlerine getirmek, Filistin halkını rahatlatmak ve İsrail ile Filistinlilerin eşit derecede güvenliğe sahip olduğu, Filistin halkının saygınlığa, kendi kaderini tayin hakkına ve haklı olarak hak ettikleri güvenliğe sahip olduğu iki devletli bir çözüm için çalışmak için bir fırsatımız olduğuna inandığım bir noktadayız.”