Hatırlar mısınız bilmem, Rusya Ukrayna savaşı patlak verdiğinde Ukraynalılar dünyanın çeşitli ülkelerine akın etmişlerdi.

Bunda tuhaf bir durum yok elbette. İnsanlar, savaş gibi yakıcı bir hadise akabinde tabii olarak güvenlik endişesiyle kendilerini korumak için çeşitli çareler ararlar ve başka bir ülkeye sığınmak da bunlardan birisidir.

İşte bu süreçte, Ukraynalı mültecilere batı dünyasının hastalıklı bir bakış açısı sergilediklerine tanık olduk.

Bahse konu marazi yaklaşım bizatihi Ukraynalı mültecilerle ilgili değil, onlar üzerinden ötekileştirilen diğer mültecilere bakış açısında yatıyordu.

Özellikle de batı medyasında alenen ifade edilen bu yaklaşım tarzı aşağılık bir ırkçılıktan öte apaçık bir insaniyet düşmanlığı resmediyordu.

Meselenin daha iyi anlaşılması için birkaç örnek verelim dilerseniz.

Şöyle diyorlardı mesela… (Dikkat buyurun ‘tırnak’ içerisine aldığım ifadeler o günün batı medyasında ayniyle zikredilmiş ifadelerdir.)

“Bunlar Suriye'den gelen mülteciler değiller. Bunlar Ukrayna'dan geliyorlar. Hıristiyanlar ve beyazlar...”

“Ama burası (yani Ukrayna) Irak veya Afganistan gibi on yıllardır çatışma bölgesi haline gelmiş bir yer değil. Burası nispeten medeni ve Avrupalı…”

“Ukraynalıların başına tahmin edilemez bir şey geldi. Burası gelişmekte olan bir üçüncü dünya ülkesi değil. Burası Avrupa.”

“Bize çok benziyorlar. Olanları bu kadar şoke edici kılan da bu… Savaş artık sadece fakirleşmiş ve uzaktaki halkların başına gelen bir şey değil…”

Sizin de mideniz bulandı değil mi?

Evet, yeterince iğrenç ve alçakça!..

Aslında batı tastamam budur!

Kendilerinden başka hiç kimseyi insan olarak görmezler ve kendileri dışında ise eğer hak ve hukukun hiçbir değeri ve anlamı yoktur onlar için.

Başta Suriyeli muhacirler olmak üzere batılı olmayan tüm mültecilere ve sığınmacılara yaklaşım biçimleriyle yukarıda bir kısmını naklettiğim ifadelerde anlamını bulan yaklaşımı kıyas edince karşımıza kocaman bir insaniyet düşmanlığı ve canavarlık olgusu kalıyor…

Suriyeli mültecilerin botlarını kurşunlayıp denizde boğulmaları için her türlü insanlık düşmanlığında beis görmeyen Yunanistan’ın, Ukraynalı mültecilere kırımız halı serdiği gerçeğini ifade etmemiz, meselenin yeterince anlaşılmasını sağlamaya yeter de artar…

Dünyadaki en fazla ölümlü savaşların müsebbibi, küresel ısınmanın asli faili, mazlum halkların acımasızca katledilmesinin ve sömürülmesinin baş aktörü batı, budur!

Batının bu hunhar ve acımasız fiillerini daha önce derlediğim belgeler eşliğinde kısmet olursa daha sonra yazarım bu sütunlarda…

Tam bu noktada bir hususun altını özenle çizmek isterim.

Yukarıdaki tanımlamada kastedilen, topyekûn bir halk değil, bir anlayıştır.

Sahici anlamda insan haklarını savunan ve yapılan zulümlere itiraz eden insanlar, elbette ki, bu nitelemelerden muaftırlar. 

Peki, batı bu kadar acımasız ve insanlık düşmanı da Türkiye’deki batıcılar çok mu masum?

Bence, yukarıya derç ettiğim insaniyet suçlarına dair sorgulamada asıl soru bu olmalı…

Hafızanızı şöyle bir yoklayın lütfen.

Hiç de azımsanmayacak bir kitlenin, Suriyeli düşmanlığını, Suriyeli şahsında batılı olmayan tüm “esmerlere” reva gördükleri muameleleri düşünün…

Uzaklarda aramanıza gerek yok, başta genel başkanları olmak üzere CHP’lilerin basına yansıyan açıklamalarına kabaca bakmanız yeter…

Seçim sürecinde hep birlikte gördük.

‘Kamyonlarla sınırlara mülteci taşıyacağız’ diyorlardı….

Hele İYİ Partililerin ve onlardan ayrılarak başka bir şovenist parti kuran Ümit Özdağ’ın kendisinin ve partisinin yaptıklarını ve söylediklerini aklınıza getirin şöyle bir…

Sonra, sözüm ona ulusalcı, solcu, Kemalist ve bilmem ne karın ağrısı formunda arz-ı endam eden eşhasın yaklaşımlarına bir göz atın…

Batılılardan zerre kadar farklarının olmadığını göreceksiniz zira onların ruh kökü batıya, ucuz ve aşağılayıcı bir taklitçiliğe dayanmaktadır.

Batıya uşaklık etmek onlar için onurların en büyüğüdür.

Onlardan biriyle bir fotoğraf karesine girmek, hayallerini süsleyen müstesna bir ayrıcalıktır…

İşte bu yüzden onlar gibi canavar tıynetlidirler ve onlar gibi doğu insanına karşı acımasızdırlar.

Baas rejiminin içyüzü ve Sednaya cezaevi Baas rejiminin içyüzü ve Sednaya cezaevi

Müslümanlığın şahsında doğuluları, mazlum halkları ve ezilenleri sevmez bilakis bu unsurların üzerine buldozerlerle yürüyen batıya sempati duyarlar.

Sempati ne kelime, resmen kölelik etmeye can atarlar.

Evet, hakikat tastamam budur ve bu hakikatin resmettiği fotoğraf, bir insanlık faciasının yansıtılmasından başka bir şey değildir.

Nihat Nasır, Haber 7