Herkes farkında, bu seçim hayatî öneme sahip. Çünkü Erdoğan iktidarıyla beraber Türkiye’nin bağımsızlık yolunda ilerleyişi devam edecek.

Bu seçimin anlamı ve önemi nedir, kısaca?

Herkes farkında, bu seçim hayatî öneme sahip. Çünkü Erdoğan iktidarıyla beraber Türkiye’nin bağımsızlık yolunda ilerleyişi devam edecek. Allah korusun, muhalefet kazanırsa eski Kemalist teslimiyetçilik geri gelmeye çalışacak. Bu çok büyük zarara sebep olabilir. 

Bunu açmak gerekirse…

Erdoğan sayesinde Türkiye, hainler tarafından yönetilmekten kurtuldu bir kere. Şunu kabul edelim ki Erdoğan hatası sevabıyla orijinal bir lider. Niyetinin Türkiye’yi Batı kuyrukçuluğundan kurtarmak olduğu besbelli. Onun iktidara geldiği yıllarda Türkiye Kemalist 28 Şubat saldırısı yüzünden komple iflas etmek noktasına gelmişti. Koca ülke resmen sefiller cenneti olmuştu. Dış basında “kaçamayanların ülkesi” deniyordu bizim için. IMF’nin alt derece memurları gelip bu ülkenin başbakanı olan Ecevit’e emir veriyordu. Ne kadar aşağılayıcı değil mi? Erdoğan iktidarında bugün esaret zincirlerini tek tek kıran bir Türkiye var. Emperyalist Batı bu yüzden Erdoğan’ı istemiyor. Adamlar kendine göre haklı tabiî. 300 yıl savaşıp Osmanlı’yı yık, tekrar Osmanlı gelemesin diye onun yerine Batı kuyrukçusu bir rejim kur, ama o rejimin içinden Batı’ya düşman bir adam gelip işleri alt üst etsin, oldu mu? 15 Temmuz’da darbe yaparak indirmek istediler, o da olmadı. Şimdi ülkenin ne kadar güya Müslüman ve Türk kimliği taşıyan haini münafığı varsa hepsini toplayıp seçim kazanma peşindeler. Üstelik bu hainler hiçbir sinsi niyetlerini gizlemeden açık açık yapacakları alçaklıkları ilan ediyorlar. Bunların başkan adayı en son bir havaalanını Amerikalı şirkete vermekten bahsetmişti ya, akıl alır gibi değil. Bunu söyleyen adam yarın tutup bu ülkenin anahtarını “alın siz yönetin” diye düşmana teslim eder, Allah korusun. Tıpkı Kızılordu’yu Afganistan’a getiren komünist hükümet gibi. O hainler de 1979 yılında demokrasi falan getireceklerdi Afganistan’a. Hani gariban fakir ülke ya. İlk yaptıkları iş milletin dinine saldırmak oldu. Halk buna reaksiyon gösterince Moskova’ya koşup Kızılordu’yu getirdi bunların başbakanı. Şimdi buradakiler Fetöcüleri çıkarıp eski görevlerine iade etmeyi vaad ediyor. Önce bürokrasiyi alt üst edip ardından memleketi perişan etme peşindeler. E o zaman buna reaksiyon olmayacak mı? Olacak tabii. Bu durumda elinde resmî ve meşrû yetkisiyle bu adamlar Amerikan ordusunu davet etmekten çekinir mi? Çekinmez. Seçim güvenliği gibi laflar etmeleri de seçimi kaybettikten sonra dış müdahaleye zemin hazırlamak için. Bu vatana, bu millete en ufak aidiyet hisleri yok. Onların gözünde bu millet onların vatanını kılıçla almış işgal gücü. Neseplerinin de karışık olduğunu öğrendiğimiz bu hainler, aslında bizim tarihe gömdüğümüz Bizans’ın kalıntıları. O halde tabiî ki bunlar kendilerini bizden görmeyecek. Tabiî ki kendilerini emperyalist Batı’ya ait görecekler ve sıkışınca o taraftan yardım isteyecekler. 

O halde hiçbir şekilde bunların iktidara gelmesine izin verilmemeli.

Evet, asla izin verilmemeli. Bunun yollarını da Erdoğan’ın ve devletin düşünmesi gerekir. 

Rejimin hastalıklarından biri de bu olsa gerek. 

Türkiye’deki rejim bizzat illet. Evet, demokrasi yüzünden koca bir ülke çok saçma bir yöne gidebilir, hatta intihar bile edebilir. Bizde de bir seçim kaybedildiğinde vatanın istikbâli kararabilir. Ama asıl mesele şu: bu hastalıklı rejimle devam etmekten ne zaman vazgeçeceğiz. Her seçimde bin bir uğraşla ve karşı tarafın hatalarıyla direkten dönmek kazanç değildir, hele zafer hiç değildir. Artık bu sakat rejimi ortadan kaldırıp sıhhatli olanı inşa etmeye yönelmelidir. Biz ihtilalci ve inkılapçı bir davaya mensubuz. Hobi veya eğlence değil bundaki maksat. Bu ülkede zaruret olduğu için Büyük Doğu ve İbda mimarları bu nosyon üzere hareket ettiler. Erdoğan ve devlet bunca emek ve kazanımın bir seçimle hainler eliyle yok edilmesine ve her şeyin eski kuyrukçu dönemden daha berbat bir hale gelmesine izin verecek kadar demokrasi aşığı olamaz. Ülkeyi perişan etmek isteyen hainlerin Erdoğan hakkındaki rejim değişikliği ve demokrasi dışı yollara başvuracağı iddiaları aslında vatanı sevenlere mecburî istikameti göstermektedir. Bu hesabın sorulması seçilmiş bir başkan olan Erdoğan’ın hem hakkı hem de vazifesidir. 

Geçmişte Üstad, Adnan Menderes’e bu tür tavsiyelerde bulunmuştu.

Maalesef Menderes üstüne düşeni yapmaya cesaret edemedi ve yok edildi. Onca zulmü işlemiş olan CHP’nin yakasına yapışıp hesap sormadı. Üstad bir yerde “Hakkın terörüne muhtacız” diyor. Evet, bunca ihanet ve zulüm karşısında hesap sormak gerekir, iyi dileklerde bulunmak değil. Daha dün insanları tanklarla çiğnemiş ve bugün de Amerikan ordusuna Türkiye’yi hedef gösteren hainlere karşı yapılması gereken budur. Bence 14 Mayıs seçimleriyle beraber asıl düşünülmesi ve konuşulması gereken de budur.