Pakistan’ın Eski Başbakanı İmran Han, dün Anayasa Mahkemesi kararıyla tahliye edildi. Destekçilerinin doldurduğu sokaklarda ve meydanlarda bayram havası oluştu. Gözaltına alınmadan iki gün önce United World International (UWI)’a verdiği röportajda Han, çok önemli vurgularda bulunmuştu. Dolarsızlaşmanın kaçınılmaz olduğunu söyledi. Çin’in ara buluculuğuyla Orta Doğu’da yaşanan normalleşme hamlelerini selamladı. Mevcut hükümeti “ABD’den korkmakla” eleştirdi. Hindistan’ın dış politikasını örnek göstererek bir açılım yaptı.
İmran Han, Rusya'nın Ukrayna harekatının başladığı 24 Şubat 2022 tarihinde Kremlin'de Devlet Başkanı Vladimir Putin'le görüşmüştü.
United World International'a konşan Han'ın röportajını sizlere sunuyoruz.
‘HİNDİSTAN’IN DIŞ POLİTİKASI ÖRNEK’
Hindistan’ın komşuları ve Müslüman bloğu ile ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda şöyle bir sorun var: Blokların bir parçası haline geldiğinizde, blokta yer almayan diğer tüm halkları yabancılaştırıyorsunuz. Ben her zaman Hindistan’ın en iyi dış politikalardan birine sahip olduğunu savunmuşumdur. Bağımsızlığı nedeniyle dünyada saygı görmesini sağlayan çok onurlu bir politikası var. Hindistan, Soğuk Savaş sırasında bağlantısızdı ve sonrasında herkesle ilişki kurdu.
Bugün ABD ile QUAD’ın bir parçası ve Ukrayna savaşı sırasında Rusya’dan ucuz petrol ithal etti. Pakistan işte böyle bir dış politikaya sahip olmalıdır.
‘MOSKOVA’DA OLMAK HATA DEĞİLDİ’
Rusya’nın Ukrayna Harekatı’nı başlattığı gün Moskova’da olmanız çokça tartışıldı. Sizce bu bir hata mıydı?
Hiçbir zaman o gün Rusya’ya iniş yapmanın bir hata olduğunu düşünmedim. Oraya vardığımda Rus güçlerinin Ukrayna’ya gireceğini nereden bilebilirdik ki? Elbette bilseydim yolculuğu erteleyebilirdim. Ama ne olduysa oldu, bilmemem gerekiyordu. Başkan Putin bana danışmış olsaydı, seyahatimi erteleyebilirdim.
‘BİLAWAL AŞAĞILANMAYA GİTTİ’
Goa’da düzenlenen bir zirveye giden Pakistan Dışişleri Bakanı Bilawal Bhutto-Zardari’nin Hindistan tarafından soğuk karşılandığı konuşuldu. Bu konuda ne dersiniz?
Öncelikle Bilawal’ın Hindistan’a gitmesinin çok aptalca olduğunu söylememe izin verin. Orada aşağılanmaktan başka bir şey elde edemedi. Dünyanın her yerinde başsız bir tavuk gibi dolaşıyor. Bu amaçsız gezilere muhtemelen milyonlarca dolar harcayarak ne elde etti bilmiyorum. Ben başbakanken her yurtdışı gezisi Pakistan’ın bu geziden ne kazanacağı ışığında değerlendirilirdi. Ülkenin zaten iflas ettiği ve dolar sıkıntısı çektiğimiz bir dönemde, bir insan neden hiçbir şey elde edemeyeceği bir seyahate çıksın ki?
‘HİNDİSTAN’IN TAVRINI KINIYORUM’
Hindistan’ın ona karşı düşmanlığı gün gibi ortadaydı. Sanırım New York’ta Modi aleyhinde açıklamalar yapmıştı ve orada kendisini pek iyi karşılamamalarına hazırlıklı olmalıydı.
Ancak bu yine de Hindistan Dışişleri Bakanının Bilawal’ı aşağılayan utanç verici tavrını affettirmez. Bu, misafirperverliğin tüm görgü kurallarına aykırıdır. Bir konferansa ev sahipliği yapıyorsanız, misafirlerinize onun yaptığı gibi davranamazsınız. Bunun çok kınanacak bir davranış olduğunu düşünüyorum. Yersiz bir kibir kokuyordu. Muhtemelen Pakistan’ın çok zayıf olduğunu ve bu nedenle bu utanç verici yorumların yanına kar kalacağını düşündü.
Gözaltının bilançosu:
74 ölüm, 100'lerce yaralanlama, 2 bin 500 gözaltı.
‘SUUDİLERİN İNİSİYATİFİNDEN MEMNUNİYET DUYUYORUM’
Suudi Arabistan ve İran arasındaki normalleşmeyi nasıl karşıladınız?
İran ve Suudi Arabistan arasındaki düşmanlıkları azaltmak için elimden geleni yaptım. Aslında Veliaht Prens Muhammed bin Selman benden yardım istemişti ve bu nedenle İran’a gidip Suudi Arabistan’a geri döndüm. Yemen savaşının sona ermesini öneriyorduk. Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki husumeti ele almak ve azaltmak için de elimden geleni yaptım.
Bir Pakistanlı olarak Suudi Arabistan’ın inisiyatif alarak İran ve Türkiye ile arasını düzeltmesinden büyük memnuniyet duyuyorum. Özellikle Yemen’deki barış umutları düşünüldüğünde, bu tüm bölge için en iyi haberlerden biri. Bin Selman’ın diplomasisi takdir edilmeli çünkü doğru yönde ilerliyor. Suudi Arabistan aslında tüm bölge için bir lider haline gelebilir. Daha fazla ticaret olacak ve bu da bölge genelinde refaha yol açacaktır.
Avrupa Birliği’ne bakın. Birbirleriyle ticaret yaparak yaşam standartlarını yükselttiler. Şimdi bize bakın, Doğu sınırımızda büyük bir sorunumuz var. Onlarla ticaret yapamıyoruz ama diğer komşularımızla ticarete neredeyse hiç yatırım yapmadık.
‘SEÇİMLER YAPILMADAN İSTİKRAR SAĞLANAMAZ’
Çin Dışişleri Bakanı’nın Pakistan’a iç istikrar üzerinde çalışması tavsiyesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
İster Pakistanlı olsun ister Pakistan dışından biri, aklı başında herhangi bir kişiye Pakistan’ın içinde bulunduğu karmaşa sorulsa, seçimlerin yapılmasını önerir çünkü seçimler siyasi istikrar getirir. Ardından da ekonomik istikrara giden yol gelir.
Ancak bu suçlular (koalisyon hükümetini kastediyor - UWI) çalınan servetlerinden, NRO’lardan (af çıkarılmasını öngören Ulusal Uzlaşma Yönetmeliği - UWI) ve onları idare edenler de güçlerini kaybetmekten endişe ediyor. Aksi takdirde Pakistan’da herkes biliyor ki seçimler yapılmadan siyasi istikrar sağlanamaz.
‘KÜRESEL GÜÇ SİSTEMİ DEĞİŞİYOR’
Dolardan uzaklaşma genel bir eğilim haline geldi. Sizce bu ne anlama geliyor?
Hiçbir şey kalıcı değildir. Dünyada kalıcı olan tek şey değişimdir. Ve ben bir değişimin gerçekleştiğini görüyorum. Çünkü Çin gibi diğer blokların ekonomik bir dev olarak ortaya çıktığını görebilirsiniz. Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya da Çin’e her zamankinden çok daha fazla yaklaşıyor. Bence gelecekte, tarihte her zaman olduğu gibi eski küresel güç sisteminin değişeceğini göreceksiniz.
‘HÜKÜMET AMERİKA’DAN KORKUYOR’
Terör örgütleriyle mücadelede Afganistan’da Taliban hükümetinin yardımını almaya yönelik tüm çabalar boşa gitmiş gibi görünüyor. Bununla birlikte Pakistan, dünyanın ikinci büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapıyor. Bunun sonuçları ne olacaktır?
Aslında bu yeni Afgan hükümetiyle güçlü bir ilişki geliştirmek en kolay şey olmalıydı. Onlara en yakın olan bizdik ve değişim gerçekleştiğinde zaten doğru yönde ilerliyorduk. Ne yazık ki bizim hükümetimiz gitmişti ve yeni hükümetin başka öncelikleri vardı. Düşünün ki Dışişleri Bakanı tüm dünyayı dolaştı ama Bilawal hala Afganistan’ı ziyaret etmedi.
Bizim için en önemli ülke Afganistan’dır. Onlarla 2 bin 500 kilometrelik bir sınırımız var. Sadece mülteci sorununa odaklanmak zorunda değiliz. Afganistan Orta Asya’nın gelecekteki can damarı. Bu yüzden ticaret anlaşmaları üzerinde çalışıyorduk. Özbekistan’dan Afganistan üzerinden Pakistan’a kadar uzanacak bir demiryolu hattından bahsediyorduk ki bu Orta Asya ile ticaret miktarını tamamen değiştirecektir.
Neden Afganistan ile düzgün bir ilişki geliştirmek istemiyorlar? Amerika’yı gücendirmekten korktukları için! İşte bu kadar. Ancak geleceğimiz kendi ellerimizde. İran’la, Afganistan’la, Orta Asya ülkeleriyle ve umarım bir gün Hindistan’da mantıklı bir hükümet iktidara geldiğinde Hindistan’la iyi bir ilişkiye ihtiyacımız var. Çünkü bölgesel ticaret, halka refah getirmenin en önemli yollarından biridir.
‘AFGANİSTAN’DAKİ İSTİKRAR PAKİSTAN’IN YARARINA’
Afganistan’daki insan hakları durumuyla ilgili yaklaşımınız nedir?
Sorun şu ki Batılı ülkeler Afganistan’da kadınların güçlendirilmediği argümanına sarılmış durumda. Bu sadece işin bir tarafı. Ancak gerçek şu ki, Afganistan’da 40 yıl sonra gelen barışı görmezden gelemezler. Afganistan halkına sorarsanız, 40 yıllık çatışmanın ardından nihayet gördükleri barıştan bahsedeceklerdir. Ancak Batılı ülkeler bunun farkında değil. Yani Afganistan’ın nihayet istikrara kavuşmuş olmasıyla ilgili değiller.
Bu Pakistan için çok önemli çünkü Afganistan’da istikrarsızlık olursa, uzun sınırımız göz önünde bulundurulduğunda Pakistan’a taşacaktır. Afganistan’dan Pakistan’a geçen üç ayrılıkçı grup vardı: TTP, IŞİD ve Beluç ayrılıkçılar. Şimdi ise yok. Dolayısıyla en azından bizim için Afganistan’da nihayet barış ve buna karşılık veren bir hükümet görmek en iyisi olacaktır. Yani sırf ABD kızgın diye geleceğimizi düşünmeyi bırakıyoruz. Bunun açıklaması ne olabilir?
‘TÜRKİYE’YLE BATILILAŞMAYA KARŞI İŞBİRLİĞİ YAPTIK’
Pakistan-Türkiye ilişkilerinin geleceği hakkındaki görüşleriniz nedir?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çok iyi bir ilişkim vardı ve kültürel ilişkilerimiz üzerinde çalışmanın yanı sıra ticari ilişkilerimizi de geliştirmek istiyorduk. Onun sayesinde olağanüstü bir TV dizisi olan Ertuğrul’un yayın haklarını aldım. Sürekli Batılı film bombardımanına tutulan, kültürlerinden uzaklaştırılan gençlerimizi korumak istedik. Türkiye’de de durum aynı, insanlar Batılılaşıyor ve kendi kültürlerinden uzaklaşıyor. Türkiye’nin zengin mirasını bilmiyorlar.
Ortak girişimler yapmak için bir işbirliği üzerinde çalıştık. Önerilen filmlerden biri, Hilafet hareketi sırasında Türkiye’de savaşmış olan Pakistanlı bir özgürlük savaşçısı hakkındaydı. Diğer yanda Malezya’dan Mahathir Mohammad ile bir toplantı yaptık ve üç ulusun da kendi tarihimizi, Müslüman tarihini, İslam tarihini geliştirmek için işbirliği yapmasını konuştuk.
Ancak bağlantıların gelişmesi zaman alır. Temas kurarsınız. Sonra bir yapı kurarsınız ve sahadaki insanlar işbirliği yapmaya başlar.
‘ERDOĞAN MUHTEMELEN KAZANACAK’
Türkiye’de yaklaşan seçimlerle ilgili bir öngörünüz var mı?
Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki, devlet başkanını seçmek o ülkenin halkına ait bir ayrıcalıktır. Bu onların ne istediği, tercihlerinin ne olduğuyla ilgilidir.
Ancak şunu söylemeliyim ki Cumhurbaşkanı Erdoğan benim için Müslüman dünyasının gerçek devlet adamlarından biridir. Çünkü biliyorsunuz, biz Keşmir’deki zulüm için mücadele ederken, sesini çıkaran üç ülke liderinden biriydi. Diğerleri Hindistan’a karşı tek kelime bile etmediler. O her zaman davasını savundu, Müslüman dünyasını temsil etti ve insanlar ona büyük saygı duyuyor.
Bence seçimleri kazanacak. Partisi çok iyi organize olmuş durumda. Böyle bir taban partisini yenemezsiniz. Hastaneye gittiğinde gösterilen inanılmaz teveccühü gördüm. Türkiye’deki insanlar onu seviyor.