TürkMedya Ankara Temsilcisi Melik Yiğitel, NATO Bakanlar Zirvesi'nde yaşananlarla ilgili gerçekleri yazdı.
Yiğitel'in Akşam Gazetesi'nde yayınlanan haberi şöyle:
NATO'nun 11-12 Temmuz'da Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta yapacağı liderler zirvesine hazırlık amacıyla cuma günü toplanan Savunma Bakanları Toplantısı'nda, yeni Bölgesel Savunma Planları konusunda mutabakata varılamadı.
Toplantıdan sonra Yunan kaynakları Yunan medyasına ayrı, Amerikan kaynakları ABD medyasına ayrı bilgiler sızdırdı.
ABD'nin resmi yayın organı Vocie of America (VOA), 'diplomatik kaynaklara' dayandırdığı haberinde, Türkiye'nin planlarda "Kıbrıs'a ilişkin coğrafi konumlarla ilgili kullanılan bazı ifadeler" nedeniyle onay vermediğini duyurdu. VOA, "Türkiye'nin de içinde olduğu bazı ülkeler tarafından dile getirilen çekinceler nedeniyle, bölgesel planlar, Savunma Bakanları Toplantısı'nda resmen onaylanmadı. Karar, liderler zirvesinde alınacak" bilgisini vermekle yetindi, ancak hangi ülkelerin hangi konulara çekince getirdiğine dair bilgi vermedi.
Yunan medyası ise 'Türklerin şımarıklığı' ve 'Ankara şantaj yapıyor' gibi başlıklarla, karar alınamamasının sorumluluğunu Türkiye'ye yıkmaya çabaladı. CNN Yunanistan, "Türkiye'nin NATO içinde yeni karışıklıklara neden olduğunu, ittifakın geleceği için son derece önemli bir kararı daha baltaladığını" öne sürdü. Türkiye'nin Kıbrıs konusunu masaya getirdiğini iddia eden CNN Yunanistan, "Ama NATO'da kimse ittifaka şantaj yapmaya devam eden Türkiye'ye karşı çıkmaya istekli görünmüyor" ifadesini kullandı.
Kathimerini gazetesi de, "NATO zirvesi Türkiye yüzünden sonuçsuz kaldı" başlıklı haberinde, "Rusya saldırırsa Türkiye yüzünden NATO karşılık veremeyecek" gerekçesine okurlarını inandırmaya çabaladı!
In.gr haber sitesi de "Pervasız davranışları nedeniyle Türkiye F-16'ları alamayacak" başlıklı haberinde Yunan kökenli ABD Kongre üyesi John Sarbanis'in görüşlerine yer verdi. Site, Senato ve Temsilciler Meclisi üyeleri arasında "Ankara'ya F-16 satışının engellenmesi" konusunda 'anlaşma olduğu'nu yazdı.
Türk hazımsızlığı...
AKŞAM, NATO Bölgesel Savunma Planları konusundaki 'tezviratın' arkasını araştırdı ve üç temel konuya ulaştı.
1- Kıbrıs konusunun NATO içinde zaman zaman sorun olduğu doğru, ancak yeni değil. Zira ne NATO'nun bölgesel savunma planları ilk kez yapılıyor ne de Kıbrıs adasındaki siyasi yapı yeni bir durum! Ada'nın bölünmüşlüğü, Rum Yönetimi'nin AB üyesi olması ama Türkiye tarafından tanınmaması ve NATO üyesi olmaması, KKTC'nin NATO üyeleri tarafından tanınmıyor olması zaten bazı kararlarda sorun çıkarıyor, ancak ara formüllerle çözülüyor veya erteleniyor. Yani karar alınamamasının nedeni Kıbrıs konusundaki kimi hassasiyetler değil.
2- İkinci konu, İsveç'in Nato üyeliği ve Türkiye'nin henüz buna onay vermemesi. Toplantıda diğer üyeler Türkiye'nin İsveç'e kolaylık sağlaması için ricacı oldu. Ancak Türk tarafı, İsveç'in PKK ve FETÖ terör örgütüyle ilgili Türkiye'nin taleplerini kabul ettiğini, bunun da 'NATO Genel Sekreteri tanıklığında' imza altına alındığını hatırlattı; ancak İsveç'in verdiği hiçbir sözü yerine getirmediğini bildirdi. Türk tarafı, net olarak "İsveç'in terörle mücadele konusunda adım atmaması, NATO'nun güvenlik şemsiyesi ruhu ve felsefesiyle uyuşmaz" vurgusunu yaptı.
Toplantıda Türkiye'yi temsil eden yeni Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler de, Türk gazetecilere yaptığı açıklamada, bu duruma işaret ederek, "Müttefiklerimize, NATO'nun 'Açık Kapı Politikası'nı desteklediğimizi ve İsveç'in de Üçlü Muhtıra'da kayıtlı taahhütlerini somut şekilde yerine getirmesi halinde Finlandiya gibi NATO üyesi olabileceğini beyan ettik" demişti.
Yani bu konu da tek başına, geçen haftaki toplantıda karar çıkmamasının nedeni değil. Yunan resmi yayın kurumu ERT'nin konuyla ilgili haberinde daha çok Güler'in bu ifadelerine geniş vermesi de bunun göstergesi.
3- Toplantıda asıl kriz çıkaran konu "Türk Boğazları" ifadesi. Ancak bunun da müsebbibi Türkiye değil, Yunanistan! NATO sekreteryasında kaleme alınan Bölgesel Güvenlik Planları'nda Çanakkale ve İstanbul boğazlarının "Türk Boğazları" olarak isimlendirilmesine 'sadece' Yunan heyeti karşı çıktı. Yunan tarafı, boğazların Çanakkale Boğazı ve İstanbul Boğazı şeklinde yazılmasında ısrar etti. Ancak Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, iki boğazın da Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalan, egemenliği Türkiye'ye ait olan boğazlar olduğunu, bu durumun uluslararası hukukta da bilinen ve kabul edilmiş olduğunu, başta NATO olmak üzere bütün uluslararası kurumlar ve BM üyesi ülkelerin de bu egemenlik hakkını açıkça tanımış olduğunu tane tane anlattı. Sonra da, "Yunanistan'ın bu itirazının Türkiye'nin egemenlik hakkına mütecaviz bir girişim olduğuna" işaret etti ve "Türk Boğazları ifadesinin değiştirilemeyeceğini" yüksek sesle tekrarladı.
Toplantıya aşina kaynaklar, masadaki diğer ülke bakanlarının Yunan heyetinin bu talebine destek vermediğini belirttiler.
Konuyu takip eden kaynaklarım, Yunan ve ABD medyasına sızdırılan haberlerin, güvenlik planlarını engelleyen tarafın Yunanistan olduğunu gizleme, aksine Türkiye'yi uzlaşmaz gösterme ve Ankara'ya İsveç'in üyeliğini onaylama baskısı yapma amacına hizmet ettiğine işaret ettiler.