Adları da, sanları da, telegram üzerinden örgütlendikleri kanal isimleri de bende mahfuz bu operasyon çocuklarının. Reklamları olmasın diye açıktan yazmıyorum sadece. Ve evet bildiniz, mesele ırkçılık. “Irkçılık” da demeyelim aslında, doğrudan doğruya “Türk tipi bir Nazi örgütlenmesi”nden bahsedeceğim size bugün. Okuduklarınızdan mideniz bulanabilir, benden söylemesi.

Önce her zamanki gibi “memleketin baş ırkçısı” Ümit Özdağ’ın “provokasyon” deyip inkar ettiği bir gerçeklikten, “Ataman Kardeşliği” isimli topluluktan başlayayım anlatmaya. Sağda solda mülteci döven, kamuflaj giysilerini çekip Nazi selamına benzer selamlarıyla atış talimi fotoğraflarını paylaşmaktan mutluluk duyan bu ruh hastası topluluk güya Saraçhane’deki “kardeşlik yürüyüşü”nü sabote etmek için örgütlenmişlerdi. Allah’tan Türk polisi görevini şahane şekilde yerine getirdi de bu ruh hastaları o sabotajı yapamadan ters kelepçeyle emniyet müdürlüğünü boyladılar.

Bugün size bahsedeceğim “örgütlü grup” ise bu Ataman Kardeşliği isimli ruh hastaları topluluğundan kat kat tehlikeli bir yapı. Telegram üzerinden “katmanlı” şekilde örgütlenen bu yapı önce “heveslileri” bir yazışma grubuna çekiyor, ardından “işe yararlar”ı bir başka gruba dâhil ediyor ve en sonunda da “kimlik doğrulaması” yöntemini kullanarak “yönetici grubu”na alıyorlar takipçilerini.

Bu gruplarda konuşulanlar ise tam mide bulandıracak türden Nazi saçmalıkları.

Saçmalık olmasına saçmalık da yüzlerce gençten söz ettiğimiz için durumu “tehlikeli bir saçmalık” olarak nitelemek daha yerinde olur.

Bu topluluğun başat meselesi “Türklük” elbette. Türklüğü “keskin bir etnisite” ve “İslam dışılık” olarak tanımlıyorlar. Ve can düşmanları Araplar ve “Arap” olarak isimlendirdikleri diğer Müslüman milletler. Arapların (yani tüm Müslüman halkların) Türkiye’ye kültürleriyle geldiklerini, ibadet ettiklerini, camilerini doldurduklarını falan konuşuyorlar kendi aralarında. Memlekete gelen Ruslarla, Almanlarla, sair Hristiyanlarla ise dertleri sıfır. Onların Türkiye’ye sekülerlik getirdiğini, onlarla bir dertlerinin olmadığını, asıl hedeflerinin Türkleri de Müslümanlaştırarak kimliklerinden uzaklaştıran Araplar olduğunu ifade ediyorlar sürekli.

Dikkat isterim işin burasına! Bu örgütlü yapının en çok kullandığı kavram “etnik arındırma” kavramı. Doğrudan Nazi referanslarıyla kullandıkları bu kavram üzerinden örneğin engellilerin “bakım”ı yerine “itlaf edilmeleri”ni, böylelikle Türk soyunun arındırılması gerektiğini savunuyorlar. Bunun için de Nazi artığı İslamofobik tiplemelerle Pegida gibi örgütlerin raporlarından bol miktarda alıntı yapıyorlar.

Doğru duydunuz. Türkiye’de doğup büyümüş bu çocuklar “engelli insanlarımızın öldürülmeleri”nin daha doğru olacağını, Türk ırkının “saflaşması”nın yollarından birinin de bu olduğunu yazıp çiziyorlar. Hitler’den ilhamla bu etnik arındırmanın sırasıyla “mülteciler, Çingeneler ve Kürtler”le devam etmesi gerektiğine dair bir sıralama da paylaşıyorlar.

İşin burasında durup bir bilgi paylaşayım. Öncelikle bu topluluk Mustafa Kemal’i de, Nihal Atsız’ı da, Ümit Özdağ’ı da “yeteri kadar ırkçı” bulmuyor. Üçünün de son tahlilde “İslam’la yeteri kadar kavga etmediklerini” düşünüyorlar. Bir yandan Almanya’daki ırkçı parti AfD’nin parti tüzüğünü çevirip onu kendi kuracakları siyasi partinin temeli haline getirmeye çabalıyorlar, bir yandan da aslında her türlü illegal zemini oluşturabilmek için açık-gizli bir takım hazırlıklara girişmiş durumdalar. Hareketlerinin bir yanının “legal bir siyasi parti”, diğer yanının “Neo-Nazi gençliği” gibi bir örgütlenme olması gerektiğinden dem vuruyorlar.

Baas rejiminin içyüzü ve Sednaya cezaevi Baas rejiminin içyüzü ve Sednaya cezaevi

Bu topluluğun en çok zevk aldığı şey, belirli bir “mülteci”yi hedef alıp onu dövmek. Tabii ki mültecinin bir kişi, dövenlerin en az beş kişi olduğunu söylememe gerek bile yok.

Şimdi bana diyebilirsiniz ki “yahu, telegramda örgütlenmiş 2-3 bin kişinin deli saçmaları bunlar, ne diye konu ediyorsun?”

Yalan yok, büyük oranda haklı olursunuz bu itirazınızda. Ama ne derler bilirsiniz: “Sıçan yürür yol olur.”

Bu sıçanlar, büyük oranda Ümit Özdağ’ın açtığı tehlikeli yolun Heterodoks yapılanması. Yapabilecekleri şeyler oldukça kısıtlı. Üstelik Saraçhane civarındaki gözaltılarda gördüğümüz kadarıyla epeyce de korkaklar. Bütün bunların farkındayım elbette.

Fakat farkında olduğum başka bir şey daha var. Bu “sürülmüş tarlaların operasyon çocukları”, en temelde Anadolu’yu oluşturan o eşsiz mayaya karşı örgütleniyorlar. Nispeten İYİ Parti ile görünür olmaya başlayıp Ümit Özdağ ile arşıâlâya varan “İslam dışı Türklük” anlayışının memleketi götürebileceği tehlikeli yerleri işaret eden bir gerçeklik bu örgütlenme.

Benimkisi tam da buna dikkat çekmek sadece. Yoksa “Nazicilik oynayan cahil bebeler”e sadece acımak lazım gelir. Onları fonlayanlarla, onlara cesaret verenlerle en etkin şekilde mücadele etmenin şart olduğunu da bilmek lazım gelir elbette.

İsmail Kılıçarslan, Yeni Şafak