Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak Melih Bulu’u atamasıyla beraber üniversite içinde başlayan olaylar, geçtiğimiz haftasonu, üniversite bahçesinde Müslümanların kıblesi olan Kâbe-i Muazzama’ya hakaret eder mahiyette bir illüstrasyonun sergilenmesi üzerine başka bir merhaleye evrildi.
Cumhurbaşkanı’nın yapmış olduğu atamaya üniversitenin lümpen öğretim görevlileri ve bunlarla beraber hareket eden ayak takımı karşı çıkmış ve bu üniversite çevresinde meydana getirdikleri sefil ve sefih zihniyetin loncasını müdafaa gayesiyle hareket ederek, protesto gösterilerine başlamışlardı. Bu protesto sürecinde i.neler tarafından düzenlenen bir sergide Kâbe’yi Muazzama’ya hakaret eden, LGBT bayraklarıyla süslü “çöp”ün sosyal medyada paylaşılması neticesinde oluşan tepkilere kayıtsız kalınamadı. Emniyet güçleri sergiyi ve bu sergiyi düzenleyen kulübü bastı. Bu baskın neticesinde gözaltına alınanlardan iki i.ne tutuklanıp cezaevine gönderilirken, diğer ikisi ise ev hapsi cezasına çarptırıldı.
Tutuklama kararı neticesinde üniversitedekiler ile bu üniversite tarafından güdülen dışarıdaki lolipoplar çıldırdı. Pazartesi günü üniversite çevresinde başlayan olaylar, akşam saatlerinde rektörülük binasının kuşatılması ile sürdü. Bunun üzerine gerçekleşen polis müdahalesi neticesinde 159 p.şt ifâdeleri alınarak serbest bırakılmak üzere gözaltına alındılar. Salı günü ise bu gözaltıların protesto gösterilerine sahne oldu. İstanbul Kadıköy, Ankara ve diğer birkaç ilde bir araya gelen p.ştlar, Malih Bulu’nun rektör olarak atanmasını bahane ederek protesto gösterileri düzenlediler.
İ.nelere Kimler Sahip Çıktı?
Şaşılmayacağı şekilde p.ştlarına ilk sahib çıkan CHP oldu. CHP’nin “Üniversitelerin fikir özgürlüğü” gibi ifâdeler kullanrak, sapkınların hayvan hürriyeti arayışlarına dikkat çekilen açıklamada, gözaltına alınanların serbest bırakılması gerektiği vurgulandı.
CHP ile beraber Millet İttifakı’nın Türk kafatasçı masasını teşkil eden İyi Parti, i.neliği demokratik bir hak olarak değerlendirdiği açıklamasında, gençlerin hayvan hürriyetine dayanan eylemlerine destek verdiğini duyurdu.
Millet itifakının Kürt kafatasçı ve p.şt masasını teşkil eden HDP ise parti teşkilâtlarının protesto gösterilerine katılması ve hem de milletvekillerinin gözaltılara engel olmaya çalışması ile beraber hadiselerdeki yerini kimseye kaptırmadı. Bilhassa HDP’nin İstanbul milletvekili Hüda Kaya, kafasındaki başörtüsüyle beraber, bir insanın, dışarıdan nasıl görünürse görünsün, hayvandan aşağı kaç derece inebileceğini izah etmek noktasında sergilediği çabasıyla dikkatleri üzerine topladı.
Millet ittifakının takke masasını teşkil eden Saadet Partisi’nin ise başı ayrı, arkası ayrı oynamaya devam ediyor. Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı, Kâbe üzerinden bütün Müslümanlara hakaret eden p.ştları savunmak için türlü şekillere girerken, aynı partinin gençlik teşkilâtı ise Müslüman’ların davetinin aksine, eylem kırıcılığı da yapmak suretiyle, Boğaziçi Üniversitesi önünde değil de Beyazıt meydanında “top”lanıp güya i.neleri protesto eder görünüyor.
Bir de Ak Parti’den ayrılıp parti kuranlar var. Meselâ 1990’lı yıllarda halasının “Başörtüsü” eylemlerindeki direnişinden kendisine sağlanan kredi ile siyasete giren ve bugüne kadar Ak Parti’de siyaset yapan Ali Babacan, hiç utanmadan, sıkılmadan Müslümanların kıblesini hedef alan i.nelerin rahat bırakılmasını isteyebiliyor. Yine Erdoğan’ın önce siyaset sahnesine ve oradan başbakanlığa kadar taşıdığı isimlerden bir diğeri olan Ahmet Davutoğlu, yaşananları kaygı verici bularak, tüm bunlara karşılık İslâm, Allah ve Peygamber düşmanı p.ştlarla diyalog kurulmasını tavsiye ediyor.
Türkiye’deki her p.ştun ve p.ştluğun finansörü olan TÜSİAD da geri durmuyor ve yaşanan rezilliği “fikir özgürlüğü”ne bağlar mahiyette bir açıklama yayınlayarak, iktidarı uzlaşıya davet ediyor.
Polisi Mumla Ararsınız!
Kâbe üzerinden Allah’ı, Resûlüne ve Müslümanlara hakaret eden bir ifrazatın bu üniversitedeki lolipoplar tarafından sergilenmesi dolayısıyla yaşanan olaylarda, emniyet kuvvetlerinin şiddete başvurduğu yönünde şikâyetler olduğunu görüyor, duyuyoruz. Bize kalırsa hiç sesinizi çıkarmayın ve polisin müdahalesi ne çapta olursa olsun, rıza gösterin. Çünkü, polis elini eteğini çeker de siz bu rezilliklerinize devam edecek olursanız, 15 Temmuz’da FETÖ’cülerin yüzleştiği Müslüman Anadolu’nun kahredici yüzüyle bu kez siz yüzleşir ve hakkında atıp tuttuğunuz ve bize kalırsa aslında sizin emniyetinizi tesis etmeye uğraşan polisi mumla ararsınız, bizden söylemesi.
Ne Oldu İbrahim, Fahrettin; Yol Çekiyordunuz Cebrayil’e?
Gündemi takib edenler hemen hatırlayacaklardır, Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, katıldığı bir televizyon programında, üniversite öğrencilerinin içine düştüğü-itildiği ahlâkî çöküntüyü işaret etmek üzere, üniversite çevreleri için “ahlâksızlık-fuhuş yuvası” tabirini kullanmış ve ardından tabiri caizse kıyamet kopmuştu. Bu açıklamaya Laik Kemalistler ile beraber en şiddetli tepkilerden biri de Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dan gelmişti. Sofuoğlu’nun başının üzerinde “yargı” sopasının sallanmasında da bu isimler başı çekmişlerdi.
Bizim de dergimizde defaatle kapağımıza taşıdığımız ve geniş geniş işlediğimiz hususların başını çeken gençliğin içine itildiği ruhî sefalete karşı, aydın sorumluluğunu yerine getirerek ikaz eden Sofuoğlu’na dün ateş püskürenlerin, bugün Kâbe üzerinden Allah’a, Peygambere ve Müslümanlara dil uzatmaktan çekinmeyen rezil i.neler hakkında ne düşündüklerini çok merak ederdik etmesine; fakat bunların malûmatfuruşluktan öte ne fikirleri var ki, ne düşünecekler, değil mi? Hâlâ “Boğaziçi’nde yaşanan hadiseler oradaki öğrencilere haksızlıktır” falan gibi kem küm edip duruyor, ortaya açık-net bir tavır koymaktan bile aciz bulunuyorlar.
Şimdi bir kere daha biz soralım. Üniversitelerde herhangi bir sorun yoksa, Boğaziçi’ne çöreklenmiş oligarşinin rızasını almadan oraya niçin rektör atadınız ve o ifrazat sergisi nereden çıkıverdi? Yok üniversitelerde sorun varsa, Ebubekir Sofuoğlu’nu niçin linç ettirmeye kalktınız?
Gelelim İfrazata “Sanat Eseri” Diyen Melih Bulu’ya…
Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan protesto gösterileriyle beraber üniversitenin LGBT kulübünün açtığı sergide, Kâbe’ye hakaret eden rezil bir illüstrasyonun sergilenmesi üzerine bu kulübün kapatıldığına dair Rektör Melih Bulu imzalı, Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Müşavirliği tarafından düzenlenen bir açıklama yayınlandı. Bu açıklamada, rezalet sergisi için “sanat sergisi”, Kâbe’ye ve onun üzerinden Allah’a, Peygambere ve bütün Müslümanlara hakaret eden ifrazat için ise “sanat eseri” ibareleri kullanıldı.
Bu ifrazat, üniversitenin Hukuk Müşavirliği ve rektörü tarafından bile “sanat eseri” diye değerlendiriliyorsa, o zaman bu kadar gürültü niçin kopuyor anlamak gerçekten de güç. Diğer taraftan ibişler gökte arasalar, i.nelerin ifrazatına “sanat eseri” diyecek bir rektörü kendi içlerinden bile çıkaramazlardı doğrusu.
Boğaziçi Üniversitesi Yıkılsın Yerine Millet Bahçesi Yapılsın
Boğaziçi Üniversitesi artık her kesimden insanın bildiği üzere ihanet odaklarından birisi konumunda bulunuyor. “15 Temmuz Gecesinde İbda’nın Rolü” başlıklı araştırmanın, Amerikan istihbaratı/elçiliği tarafından bu okulun araştırmacılarına ısmarlandığı gerçeği bile üniversitenin zihniyeti ve tıynetinin anlaşılması noktasında kâfidir diye düşünüyoruz. Buraya kadar ele aldığımız ve almadığımız birçok sebebten dolayı hainlerin ve sapkınların loncasına dönen bu üniversitenin ele geçirilmesini son derece ehemmiyetli buluyoruz.
Buna karşılık, yukarıda da değindiğimiz üzere, ne kendi kadrosu ne de atadığı rektör ile iktidarın bu şerhaneyi okul hâliyle milletin hizmetine sunmak noktasında muvaffak olacak dirayet, feraset ve aksiyonu haiz olmaması hasebiyle, bu üniversitenin tamamen kapatılmasını ve arazisinin de millet bahçesi hâline getirilerek milletimizin hizmetine tahsis edilmesi yoluna gidilmesi gerektiğini ifâde ediyoruz. Üniversite için illâki bir bina ve arazi gerekiyorsa, FETÖ’nün kapatılan Fatih Üniversitesi bu kadro için biçilmiş kaftan olacaktır.
Eğitim Sistemi: Hain Tornası
Cumhurbaşkanı Erdoğan Üstad Necib Fazıl’dan iktibasla “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik...” arzuluyor, bunu ifâde ediyor ve dolayısıyla kurmaylarından da böyle bir neslin mayalanmasını bekliyorsa da, bunun yerine mevcut eğitim sistemi tarafından dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin ve kalbinin düşmanı bir gençlik üretiliyor.
Türkiye’nin bürokrasideki mevcut teşkilât yapısı, kadroları ve bu kadroların haiz olduğu zihniyet ile atacak tek bir adımı bile kalmadığı, yolun sonuna gelindiği açık.
Erdoğan’ın tam da bu noktada yapmış olduğu yeni anayasa çıkışını son derece isabetli buluyoruz; fakat statüko muhafaza edildiği, ihtilâlci/inkılabçı bir anlayışla hadiseye yanaşılmadığı ve Türkiye’de bir asra yakındır varlığını muhafaza eden oligarşik düzen ile bu düzeni vücuda getiren unsurlar dağıtılmadığı sürece, yeni anayasanın da tıpkı bugüne kadar Ak Parti’nin yapmış olduğu diğer ıslahatlarda olduğu gibi akamete uğramaya mahkûm olduğu da ifâde etmek zorundayız.
***
Türkiye’de Cumhuriyet kuruldu kurulalı birileri ağzından salyalar akıta akıta her gün Allah’a, Peygambere ve Müslümanlara dil uzatmaya devam ediyor. Unutmasınlar ki tüm bunların bir de hesap günü gelecek ve dibini dövdürmeyi ilericilik addeden hayvandan aşağı ezelî pislikler, o gün, bir asırlık hesabı tek başlarına ödeyecekler. O güne dek, bu hesabı daha da kabartmak arzusundaki tüm lolipopları ve destekçilerini pistte kalmaya davet ediyoruz.
Baran Dergisi 734. Sayı