Hangi milletten olurlarsa olsunlar, dünyanın ultra zenginlerinin en önemli özellikleri gelir payı bakımından çalışanlarından ve genel olarak orta sınıf işçilerden çok daha az vergi ödemeleri. Dolayısıyla servetin yoğunlaşması küresel bir sorun ve giderek daha da kötüye gidiyor.
G20 maliye bakanlarının 25-26 Temmuz’da Rio de Janeiro’da düzenledikleri konferansın sonuç bildirgesinde ifade ettikleri gibi:
“Ultra yüksek net değere sahip olanlar da dahil olmak üzere tüm vergi mükelleflerinin adil bir biçimde vergi payı ödemesi önemlidir. Ultra yüksek net değere sahip bireylerin agresif bir şekilde vergiden kaçınması veya vergi kaçırması vergi sistemlerinin hakkaniyetini zedeleyebilir […]. Etkili, adil ve kademeli vergi politikalarının teşvik edilmesi, uluslararası vergi işbirliğinin ve hedeflenen yerel reformların ele alınmasına yardımcı olabileceği önemli bir sorun olmayı sürdürmektedir.”
Mali adalet demokrasinin temelini oluşturur. Yeterli vergi geliri olmadan hükümetler eğitim, sağlık ve sosyal koruma gibi hizmetleri güvence altına alamaz ve iklim krizi gibi (hâlihazırda dünya genelinde pek çok ülkenin istikrarını bozan) çok daha büyük sorunlara yanıt veremez. Bu alanlardaki eylemsizliğin vahim sonuçları göz önünde bulundurulduğunda en zenginlerin vergi paylarını adilce ödemeleri elzemdir.
Rio Deklarasyonu: Milyarderlere Vergi Cennetleri mi Sona Eriyor?
Rio Deklarasyonu önemli bir dönüm noktası. G20’nin kurulduğu 1999 yılından bu yana ilk kez tüm üyeler süper zenginlerin vergilendirilme yönteminin düzeltilmesi gerektiği konusunda hemfikir oldu ve bunu sağlama taahhüdünde bulundu. Bu fikir birliği birdenbire ortaya çıkmadı. Vergi adaletini savunanlar da zirve öncesindeki aylarda önemli bir yol kat etti.
Bu yıl G20’nin dönem başkanlığını Brezilya yürütüyor. Şubat ayı sonunda ülkenin Maliye Bakanı Fernando Haddad beni konuşmacı olarak São Paulo’daki üst düzey bir toplantıya davet etti. Vergi adaleti ve süper zenginlerin vergilendirilmesi üzerine (Paris’teki AB Vergi Gözlemevi’nin kurucusu ve direktörü olarak bu alanda çalışıyorum) bir rapor yazmakla görevlendirildim ve hazırladığım raporu Haziran sonunda, Temmuz’da yapılacak zirve tartışmalarına ışık tutması amacıyla sundum.
Ultra Yüksek Net Değerleri Elinde Bulunduranlara Yönelik Koordineli Asgari Etkin Vergilendirme Standardı Planı (A Blueprint for a Coordinated Minimum Effective Taxation Standard for Ultra-High-Net-Worth Individuals) başlıklı bu raporda, dünyanın 3.000 milyarderi, yani ultra yüksek net değerlere sahip olanlar için servetin yüzde 2’si oranında koordineli bir asgari vergi içeren yeni ve etkin bir vergilendirme standardı önerdim. Bu standart önemli bir gelir (yılda yaklaşık 200-250 milyar dolar) yaratmakla kalmayacak; milyarderlerin efektif vergi oranlarının orta sınıftakilerden daha düşük olduğu günümüz vergi sistemlerindeki yapısal adaletsizliği de düzeltecektir.
Küresel kamuoyu, ezici bir çoğunlukla ultra zenginlerin adil bir şekilde vergilendirilmesini destekliyor. Ipsos‘un Haziran ayında G20 ülkelerinde yaptığı bir ankete göre, halkın yüzde 67’si çok fazla ekonomik eşitsizlik olduğu konusunda hemfikir ve yüzde 70’i zenginlerin ödediği gelir vergisi oranlarının daha yüksek olması gerektiğini düşünüyor.
Rio Deklarasyonu önemli bir değişime işaret ediyor: Dünya liderlerinin bundan sonra ultra zenginlerin hepimizden daha az vergi ödeyerek sıyrıldığı bir sistemi destekleyemeyeceğini söylüyor. Maliye bakanları vergi şeffaflığını geliştirmeye, vergi iş birliğini arttırmaya ve zararlı vergi uygulamalarını gözden geçirmeye yönelik önemli girişimlerde bulunmayı daha önceden kabul etmişti.
Milyarderlerden alınacak yüzde 2’lik asgari verginin nihai metne dahil edilmesi konusundaysa siyasi bir uzlaşma sağlanamadı. Deklarasyonun oybirliğiyle onaylanması gerekliyken, ülkelerden bazıları teklifin kimi yönlerini onaylamayarak çekince koydular. Örneğin, ABD Başkanı Joe Biden’ın yönetimi milyarderlere asgari vergiyi ülke içinde desteklerken, konuyu uluslararası alanda ilerletme konusunda isteksiz davranıyor.
Yine de artık geri dönüş yok. Asgari vergi artık gündemde ve uluslararası vergi müzakerelerinin geçmişine bakıldığında, teklifin geleceği konusuna iyimser bakmayı sağlayan somut veriler bulunuyor. 2013 yılında G20, çok uluslu şirketlerin vergiden kaçınmalarının yaygınlığını kabul etmiş ve konunun ele alınmasına yönelik siyasi bir ivme sağlamıştı. İlk eylem planında vergi şeffaflığının geliştirilmesi, vergi işbirliğinin arttırılması ve zararlı vergi uygulamalarının gözden geçirilmesi yer alıyordu (ki aynı ifadeler Rio’da da kullanıldı). Ardından, Ekim 2021’de 136 ülke ve bölge (artık 140) yüzde 15 asgari kurumlar vergisini kabul etti.
Neyse ki tüm ülkelerin milyarderler (ya da politika yapıcıların karar vermesi halinde süper zenginler yani centi-milyonerler) için yüzde 2 asgari vergi uygulamasına geçmesine gerek yok. Tek ihtiyacımız, ultra zenginlerin servetini tespit etmek ve değer biçmek için bir dizi kural üzerinde anlaşmak ve milyarderlerin vergi ikametgahına bakılmaksızın etkili vergilendirme uygulayacak araçları benimseyecek kritik bir ülke grubu. Bu şekilde, ultra zenginlerin mali cennetlere kaçtığı bir senaryodan kurtulabilir ve böylece milyarderlere en düşük vergi oranını sunmak için yarışan ülkeler arasında dibe doğru giden yarışı sona erdirebiliriz.
Son on yıl içerisinde vergilendirme konusunda uluslararası işbirliği önemli ölçüde gelişti. Örneğin banka bilgilerinin otomatik olarak değiş tokuş edilmeye başlanması, vergiden kaçınma olasılığını büyük ölçüde azalttı. Dünyadaki milyarderlerin adil vergi paylarını ödemelerini sağlamak için gereken araçlara zaten sahibiz. Bundan sonra hızlı ve etkin bir şekilde hareket etmek hükümetlere düşüyor.