Kasım Süleymani’nin mirası İslam alemi boyunca tartışılıyor. İranlı veya Şii olmadığı halde birçok kesim onun mirasına sahip çıktı. Kahramanları olarak sayıyor. Sebebi de Amerikalılarca öldürülmesi ve mücadelesini de bu zemine oturtmaları ve bu eksende görmeleri. Bu siyasi galat-ı meşhurlardan olsa da alıcısı çok. Kasım Süleymani meftunluğu popülist eğilimlerin ne kadar İran ekseninin etkisinde kaldığını, beslendiğini veya tesirinde olduğunu göstermektedir. Sözgelimi Mahathir Muhammed’in bir atraksiyonla Kuala Lumpur’da İslam İşbirliği Teşkilatının bazı üyelerini toplaması ve bu meyanda İran Cumhurbaşkanı Ruhani’yi de davet etmesi ve sonrasında İslam aleminin İran’la kenetlenmesini talep etmesidir. Bu hiç şık ve uygun bir davranış olmamıştır. Kasım Süleymani’nin ölümü üzerine İran ile birlikte hareket etmenin lüzumundan bahsetmiştir. Bu da Muhathir Muhammed’in popülist kişiliğini yansıtmaktadır. Sözünde durarak Enver İbrahim lehine başbakanlıktan feragat edeceği yerde centilmenlik anlaşmalarını hiçe sayarak iktidarı elinde tutmanın hesaplarını yapmaktadır. Acaba Mahathir Muhammed, Suudi Arabistan ile eski başbakanlardan Necip Abdurrazık arasındaki özel ilişkilere kıskanarak veya nispet ederek mi İran’ın kanatları altına girmiştir?

İdeolojik Pusulanın Şaşması

Son sıralarda İslami kesimler arasında ideolojik pusulanın şaştığını görmekteyiz. Şam ile Kudüs süreçleri arasında fark gözetenler işin keyfiyetini anlamamış görünüyorlar. Suriye’de Esat tarafında olanların Filistin’de veya Kudüs’te İsrail karşıt olmaları eşyanın tabiatına aykırıdır. Nitekim, Hamas çevrelerinde ideolojik bir kaymanın, sapmanın emarelerinin yaşandığını veya pusulanın şaştığını görebilmekteyiz. İsmail Heniye, Kasım Süleymani’nin ‘Kudüs şehidi’ olduğunu ileri sürmüştür. Bugün Hamas’ın başında olan İsmail Heniye ile Yahya Sinvar’ın, İran ekseni doğrultusunda hareket ettiklerini görebiliyoruz. Yanlış bir tercih!.. Heniye’nin Kudüs şehidi dediği Kasım Süleymani Şam rejimi tarafından da kendi şehitleri olarak nitelendirilmiştir. Nitekim, Suriye Başbakanı İmad Hamis taziye için Tahran’a gittiğinde Kasım Süleymani’nin ‘Suriye şehidi’ olduğunu söylemiştir. Doğu Perinçek şehitlik mertebesi yarışmasında onlardan geri kalır mı hiç! Açmış ağzını yummuş gözünü ve Kasım Süleymani’nin bir ‘insanlık şehidi’ olduğunu ileri sürmüştür. İran rejim taraftarları öldürüldükten sonra karaltısını Hazreti Hüseyin ile cennette buluşturmuşlardır. Neredeyse bazı kiliseler de korodan geri kalmamak için kendisini ‘aziz’ ilan edecekler!

Hiç beklenmedik yerlerden Kasım Süleymani’yi sahiplendiler. Umman Sultanlığı’nın Dışişleri Bakanı Yusuf Alevi de yine Kasım Süleymani’yi şehitleri arasında saymıştır. Bu savrulma karşısında Filistin’de İslami Hareket’in güzide isimleri arasında yer alan Kemal Hatip ile Raid Salah ideolojik pusulayı doğrulttular ve Kasım Süleymani’nin zulüm mekanizması olan İran rejiminin bir zulüm makinası olduğunu ortaya koydular. Savrulmadan ideolojik bariyer ve istinat duvarını sağlam tuttular.

Bununla birlikte kalemiyle birlikte fikri kirlenme karşısında detoks uygulayanlardan birisi olan Mısırlı Muhammed Muhammed Hüseyin’in ifadesiyle “Husununa Müheddedetün mine’l dahil” yani kalelerimiz içten tehdit altında bulunuyor. Fethi Yeken de, “Davet Yolunda Düşenler” başlıklı kitabında bunu anlatmaya çalışsa da Lübnan’da o da son faslında Hizbullah’ın çekim alanına girenler arasına kaymış ve onların safını tutmuştur. Maalesef ilk dökülenler arasında bizzat kendisi de yer almıştır. Lübnanlı Said Şaban ile birlikte Fethi Yeken İran parantezine ilk giren Sünniler arasında yer aldılar. 

Cemil Meriç’in Cemaleddin Afgani ile ilgili çarpıcı bir tespiti vardır. Adeta şehirlerin ve ülkelerin kendisini sahiplenmek için yarışa girdiklerini söyler. Şehirler ve ülkeler Afgani’yi paylaşamazlar adeta onun için çekişirler, yarışırlar. Kapışırlar. Şimdi de Kasım Süleymani neredeyse dinli dinsiz herkesin şehidi olmuştur! Bir tek Vatikan veya birkaç adres bu çekişmenin dışında kalabilmiştir!

SAVAŞ SUÇLUSU

Şüphesiz Kasım Süleymani savaş suçlusu olarak tanımlanabilecek kimseler arasında yer alıyor. İleride tarih Vladimir Putin, Beşşar Esat ve Kasım Süleymani gibiler hakkında hükmünü verirken bu isimlerin savaş suçlusu olduklarını kaydedecektir. Putin reddetse bile 2015 yılının Temmuz ayında Putin’i ayartarak Suriye meselesinin içine çekmiştir. Kasım Süleymani’nin 2014 yılında zuhur eden IŞİD’e karşı mücadele ettiği dolayısıyla terörü karşı vaziyet aldığı iddiaları da sakıt iddialardır. Aksine Kasım Süleymani Şii terör örgütlerinin orkestra şefi olduğu gibi aynı zamanda Beşşar rejimine karşı da halkın hoşnutsuzluğu karşısında ilk günden beri vaziyet almıştır. Suriye’de 2011 yılında Mart ayında başlayan halk hareketine karşı ilk günden itibaren Esat rejiminin saflarında savaşmıştır. Yani sivilleri öldürmüştür. Esat rejiminin Savunma Bakanı Ali Eyyüp, Kasım Süleymani ile tanışıklıklarının 2011 yılına dayandığını ve aynı yıl ortak hedeflere karşı müşterek harekat düzenlediklerini ifade etmiştir. Bu da gösteriyor ki Süleymani’nin faaliyetleri iddia ettikleri gibi münhasıran IŞID’a karşı olmamıştır bilakis savunmasız halkı ve siyasi hareketini de hedef almış, tenkil etmiştir. Sözde Şii mezarlarını veya kutsal eşiklerini korumak için durumdan vazife çıkarmış ve yayılmacılıklarına mezarları bile alet etmişlerdir. Bu itibarla ‘Elhaküm et Tekasür’ Suresi ve ilgili ayetleri İran’ın bu mezar politikalarına da ışık tutmakta, parmak basmaktadır. Ehl-i beyt mezarlarını korudukları teziyle Afganistan, Pakistan, Lübnan ve Irak’tan Suriye’ye gözü dönmüş milis güçleri sevk etmişlerdir. Bunun sevk ve idaresini de Kasım Süleymani yürütmüştür.

Ölüm Mangalarının Bölgesel Şefi

ABD’nin açtığı çığırdan ilerleyerek, yürüyerek Irak ve Suriye’yi kan gölüne çevirmiştir. Ortaklarıyla birlikte vaktiyle Haşd i Şabi’nin bileşenlerini kurmuştur. Ardından da IŞİD bahanesiyle Haşd-i Şabi sahaya sürülmüştür. İran yanlısı Bedir Tugaylarının milis şefi Hadi Amiri Irak işgalinden sonra bu ülkeye damlayarak Sünni direniş odaklarını hedef almış ve kimlik katliamına girişmiştir. Yeni rejiminin politikası kimlik katliamıdır. Bunun için Bakır Cebr Solağ adlı içişleri bakanı ölüm mangaları kurmuş ve bunlar İran ile ABD’nin çıkarları için zararlı gördükleri ve İran nüfuzuna engel addettikleri isimleri tasfiye etmeye yönelmişlerdir. Bir benzerini ise Sünni görünen Kaide veya onun kolları yapmış ve Sünni kitle arasında tarzını tasvip etmeyenleri öldürmeye başlamıştır.  Böylece Irak’ın yetişmiş insan kaynakları iki hatta çok yönlü ateş altında kalmış ve zarar görmüştür.

Vaktiyle Hadi Amiri ile Bakır Cebr Solağ gibilerinin yaptığı infaz politikalarını Kasım Süleymani ve yardımcıları devralmıştır. Hadi Amiri gibiler ise onun şemsiyesi altında faaliyet sürdürmeye başlamışlardır. Kasım Süleymani bütün Şii terör örgütlerinin orkestra şefi olmuştur. Ramazan Fecr Ünitesi veya Altın Ölüm Mangası gibi isimler altında örgütlenen ölüm mangaları münhasıran Sünnileri katletmeye devam etmişlerdir. Aynen Bush’un politikalarında olduğu gibi Irak’ta ‘yaratıcı kaos’ doktriniyle aktif hale getirmişlerdir. Kudüs Güçleri bu tür bütün milislerin ortak şemsiyesi olmuştur. Elbette infaz emirlerini bizzat Kasım Süleymani değil onun namına 2010 ile 2020 yılları arasında yardımcılığını yapan Ahmet Forzende gibi isimler yürütmüştür. Forzende Fecr suikast timiyle birlikte Irak’tan taşıdığı ölüm timlerini veya keskin nişancıları İran rejimine kazan kaldıran Ahvaz bölgesinde istihdam etmiştir. İnfazcı veya tetikçi unsurlar Irak’ta Bedr Tugayları, Hizbullah ve Mehdi Ordusu saflarından derlenmiştir.

Demografik Mühendis

Suriye halkını yerinden yurdundan sökmek ve topraklarını boşaltmak savaşın bir sonucu değil bizzat nedenidir. 1982 sonrasında Lübnan’da Şiiler tabir caizse savaşı yatakta yani nüfuslarını artırarak kazanmışlardır. Suriye’de ise böyle bir şansları yoktur. Burada ise farklı politikalar uygulamışlardır. Bu politikaların başında ülkenin asli unsurlarından arındırılması ve Sünnisizleştirilmesi gelmektedir. Irak’ı Baassızlaştıranlar Suriye’yi Baaslandırmışlardır. Onun ötesinde Suriye’de Bosna’da yapıldığı gibi etnik veya mezhebi temizlikle birlikte halkından arındırarak yerine oradan buradan devşirme, toplama unsurlar yerleştirilmiştir. Bütün dünya Müslüman nüfus patlamasından korkarken Suriye rejimiyle birlikte İran ile Rusya da Suriye ve bölgedeki Sünni nüfusundan korkmakta ve ülkeyi asli sahiplerinden arındırmayı hedeflemektedir.

Bu politikanın ayak seslerini 1982 yılında Hama olayları sırasında da görebiliriz. Seraya ed Difa namıyla anılan Rıfat Esat’ın komuta ettiği birlikler Hama halkını katliamdan geçirmişlerdir. İnsanlıktan çıkan ve canavarlaşan (haliyle Süleyman Vahş’ın çocukları) Rıfat Esat Hama’daki katliamlarını şöyle tanımlayacaktır: “10 yıllık, 20 yıllık nüfus planlaması yaptık.” Lübnanlı Maruni asıllı analizcilerden Nebil Halife’nin ifadesiyle demografik yapıyla oynama savaşın sonucu değil sebebidir. Kasım Süleymani de yürüttüğü tehcir ve iskan politikasıyla bihakkın “demografik mühendis” lakabını hak etmiştir. Ermeni tehcirinden dolayı hala Talat Paşa’yı Cemal Paşa’yı suçlayanlar Beşşar Esat, Putin gibi arındırıcıları seyrediyorlar. Nitekim bir defa bile Suriye’de etnik temizliği görmeyen Le Point dergisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kapağına taşımış ve üzerine de şu küstah ibareyi kondurmuştur;

Nettoyage ethnique, la méthode Erdogan/L’éradicateur: Etnik temizlik Erdoğan’ın bildik yöntemi: Kazcı, kökleyici!” 

Esasında İran Suriye’de Fransızların misyonunu İran tamamlıyor. Fransa Nusayrilerin iktidara gelişlerinin, ülkeyi ele geçirmelerinin önünü açmış İran ise arkadan süreci tamamlamıştır. Bu açıdan da Fransızlar Kasım Süleymani’ye atfedecekleri sıfatları Erdoğan’a yamıyorlar. Bu gibi suçlamalarla Türkiye’yi terbiye etmeye ve askeri harekatının önünü kesmeye, durdurmaya çalışıyorlar. Ama bücür ve bodur Fransa’nın gücü buna yetmeyecektir.

İran ve ortakları bugün Sünni Suriye’de Şiileştirme politikası izliyor ve bunu da iki uçlu tehcir ve iskan (boşaltma doldurma) politikasıyla taçlandırıyorlar. Bir ayetle meseleye nokta koyalım: Mümtehine Suresi 8’inci ayette Allah’ın bizlere buyruğu şöyle:

“Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilik etmekten ve onlara karşı adaletli davranmaktan sakındırmaz. Çünkü Allah adaletli davrananları sever.”

İran ve ortakları hem akide zemininde Sünnilerle savaşıyor hem de onları yerlerinden yurtlarından sürüyorlar. Bir de mezarları korumak ve tekfire karşı çıkmak için savaştıklarını söyleyerek kuyruklu veya sunturlu yalana başvuruyorlar.  

Kasım, sefil rejimin sefil unsuruydu…

Yazı: Mustafa Özcan

Aylık Dergisi 185. Sayı Şubat 2020