X ışınları, Wilhelm Roentgen tarafından 1895 yılında keşfedildiğinden beri tıbbi tetkiklerden havaalanlarındaki güvenlik taramalarına kadar her yerde kullanılıyor. Hatta NASA’nın Mars’a gönderdiği uzay aracı Curiosity bile Mars’taki kayaların hangi maddelerden oluştuğunu incelemesine yarayan bir X ışını cihazı taşıyor. X ışınlarının bilimdeki önemli kullanım alanlarından biri de numunelerdeki maddelerin tipini belirlemek. Bir numunede X ışınıyla tespit yapılması için gereken madde miktarı, parçacık hızlandırıcılı X ışını kaynakları ve yeni cihazların geliştirilmesiyle büyük ölçüde azaldı. Bugüne dek bir numuneden X ışınıyla alınabilen en küçük miktar, yaklaşık 10.000 atom veya daha fazlasını kapsayan attogram birimiyle ölçülüyordu. Bunun sebebi ise bir atomun ürettiği X ışını sinyalinin son derece zayıf olması ve bu sinyalin geleneksel X ışını dedektörleriyle tespit edilememesiydi. Hla’ya göre bilim insanları uzun süredir sadece bir atomun röntgenini çekebilmeyi hayal ediyordu. Bu hayal, Hla’nın öncülük ettiği araştırma takımıyla beraber artık gerçeğe dönüştü.
31 Mayıs’ta Nature bilim bülteninde yayımlanan ve bültenin 1 Haziran 2023’teki basılı halinin kapağını süsleyen makalede, Hla ve diğer birtakım fizikçi ile kimyagerlerin çalışması detaylı biçimde anlatılıyor