HÜDA PAR'ın haftalık gündem değerlendirmesini basınla paylaşan HÜDA PAR Sözcüsü Yunus Emiroğlu, özellikle iç gündeme ilişkin önemli konulara temas etti.
Fiyat artışlarının durmak bilmediği akaryakıtta artış oranlarının seçimden bu yana iki katı aştığını ifade eden Emiroğlu, "Döviz kurlarında yaşanan benzer artış oranına ek olarak küresel piyasalarda petrolün varil fiyatında görülen yükselişler, akaryakıt pompa satış fiyatlarının fahiş derecede yükselmesine yol açtı. Neredeyse tüm sektörlerde temel girdiler arasında yer alan akaryakıt fiyatlarındaki artışlar ister istemez maliyet artışlarına ek olarak nakliyat başta olmak üzere birçok alanda fiyatların yükselmesine neden olmaktadır. Yüksek enflasyondan dolayı alım gücünün düştüğü, ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadeleyi öncelikli hedef edindiği bir ortamda, yaşanan bu artışlar misliyle çarşı pazarlardaki fiyatlara da yansımaktadır. Bu artışlar halka ek bir yük getirdiği gibi temmuz ve ağustos ayı enflasyon verilerinde görüldüğü üzere ülke ekonomisini daha yüksek bir enflasyon oranıyla karşı karşıya bırakacaktır. Bu nedenle enerjide dışa bağımlılığı azaltacak adımlara hız verilmeli; ekonomi, kur ve faiz sarmalından kurtarılmalıdır." ifadelerini kullandı.
"Çiftçiler, girdi maliyetleri konusunda daha etkin bir düzeyde desteklenmeli ve korunmalıdır"
15 Eylül'de yayımlanan kararnameyle çiftçilere yapılacak mazot ve gübre desteği ödemelerinin belirlendiği ve ödemelerin bu yıl erkene alınmasının çiftçiler açısından faydalı olacağını ifade eden Emiroğlu, şöyle konuştu:
"Geçen yıla oranla artan gübre fiyatlarına karşın, gübre destek miktarında geçen yılın tarifesi uygulanmış, herhangi bir artışa gidilmemiştir. Farklı ürünlerde farklı artış oranlarının belirlendiği kararnamede, geçen yıla oranla dekar başına yapılan mazot desteği artışları yüzde 27 ile yüzde 32 arasında olmuştur. Mazotta son aylarda yaşanan artış oranının yüzde yüz civarında olmasına rağmen çiftçiler için açıklanan söz konusu destek miktarı maalesef yetersiz kalmıştır. Tarımsal üretimin önemi gittikçe artmaktadır. Ülkeler açısından gıda güvenliğinin sağlanması her geçen gün biraz daha zorlaşmaktadır. Dolayısıyla gıda güvenliği, stratejik öneme sahip hayati bir meseledir. Türkiye tarımsal üretim kapasitesini artıracak etkili önlemler almalıdır. Bunun için de çiftçiler, başta mazot ve gübre giderleri olmak üzere girdi maliyetleri konusunda daha etkin bir düzeyde desteklenmeli ve korunmalıdır. "
"Kışkırtmaya yönelik her türlü yaklaşım emperyalizmin ve siyonizmin bir oyunudur"
"Örgütlü ve sistematik bir şekilde köpürtülen ırkçılık ve mülteci düşmanlığının, toplumsal huzur ve barışı tehdit edecek boyuta ulaştığını belirterek Türkiye'yi bekleyen tehlikeye dikkat çeken Emiroğlu, "Siyonist işgal rejimi ile şüpheli ilişkiler içerisinde olan birtakım karanlık yapılar eliyle iç savaş provaları yapılmakta, sosyal medya destekli kirli provokasyonlar gerçekleştirilmektedir. Gerçekleştirilen provokasyonlar neticesinde kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere masum insanlar saldırılara uğramakta, zarar görmektedir. İslam ülkelerinde, ister etnik temelde olsun isterse mezhepsel temelde olsun farklı toplumsal kesimleri birbirine karşı kışkırtmaya yönelik her türlü yaklaşım emperyalizmin ve Siyonizm'in bir oyunudur. Güya vatan, millet adına bu oyuna alet olanlar da emperyalistlerin maşası ve basit bir piyonudur." şeklinde konuştu.
"Kirli oyun bir kez daha sergilenmek istenmektedir"
İslam dünyasının kirli oyunlara yabancı olmadığını belirten Emiroğlu, "Yüzyılı aşkın bir süredir bu tarz kirli oyunlarla coğrafyamızda çeşitli operasyonlar çekildi. Müslüman halklar, sunî olarak çizilen fiziki ve zihinsel sınırlarla ayrıştırılıp birbirine karşı düşmanlaştırıldı. Bugün, figüranları değişmiş olsa da ana aktörleri değişmemiş olan aynı kirli oyun bir kez daha sergilenmek istenmektedir. Halkımız, gerekçesi ne olursa olsun bu kirli senaryonun figüranlığını yapanlara prim vermemeli; gençlerimiz, toplumsal huzur ve barışı hedef alan her türlü yaklaşımdan uzak durmalıdır. Hükümet, söz konusu kirli provokasyonlara karşı geç kalmadan etkili önlemler almalıdır. Toplumun farklı kesimlerini birbirine karşı kışkırtma amacı güden her türlü yalan haber ve provokasyon hukuken cezasız kalmamalı ve cezalar caydırıcı olmalıdır." dedi.
"Geçinmekte zorlanan dar gelirli aileler, öğrencilerine ek kaynak almakta zorlanmaktadır"
"Her eğitim-öğretim yılının başında olduğu gibi bu yıl da okullarda kaynak kitap tartışması yaşanmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığının dağıtmış olduğu kitaplar içerik olarak yetersiz görüldüğü gerekçesiyle öğretmenler ek kaynak talebinde bulunmaktadır. Böylece devletin dağıttığı kitaplardan ders işlenmemekte ve o kitaplar bir kenara atılmaktadır. Bu da ciddi bir kaynak israfına ve velilere ek bir masrafa sebep olmaktadır. Özellikle geçinmekte zorlanan dar gelirli aileler, öğrencilerine ek kaynak almakta zorlanmaktadır." diyen Emiroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Geçen yıl Bakanlık ek kaynak alımını yasakladı. Ancak bu karar geç alındığı için birçok veli ek kaynak almak zorunda kalmıştı. Geçen yıl yayımlanan genelgeye rağmen bu yıl da birçok öğretmen, velilerden ek kaynak talebinde bulundu. Servis ücreti, kırtasiye ücreti, kıyafet ücretine bir de ek kaynak ücreti eklenmesi dar gelirli aileleri daha fazla zorlamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı, ek kaynak talebine acilen müdahale etmeli, bunun için gerekli adımları hemen atmalıdır.
Bu yıl dağıtılan kitaplar içerik olarak yeterli değildir. Bu eksiğin giderilmesi için acilen ek kaynak dağıtılmalı, dağıtılacak ek kaynaklar içerik olarak nitelikli olmalıdır. Buna rağmen ek kaynak talep eden idareci ve öğretmenler uyarılmalı ve bu durumun önüne geçilmelidir. Her yıl aynı sorunların yaşanmaması için eğitim-öğretim sezonu başlamadan önce Bakanlık, kitapları zamanında hazırlayıp okullara ulaştırmalıdır. Öğrencilere dağıtılan kitaplar ek kaynağa ihtiyaç duyulmayacak hale getirilmelidir."
"Diş hekimliği hizmetlerinde yaşanan sorunların çözümü için bu mesele ivedilikle masaya yatırılmalı"
Halkın diş hekimliği hizmetlerinde yaşanan sıkıntılardan şikayetçi olduğunu ifade eden Emiroğlu, "Kamu hastanelerinde yeteri kadar diş hekimi istihdam edilmemesi ve hastanelerde bu alanla ilgili muayene randevu taleplerinin istenen zamanda ve seviyede oluşturulamaması, hasta başına verilen muayene süresinin yetersiz olması, ciddi mağduriyetlere neden olmaktadır. İhtiyaç ve istihdam planlaması doğru ve gerçekçi bir şekilde yapılmadığı için Ağız ve Diş Sağlığı Hastaneleri ile Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri ihtiyaçlara cevap verememekte, binlerce diş hekimliği mezunu açıkta kalmaktadır. Diş hekimliği hizmetlerinde yaşanan sorunların çözümü için bu mesele ivedilikle masaya yatırılmalı, ihtiyaca cevap verebilecek şekilde daha gerçekçi bir planlama yapılmalıdır." ifadelerini kullandı.
Ağız ve diş sağlığı hizmeti veren kamu hastanelerinin sayısının şehirlerin nüfusu dikkate alınarak planlanması, kamuda daha fazla diş hekimi ve yardımcı personel istihdam edilmesi gerektiğinin altını çizen Emiroğlu, "Diş hekimlerinin ve diğer sağlık çalışanlarının ekonomik kaygılarının hafifletilmesi ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi sağlanmalıdır. Vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırmak için farklı alternatifler üretilmeli, hastaların kısa sürede muayene olabilmeleri sağlanmalı, muayene için ayrılan süre hastalığın türüne göre teşhis ve tedavi için yeterli seviyeye çıkarılmalıdır. Pilot uygulaması bazı illerde başlayan 'Aile Diş Hekimliği' modelinin Türkiye geneline yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Ayrıca ağız ve diş sağlığı konusunda koruyucu hekimlik uygulamalarına ağırlık verilmelidir." diyerek açıklamasını sonlandırdı. (İLKHA)