Sezen Aksu’nun Hz. Âdem ve Havva validemize yaptığı “cahil” hakaretinden sonra İslam’dan bihaber Batıcı laik kesim, “Allah Kur’an’da cahil demiş, biz de cahil deriz.” gibi hadsiz ve ahlaksızca ifadeler kullanıyor. Özellikle İslâm diniyle herhangi bir bağı olmayan, her fırsatta İslam’a kin ve nefretlerini kusan kesim, küfür içindeki hallerine bakmadan bir de Müslümanlara İslâm’ı öğretme cüretinde bulunuyor.
Cumhuriyet gazetesinin köşe yazarlarından Mehmet Ali Güller, “Adem’in Şeytana uyması cahilliktir.” başlıklı yazısında Hz. Adem’e cahil denilmesinin hakaret olmadığını şu sözlerle ifade ediyor:
“Sezen Aksu’nun şarkısında Âdem ve Havva için “cahil” demesi, dine hakaret değildir. Zira Allah yasakladığı halde Âdem’in Şeytan’a uyarak elma çalması ve bu nedenle Cennet’ten kovulması, gerçek dindarlar için zaten cahilliktir. Arapça “chl” kökünden gelen cahil, “bilmeme, habersiz olma” demektir. Âdem’in Şeytan tarafından kandırılabilmesi, cahilliktir. Sezen Aksu’nun şarkı sözünde kastettiği tam da budur: ‘Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete. Selam söyleyin o cahil Havva ile Âdem’e.’”
Amaçları İslam’la alay
Allah, Kur’an-ı Kerim’de “Artık ikisi de ondan yediler, hemen ikisi için avret mahalleri açılıverdi. Üzerlerine cennetin yaprağından yapıştırmaya başladılar. Ve Âdem Rabbine âsi oldu da şaşırdı kaldı.” buyuruyor. Tefsirlerde ise bu ayeti kerime için müfessirler, Hazreti Adem’e bir uyarı yapıldığını, onun işlediği günahtan sonra tövbe ettiğini, tövbesinin kabul edildiğini ve onun seçkin kılındığını, yani peygamber olarak görevlendirildiğini söylüyor.
Ayrıca Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “Peygamberler olmasaydı medeniyet olmazdı”, “İlk insan, ilk peygamberdi; ilk dil, ilk insanla vardı”, “Allah Kur’an’da, Adem'e bütün isimleri öğrettiğini buyurmuştur ve insanın eşya ve hadiseleri tanıması ve tahakkümü de böyle, dil ile başlar.” ifadelerinden de anlaşılıyor ki; dil, kültür, medeniyet ilk peygamber olan Hazreti Adem’den tevarüs ediyor. Allah’ın bizzat peygamberini bilgilendirdiğini buyurduğu halde, bir peygamberi cahil diye itham etmek, hakaretten öte iftiradır, hadsizliktir. Zaten bu kesimin tek amacı da İslam diniyle alay etmek ve aşağılamak.
Güller yazısının devamında ise, “Elbette AKP’nin bir gündem değişikliğine ihtiyacı var ve buradan hareketle toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmeye, kendi tabanını safta tutabilmek için laik-dindar kavgası yaratmaya ihtiyacı var. Nitekim Erdoğan’ın cami cemaati önünde “Hz. Âdem efendimize uzanan dilleri koparmak bizim görevimizdir” demesi, dindar tabanı parti safında tutma amaçlı, ancak dindarları laiklere karşı kışkırtan ve çok tehlikeli bir tehdittir.
O nedenle “AKP’nin gündem değiştirmek istemesi” diyerek soruna sırt dönülemez. Zira 20 yılın özetidir: AKP, siyasal İslamcı “davası” için sürekli bu tür baskıları yapmakta, toplum üzerinde bir korku iklimi oluşturmakta ve adım adım yaşam alanlarımızı daraltmaktadır. “Gündem değişikliği” diyerek bu saldırılara karşı koymayan bir toplum, giderek özgürlüğünü yitirecektir.” diyerek Müslüman Anadolu halkının hakkı olanı Batıcıların elinden alacağı yönündeki endişelerini de paylaşıyor.
Batıcı laikler artık hâkimiyeti kaybetti!
Bu topraklara Kemalist cunta Müslüman kanı dökerek hâkim oldu. Kimse kusura bakmasın, bu saatten sonra hesaplaşmadan kaçış yok. Batıcılara artık bu memlekette hâkimiyet yüzü de yok. İktidarın dindarları laiklere karşı kışkırtıp kışkırtmaması da Müslümanlar için önemli değil. Müslümanlar gözünü açtı ve artık size fırsat vermeyecek. Bu toplum bir asırdır Kemalist vesayet altında özgürlüğünü yitirmiş, garip ve esir durumdaydı, artık esaret zincirleri kırıldı, kabına sığmıyor.
Müslümanlar olarak bütün şart, alan, konum, yetenek ve projelerimiz ve dahi her türlü istikbal düşüncesi ve hamlelerimiz İslami bir rejimin tesisi üzerine olmalı. Mevcut iktidara da bunun şartlarını pazarlıksız olarak hatırlatma ve yönlendirme de biz Müslümanlara bir borç. Eğer ki iktidar İslâmî bir düzenin tesisi önünde engel olmaya kalkarsa, onlar da bu selin önünde duramaz.
Bu kavga Müslümanlarla Batıcı laiklerin kavgasıdır
İslam’ı evle cami arasına hapseden ve sümüklü, sünepe, ezik bir Müslüman portresi çizen anlayışa da en başından beri karşı olduğumuzu bildirerek diyoruz ki; o günler çok eskilerde kaldı. Memleketin iğne ucu kadar bile boşluk kalmayacak şekilde her karış toprağında, hâkim bir fikrin temsilcisi olarak hâkim tavrımızla Kemalistlere ve Kemalist dünya görüşü tesiri altında kim varsa hepsine en küçük meselelerde bile buranın Müslümanların olduğunu hissettireceğiz. İçimizdeki kimi Müslümanların gösterdiği aşağılık kompleksine de geçit vermeyeceğiz.
Kemalist rejimin çatırtıları Türkiye’nin her yerinden bir çığlık halinde duyuluyor artık. Bu kavga Müslümanlarla Batıcı laiklerin kavgasıdır. İstikbal İslâm'ındır mutlak müjdesinin davacısı ve bu davanın bütün ömrüyle ispatçısı olan Kumandan Mirzabeyoğlu’nun Marifetname eserinde dediği gibi “En zor olan şey, ihtirasa en yakın olandır.” Allah, pervasızlardan yanadır. İhtiraslıyız!
Görüş: M. Taha İnci