Hocam, ilginç bir şekilde, okuru da şaşırtarak 6’ncı cepheye üstel hızla arttırılmış hayvan sevgisini koyuyorsunuz. Yani bu insanlığı küresel ifsad etme projesinin bir ayağının da bu olduğunu söylüyorsunuz ve ortaya koyduğunuz deliller, tanılar, tespitler, teşhisler bir mantık çerçevesinde okurunu ikna ediyor. Bu akım nereye dayanıyor?
Mustafa Merter: Bu bir mühendislik projesi. Aslında benim hayvan sevgisini o beş cepheye entegre etmem aklıma gelmezdi. Fakat senin müşahede ettiğin gibi, çevremde gördüklerimden sonra, ‘ne oluyor’ dedim. Ya çocuklar hayvanı seviyor… Yok! Altında bunun bir bit yeniği arıyorsun. Mesela benim gibi bir insan, hayvanları çok severim. Askerde bir uçak fabrikasının doktoruydum. Fabrikanın kantinindeki yemek artıklarını toplar, nizamiyedeki köpeklere dağıtırdım. Bunu söylüyorum ki de ‘vay gaddar herif bak hayvanları sevmiyor’ demesinler. Kedilerle konuşurum, köpeklerle konuşurum. Baktım ki üstel bir hızla artan çok kısa zaman içinde 10 sene 15 sene içinde çevremden müşahede ettiğim aşırı bir hayvan sevgisi var. Bunu yaparken insanlar senede 260 milyar doları, hayvan maması ve hayvan oyuncağı için harcıyorlar. Amerika’daki bütçe 100 milyar dolar. Bu 100 milyar doların dörtte biriyle 25 milyar dolarla dünyadaki özellikle çocukların açlığının önüne geçilir. Şimdi bunu görmekten, anlamaktan aciziz.
İnanılmaz üstel bir hızla da artıyor. Mesela mamaların kalitesi değişiyor. Hayvanlara oyuncaklar alınıyor. Turgut Reis’te benim gittiğim bir kahve var, giderim otururum. Geçenlerde benim oturacağım yerde köpek oturuyordu. O köpeğe bir şey diyecek olsan, özellikle hanımefendiler itiraz ediyorlar. Bir kere istedikleri gibi bizi manipüle ediyorlar.
Nasıl bir manipülasyon Hocam?
Mustafa Merter: Şimdi... Bir arkadaşımın kızı... Arkadaşım bana anlattı. Kızına demiş ki; ‘Ya benim güzel kızım. Sen ne kadar merhametlisin, hayvan seviyorsun, güzel ama bu hayvanlara verdiğin parayla, Afrika’da bir çocuğu veya beş çocuğu, on çocuğu bir ay beslersin.’ Kızından aldığı cevap ne biliyor musun? ‘Çocuklar beni ilgilendirmiyor.’ Arkadaşım dedi ki; içim yandı. Şimdi, geliyorum işin ince psikolojisine. Genç hanımefendilerde özellikle fıtrattan gelen bir çocuk sevgisi vardır. Yani izdivaç yapmanın, aile kurmanın motivasyonlarından biridir. Fıtrattan gelen o sevginin tahakkuk etmesi, gerçekleşmesi için evlenmek çocuk sahibi olmak demektir. Doğumunu yaşayacak, birçok haller yaşayacak ama çocuk da o hali yaşayacak. İşte bu bir kaydırılmış merhamet projesidir.
Çocuğun yerine koyacağı, o duyguyu yaşayacağı ama aslında yaşayamayacağı… Değil mi Hocam?
Evet yaşayamayacağı. Çünkü çocuğun verdiği hazzı bir kedi veya köpek hiçbir zaman veremez. Bunu yapan hanımefendiler, biliyorsun evlilik yaşı 30’lara geldi. Bunu yapan hanımefendiler çoğu zaten dengesiz. Hap yutuyorlar. Kedi ve köpek yetmiyor. Ama gözü dönmüş bir şekilde. İşin ince detayını bilmediğimiz için doğal bir süreç zannediyoruz bunu. İşin altındaki sebepleri anlayamıyoruz. Bunları anlamamız lazım artık.
İnsan devreden çıkarılıyor artık değil mi?
Evet. Aile kurmayacak. Bak dikkat et. ‘Aileyi ifsat projesi’ dedik. Çocuk yapmazsa, evlenmezse aile olmayacak. Ama bu duyguyu ve ihtiyacı da biliyorlar. Ona yön değiştirtiyorlar. Psikolojide buna ‘yön değiştirtme’ denir. Bir savunma mekanizması var. Bunu istediği gibi yapıyor. Yani sanki kuklacının elindeki o kızlarımız… Sadece kızlar değil ama özellikle kızlar. Kuklacının elindeki kuklalar gibi. İstediği gibi. Tabii bu ruh sağlığına, psikolojiye çok zararlı bir şey. Kullanılan antidepresan miktarları da zaten bunu gösteriyor. Şimdi buradan başka bir şey daha çıkıyor. Demek ki biz her gün yeni bir projeyle karşılaşabiliriz. Anladılar. Tuttu.
“İmdat devri bitti!”
Mustafa Hoca, söylemişimizi sonlandırırken yine “imdat” dercesine şunları söyledi:
“İmdat dememiz gerekiyor ama artık imdat devri bitti. Şunu yaptılar bunu yaptılar şöyle oldu böyle oldu devre artık bitmesi lazım. Bundan sonra cephe analizlerini ciddi bir şekilde yapıp karşı tedbirler üretmemiz lazım. Bir milli kurtuluş projesi hazırlanmalı, çünkü insanlığı yok etmek istiyorlar. Yani her şeyin öncesinde geliyor ve bu partiler üstü bir şey. LGBT’ye destek veren partiler var. Özellikle Almanya’da, Türkiye’de varlar. Bu bir gaflet. Alttakiler farkında değiller. İdeoloji bitti, insanlık hedefte. Ve kime yarın dokunacağı da belli değil. Tepedekiler oy almak için her şeyi yapmaya hazırlar. Ama alttakiler, o partiyi oy verenler? Hem devlete hem de farklı kuruluşlara yönelik alttan, halktan gelen bir uyanış baskısı lazım. Tehlikeyi halk anlarsa, sivil toplum kuruluşları anlarsa yukarıya baskı yapabilir.”
Ersin Çelik - Yeni Şafak