Marmara Üniversitesi geçen gün bir çalıştay düzenledi: “İlgasının 100. Yılında Hilâfet Çalıştayı”...

“Çalıştay”, Fransızca “atelier” yani “atölye” ile İngilizce “workshop”un Türkçe’de yeni kullanıma giren karşılığıdır. “Sempozyum” ve “seminer” gibi bilimsel bir toplantıdır, siyasî değil akademiktir. Çalıştaylara katılan uzmanlar konuyu çeşitli boyutları ile ve derinlemesine ele alırlar.

Clşy

“Hilâfet Çalıştayı”na gidip konuşmaları dinlemedim, ama programı gözden geçirdim, bazı tebliğler ilgimi çekti, bunları daha sonra tebliğ sahiplerinden rica ederim diye düşündüm...

Ama bu bilimsel toplantıyı bilmemneresinden anlayanların toplantı hakkında basında ve sosyal medyada yaptıkları yorumları okuyup üstüne üstlük bir de protesto eylemi düzenlediklerini görünce, cehaletin memlekette artık akıl ve idrak sınırlarının ötesine geçtiğini farkedip ürperdim!

Çalıştayın isminde “Hilâfet” sözü vardı ya, hakaretler gırla gidiyordu, hâlâ da devam ediyor, hattâ CHP’nin Kadıköy teşkilâtına mensup hanımlar çalıştaya gidip protesto gösterisi yapmışlardı!

KLÂVYE DELİKANLILARI İŞBAŞINDA!

Hilâfetin kaldırılmasının ve ardından yaşanan siyasî gelişmelerin tarihî bakımdan ele alınacağı akademik bir toplantıyı “Hilâfet yanlısı ve Hilâfet’i geri getirmeye yönelik bir eylem” zannetmenin tek bir sebebi vardır: Cehalet! Hem de öyle basit değil, emsaliz, uçsuz-bucaksız bir cehalet!

Toplantının sosyal medyadaki afişinde, konuşmacıların ele alacakları konular yazılmıştı; meselâ akademisyenler “İngiltere’de 93 Harbi’yle başlayan Hilâfet tartışmaları”, “İkinci Abdülhamid döneminde Hilâfet meselesi”, “Hilâfetin kaldırılışının yurtdışında yansımaları”, “Hususî hayatı ve yakın çevresinden Son Halife Abdülmecid Efendi’nin portresine bakmak”, “Hilâfet’in ilgası Türkiye ile İngiltere arasında yapılan ‘muahede-i hafiye’ (gizli andlaşma) ile mi gerçekleşti?”, “Hilâfet Kongreleri ne işe yaradı, neyi miras bıraktı?”, “İran’daki rejim tartışmaları bağlamında Hilâfet’in ilgası” gibi leri tartışacaklardı...

Fakat hiç okumadan ve düşünmeden klâvyenin başına geçip etrafa hakaretler yağdırmak gibi bir tembellik yapmak varken konu başlıklarına kim bakar, bunları kim okur ki?

Ve neticede cehaletten aldıkları güç ile, üstelik “ilga” kelimesini telâffuzdan bile âciz birileri kalkıp “lâik ve demokratik bir hukuk devletinde böyle bir toplantı yapılamayacağını” söylediler, toplantının “ihanet”, “anayasal suç” ve “millet düşmanlığı” olduğunu iddia ettiler, “Türk Devrimi’ni boğmak için yapıldığını” yazdılar, savcıları göreve davet ettiler, mikroskobik bir siyasî parti de suç duyurusunda bulunacağını açıkladı.

Verip veriştirmede önceliği çalıştayın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu alıyordu... Ekmeleddin Bey’in ne yobazlığı ve ne de hilâfetçiliği kalmıştı, hattâ hakaretler 2014’te İhsanoğlu’nu cumhurbaşkanlığına aday gösteren CHP’nin sâbık lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar uzanıyordu.

Laikçi bilinç, derin bir inanç krizi yaşıyor Laikçi bilinç, derin bir inanç krizi yaşıyor

Ekmeleddin Bey’in siyasi duruşu size ters gelebilir, ondan hoşlanmayabilirsiniz ama kişiliğini ve akademik tarafını gözardı edemezsiniz. İslâm Dünyası’nın en üst kuruluşu olan İslâm Konferansı Teşkilâtı’nın senelerce başında bulunan, birkaç lisanı mükemmel seviyede bilen, dünyayı gayet iyi tanıyan, ciltler dolusu eseri olan ciddî bir bilimadamıdır; Hilâfet meselesini en iyi bilenlerdendir, çalıştayın açılış konuşmasını ona yaptırmak mükemmel bir karardır ama Ekmeleddin Bey’i “hilâfetçi” olarak görmek ve göstermek abuk subuk bir iştir!

Meselenin çok önemli bir başka boyutu daha var: “Hilâfet kaldırılmıştır, dolayısı ile bu konuda toplantı yapmak lâikliğe aykırıdır” zihniyetinin “Türkiye artık bir Cumhuriyet’tir, dolayısı ile Osmanlı Devleti’nden bahsetmek, Osmanlı hakkında kitap çıkartmak ve üniversitelerde Osmanlı’yı konu alan sempozyum, seminer yahut çalıştay düzenlemek rejim karşıtı bir eylemdir” diye saçmalamaktan hiç farkı yoktur!

Dedim ya, çok cahiliz, çoook!

Murat Bardakçı - Habertürk