ABD Başkanı Joe Biden geçtiğmiz hafta "İsrail'in kapsamlı yeni bir teklif sunduğunu" açıkladı. "Tüm rehineleri eve getiren, İsrail'in güvenliğini sağlayan, Gazze'de Hamas'ın iktidarda olmadığı daha iyi bir 'savaş sonrası' yaratan ve hem İsrailliler hem de Filistinliler adına daha iyi bir gelecek sağlayan siyasi bir çözüm için zemin hazırlayan" bir teklif.
Biden'ın bunu neden bir ABD önerisi yerine bir İsrail önerisi olarak sunmaya karar verdiği açık değil. Geçmişte Orta Doğu siyaseti ABD'nin arabuluculuğuna alışkındı, şimdi ise Washington kendisini İsrail'in önerilerini sunmakla sınırlıyor gibi görünüyor.
Bu durum, ABD'nin her zaman İsrail'in en iyi savunucusu olduğu iddiasına bir ölçüde inandırıcılık kazandırıyor. Ancak bu kez gerçek biraz daha nüanslı olabilir.
Biden'ın sunduğu önerinin, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun kabine üyeleri tarafından taslak haline getirilmeye zorlandığı ancak kırılgan koalisyonu bozma riski nedeniyle kamuoyuna açıklayamadığı bir İsrail önerisinin Amerikan versiyonu olması mümkün.
Biden, Kasım ayındaki başkanlık seçimleri öncesinde iç gerilimi yatıştırmaya çalışırken, ateşkes önerisinin kabul edilmemesi halinde suçun Hamas'ın üzerine kalmasına zemin hazırladığından, ABD yönetimi hem Netanyahu'yu hem de Hamas liderliğini köşeye sıkıştırmak için bu öneriyi sunmaya karar vermiş olabilir.
Hamas'ın ilk tepkisi olumlu olarak nitelendirilse de öneriyi kabul edip etmeyeceği henüz belli değil, Kahire ve Doha'dan yakında daha fazla haber gelmesi bekleniyor.
Bu arada Netanyahu hükümeti her zamanki yanıltıcı senaryosunu izleyerek "kendi" önerisi hakkında karışık sinyaller gönderiyor. Başbakana yakın bazı kaynaklar İsrail'in teklifi kabul ettiğini ancak bazı revizyonlara ihtiyaç duyacağını söylüyor.
Büyük engel
Ateşkes önerisi üç aşama öngörüyor ve bunların hepsinin kabul edilip edilmediği henüz belli değil. İsrail hükümetinin aşırı sağcı üyelerine göre bu önerinin başlamadan biten bir teklif olduğu gerçeğinden bahsetmiyorum bile.
Yine de, otuz yıllık üzücü deneyim, sürecin çıkmaza girmesi halinde bir tarafa ya da diğerine saldırmak için her zamanki suçlama oyunları oynanırken, farklı yorumların ortalıkta dolaştığı uzun bir laf geveleme sürecinin öneriyi takip edeceğini gösterdiğinden, bu konular nesnel olarak önemsiz.
İsrailli gazeteci Barak Ravid'in X'te (eski adıyla Twitter) yaptığı bir paylaşıma göre "Netanyahu Knesset Dışişleri ve Güvenlik Komitesi'ne Biden'ın konuşmasında İsrail'in önerisinin tüm detaylarını sunmadığını söyledi ve birinci aşamanın 16. gününde kalıcı ateşkes müzakerelerinin başlayacağını ve İsrail'in şartlarını sunacağını vurguladı."
Dolayısıyla şu an için ateşkes önerisinin sadece altı haftalık ilk aşamasının uygulanabilir olduğunu varsaymak mantıklı olacaktır: İsrail güçlerinin Gazze'nin tüm yerleşim bölgelerinden çekilmesi, yüzlerce Filistinli mahkumun serbest bırakılması karşılığında kadın, yaşlı ve yaralı rehinelerin serbest bırakılması, Gazze'nin kuzeyi de dahil olmak üzere Filistinli sivillerin evlerine dönmesi ve kuşatma altındaki bölgeye günde 600 kamyondan oluşan insani yardımın ulaştırılması.
Asıl sorunlar "erkek askerler de dahil olmak üzere kalan tüm rehinelerin serbest bırakılması için takas yapılmasını, İsrail güçlerinin Gazze'den çekilmesini ve Hamas taahhütlerini yerine getirdiği sürece geçici ateşkesin düşmanlıkların kalıcı olarak durdurulmasına dönüşmesini" öngören ikinci aşamada ortaya çıkacak.
Çatışmaların "kalıcı" olarak durdurulması kavramı büyük bir engel teşkil ediyor çünkü İsrail'in uzun süredir devam eden tutumuna göre bunu ancak Hamas'ın tamamen yok edilmesi mümkün kılabilir. Sorun şu ki, Hamas'ın "tamamen yok edilmesinin" neye benzeyeceğini henüz kimse tanımlamadı ve hiç kimse Filistinli grubun tamamen ortadan kaldırıldığını tartışmasız bir şekilde belgeleyecek konumda değil.
Biden'ın sunduğu öneri çatışmayı sona erdirmeyi, rehinelerin evlerine dönmesini sağlamayı, Gazze'ye büyük miktarda yardım ulaştırılmasını kolaylaştırmayı ve nihayetinde bölgenin yeniden inşasını başlatmayı amaçlıyor. Başka bir deyişle, 7 Ekim 2023 öncesindeki statükoyu yeniden tesis etmeyi amaçlıyor. Anlaşmanın sınırlılığı da tam olarak burada, neyi içerdiğinde değil neyi içermediğinde yatıyor.
Başarısız politikalar
Diplomasinin işe yaraması için bazen yapıcı muğlaklıklara ihtiyaç duyduğu yaygın olarak bilinir. Ancak bu durumda, bu araç aşırı kullanılmış gibi görünüyor.
Ayrıca Hamas'ın, açık amacı "Gazze'de Hamas'ın iktidarda olmadığı bir savaş sonrası" yaratmak olan ve İsrail'in grubu tamamen yok etmesi sonucunu doğuracak bir teklifi neden kabul edeceğini sormak da gerekiyor.
Statükoyu yeniden tesis etme amacına gelince, İngiltere ve diğer ülkelerde terörist bir grup olarak kabul edilen Hamas'ın 7 Ekim saldırısını tetikleyen şeyin tam da bu on yıllardır süren, (Filistinliler için) tahammül edilemez durum olduğunu belirtmek gerekir. Böyle bir durumu yeniden tesis etmek kesinlikle barış için bir reçete değildir.
Önerilen anlaşmadaki eksiklikler, Filistin'in siyasi perspektifinin göz ardı edildiği uçurumlara benziyor. Biden'ın konuşmasında iki devletli bir çözümden ya da Filistin devletinden hiç bahsedilmedi, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etmesine sadece tek bir muğlak atıfta bulunuldu.
Söylediği tek dürüst söz, hükümetlerinin aksine İsrail halkına yönelikti:
"Ve İsrail halkına... Sizden bir adım geri çekilmenizi ve bu fırsat kaybedilirse ne olacağını düşünmenizi istiyorum. Bu fırsatı kaybedemeyiz. Tanımlanamayan bir 'topyekun zafer' kavramının peşinde süresiz savaş... İsrail'i Gazze'de sadece batağa saplayacak, ekonomik, askeri ve insan kaynaklarını tüketecek ve İsrail'in dünyadaki yalnızlığını daha da artıracaktır."
Neredeyse sadece İsrail'in güvenliğine odaklanan ve nihai hedefi de bunu sağlamak olan şu konuşma gerçekten moral bozucuydu:
"İsrail, Suudi Arabistan ile olası bir tarihi normalleşme anlaşması da dahil olmak üzere bölgeye daha derinlemesine entegre olabilir. İsrail, İran'ın yarattığı tehdide karşı koyacak bölgesel bir güvenlik ağının parçası olabilir."
Biden daha sonra, onlarca yıllık İsrail işgalinin ardından Filistinliler için siyasi bir perspektifin ana hatlarını çizmek üzere 25 kelime ayıracak kadar cömert davrandı:
"Ve tüm bunlar Filistin halkı için farklı bir gelecek ve daha iyi bir gelecek, kendi kaderini tayin, haysiyet, güvenlik ve özgürlük için gerekli koşulları yaratacaktır."
Elbette bu "yol" ancak "İsrail önerisi" Hamas tarafından kabul edildikten sonra -ki İsrail hükümeti tarafından kabul edildiği bile belli değil- ve muhtemelen ancak bir İsrail-Suudi anlaşmasından sonra mümkün olacak. Başka bir deyişle, ABD onlarca yıllık başarısız politika ve uygulamalarına sadık kalıyor.
Dolayısıyla Filistin halkının kendi devletine ve İsrail için gerçek ve sürdürülebilir bir güvenlik yaratabilecek tek koşul olan işgalin sona ermesine giden yolu uzun ve sancılı olmaya devam edecek ve büyük olasılıkla tünelin ucundaki ışığı asla göremeyecek. ABD'nin statükoyu restore etme yaklaşımı, gelecekte başka bir 7 Ekim trajedisine yol açma riski taşıyor.
Tercüme: Mepa News
Marco Carnelos, Middle East Eye