Selâm ile…
Türkiye’de son 20 yılın hikâyesi yazılsa, 28 Şubat’ta topyekûn inancına saldırılan insanımızın Kemalist düzene olan nefretinden dolayı AK Parti’yi iktidara taşımasıyla başlanırdı zannediyoruz. Bu nefret dolayısıyla millet, “Batı’ya en iyi uşaklığı ben yaparım” yarışının Müslüman kılıklı ajanları FETÖ’cülerin, selefi katı Kemalistleri ekarte etmesine destek verdi. Bu süreç hem AK Parti’ye güç kazandırdı, hem de ılımlı Kemalistlere devleti tamamen ele geçirme imkânı sağladı. Fetullahçı terör örgütünün iktidarı da ele geçirme teşebbüsüne karşı 15 Temmuz’da yine rejim değişikliği ümidiyle kendini tanklara siper ederek karşı koyan ve iktidarı siyasete devreden Anadolu halkı inkılâp beklerken, Kemalist terör örgütünün geri geldiğine tekrar şahid oldu. 20 senelik serencamın müntehasında ise Türkiye, daha önce birçok defa tecrübe ettiği hadiseleri bir kez daha yaşıyor. Tek derdi daha iyi uşak olmak ve menfaat elde etmek olan çıkar gruplarının birbiri arasındaki kavgayı milletimiz tiksinerek seyrediyor.
Bu süreçte de, “O buna bunu dedi, şu şu kadar yedi de bu yemedi.” gibi ifadeler eşliğinde meselenin sadece magazin boyutunun konuşulduğunu görüyoruz. Bırakın kökünden çözmeyi, problemin ne olduğunu tesbit etmek noktasında dahi bir teşebbüs yok ortada. Son 20 senenin özetinin özeti, aslında yaklaşık 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinin özetinden başka bir şey değildir. Nesilleri öz benliğinden koparıp koflaştıran, idrakleri iğdiş eden ve maddî menfaati idealleştiren Kemalist rejim, cemiyeti havuç oyunuyla istediği yöne sevk eden oligarkların ve çetelerin “devlet” aygıtıyla perdelendiği bir düzenden başka bir şey değildir. Dolayısıyla cemiyetimiz, Kemalist rejim yerinde kaldığı müddetçe, tıpkı dün KETÖ’nün yani Kemalist terör örgütünün gidip yerine FETÖ’nün gelmesi, ardından FETÖ’nün gidip yine KETÖ’nün gelmesinden doğan lağım manzarasını görmeye, pislik kokusunu ciğerlerine çekmeye mahkûm kalacaktır.
Kumandan Salih Mirzabeyoğlu, 2000 yılında 6 No’lu DGM’de yaptığı efsane savunmada rejimin röntgenini şu ifadelerle çekmişti: “T.C. içinde yaşayan 3000 aile; hukuk da bunların çıkarına göre, ordu da, polis de... Kendi aralarındaki dalaşmalar bir yana, bunlar hukuk üstü imtiyazlı bir zümredir! Devlet, hukuk demektir ve hukukun olmadığı yerde devlet değil, çete vardır.”
Biz de bu sayımızda Kumandan’ın “Devlet, hukuk demektir ve hukukun olmadığı yerde devlet değil, çete vardır.” tesbitine yer vererek “Kemalist Rejim Çete Düzeni Demektir!” manşetini attık.
Kapak mevzumuzu “Mamada Birlik, Bağırsak ve Ruh Hastası Rejim” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, “Dünün dünyasında yaşamıyoruz. Zamanın ruhu, temellerini bir psikiyatrik hastalıktan bulan bu çeşit rejimlere hayat hakkı tanımıyor.” diyerek Kemalist rejimin miadını çoktan doldurduğunu belirtiyor.
Bu mevzu üzerine Gazeteci-Yazar Abdurrahman Dilipak ile bir söyleşi yaptık… Dilipak, her devrin adamı tiplerin iktidarın çevresini kuşattığını söyledi.
Faruk Hanedar “Trioya dokunmak” başlıklı yazısında hiçbir zaman “hepçi” olamayan ve dolayısıyla bir asırlık hesaplaşmayı günübirlik hevesler sebebiyle unutanları tenkid ediyor.
Yavuz Beyoğlu, son günlerde Türkiye’nin gündemini adeta işgâl eden hâdiseleri “Rejim, Çete ve Kıyma” başlıklı yazısında işledi ve meselenin künhüne dair bir değerlendirmede bulundu.
Enes Bayramoğlu “Madam Meral Akşener ve Ekrem İmamoğlu (Müdafi)” başlıklı yazısıyla dergimizde.
Çakal Carlos (S. Muhammed), Yahudilerin Filistin’de saldırılarını artırmasının sebebinin, Filistinlilerden korkması olduğunu belirtti.
Kutlu fethin sene-i devriyesini idrak edeceğiz… Cihanın seyrini değiştiren, şehr-i İstanbul’u İslâm’ın merhamet dolu kılıcının keskinliğine vakfeden Yüce Komutan Fatih Sultan Mehmed’e dua ederken, fethin sene-i devriyesinde Üstad Necip Fazıl’dan yaptığımız kısa bir iktibas ile (29 Mayıs) onun nesline selâm ederiz!
Bahattin Yeşiloğlu Müslümanların vaziyetinden ve yakın tarihten hareketle kaleme aldığı “Ya Bizdensin Ya Onlardan” başlıklı yazısıyla dergimizde.
Kâzım Albay, Üstad Necip Fazıl’ın düşünce dünyasına ışık tutmaya “tasavvuf” bahsiyle devam ediyor. Yazısının başlığı “Necip Fazıl’ın Tasavvuf Anlayışı”.
Abdulkerim Kiracı, “Taha Abdurrahman’ın Dinî Amel ve Aklın Yenilenmesi Kitabı Üzerine Notlar”ı Baran okurlarıyla paylaşıyor…
Her zamanki gibi dergimizde sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz…
750. sayımızı siz güzîde okurlarımıza sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Dileriz, nice sayılarda görüşürüz…
Tüm Müslümanların heyecanının ve intikam hissinin diri, ufkunun açık olması temennisiyle Allah’a emanet.