Tarım ve Orman Bakanlığı, insanların sağlığını tehdit eden bozulmuş ve değiştirilmiş ürünler ile ilgili yeni bir duyuru yaptı. Yapılan açıklamada, taklit ve tağşiş yapıldığı tespit edilen yeni marka ve ürünlerin listeye eklendiği bildirildi. Listeye eklenen ürünler arasında sucuk, peynir, etli ekmek ve baharat gibi geniş bir ürün yelpazesi yer alıyor.
Hangi ürünlerde sahtecilik tespit edildi?
Bu ürünlerin yanı sıra, birçok markanın da standartlara aykırı üretim yaptığı tespit edildi. Özellikle baharat ve peynir ürünleri yer aldı. Son denetimlerde, restoran zinciri Tavuk Dünyası'nın pul biberinde domates tespit edildi. Mis Marka süzme yoğurtta belirtilenden daha düşük oranda protein tespit edildi. Arifoğlu marka pul biberde de hile yapıldığı tespiti yer aldı.
Bakanlık, denetimler sonucunda gıdalarda yapılan sahtecilikleri detaylı bir şekilde ifşa etti. Listede şu skandal ürünler yer aldı:
Isıl işlem görmüş piliç sucukta : Mekanik ayrılmış kanatlı eti,
Dana kıymada : Kanatlı eti ve sakatat (taşlık),
Etli ekmek iç harcında : Deri dokusu ve sakatat,
Telli peynirde : Bitkisel yağ,
Kekikte : Yabancı madde,
Pul biberde : Domates
Bu ürünlerin yanı sıra, birçok markanın da standartlara aykırı üretim yaptığı tespit edildi. Özellikle baharat ve peynir ürünleri yer aldı.
Açıklanan markalar:
Bakanlık yetersiz!
Hayatın her alanına sirayet eden ahlaki çöküş, gıda sektöründe sahtecilik olarak kendini gösterirken, denetim ve yaptırımların etkisizliği durumu daha da vahim hale getiriyor. Bu ahlaki yozlaşma karşısında, birkaç dakikalık basın açıklamaları ya da yetersiz denetim süreçleriyle çözüm aramak, çürümüşlüğün kök salmasına zemin hazırlıyor.
Geçtiğimiz aylarda ortaya çıkan domuz eti skandalı, gereken sert yaptırımların uygulanmadığını açıkça göstermişti. Eğer o dönem ciddi bir müdahale gerçekleşseydi, bugün taklit ve tağşiş ürünlerin bu denli yaygın olması önlenebilirdi. Bakanlığın tekrar tekrar sahtecilikle ilgili açıklamalar yapmak zorunda kalması, sistemin yetersizliğini ve caydırıcılıktan uzak olduğunu ortaya koyuyor.
Sadece devlet değil, medya, aydınlar, yazarlar ve sivil toplum kuruluşları da bu çürümüşlüğe karşı sessiz kalmamalı. Toplumun vicdanı olan bu kesimler, gıda sahteciliği gibi önemli bir konuda seslerini yükseltmeli, halkı bilinçlendirmeli ve yöneticiler üzerinde baskı oluşturmalıdır. Aksi takdirde, bu zincirleme yozlaşma halk sağlığını ve güvenini tehdit etmeye devam edecektir.